AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu| (https://www.akpartiforum.com/index.php)
-   Adnan Menderes (https://www.akpartiforum.com/forumdisplay.php?f=473)
-   -   Menderesin Vefatının üzerinden yarım asır geçti...Rahmetle anıyoruz (https://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=155148)

Yıldırım 09-16-2011 21:12

Menderesin Vefatının üzerinden yarım asır geçti...Rahmetle anıyoruz
 
Vefatının üzerinden yarım asır geçti...

http://img03.blogcu.com/images/f/u/l...240609063.jpeg
''Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir... Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir...''
Yüksek Adalet Divanı kararıyla 17 Eylül 1961'de idam edilmeden önce bu satırları kaleme alan merhum Başbakanlardan Adnan Menderes'in vefatının üzerinden yarım asır geçti.
Başbakanlığı döneminde ekonomi ve dış politika açısından birçok önemli çalışmaya imza atan Menderes'in idamından 4 yıl sonra yapılan seçimlerde kendini Demokrat Parti'nin devamı olarak tanıtan Adalet Partisi tek başına iktidar oldu.
1899'da Aydınlı varlıklı bir çiftçinin çocuğu olarak doğan Menderes, İzmir Amerikan Koleji'nden mezun oldu. I. Dünya Savaşı'nda yedeksubay eğitimi gören fakat hastalandığı için cepheye gidemeyen Menderes, İstiklal Savaşı'na katılarak madalya aldı. İzmirli Evliyazade Fatma Berin Hanım ile evlenen Menderes'in Yüksel, Mutlu, Aydın adında üç oğlu oldu.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1935 yılında mezun olan Menderes, 1931 seçimlerinde CHP'den Aydın milletvekili seçildi.
Atatürk'ün ölümünden sonra CHP Genel Başkanı olan İsmet İnönü'nün ''üretim araçlarını devletleştirme'' faaliyetlerine karşı çıkan ve TBMM'deki en sert çıkışını ''Çiftçiyi Topraklandırma Yasası'' görüşmelerinde yapan Menderes, muhalefeti nedeniyle 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.
CHP'den birlikte ihraç edildiği Celal Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile 7 Aralık 1945'te Demokrat Parti'yi kuran Menderes'in partisinin ilk katıldığı seçimi CHP, yüzde 85 oy oranıyla kazandı.
-DÜŞEN UÇAĞINDAN YARA ALMADAN KURTULDU-
Menderes'in partisinin katıldığı ikinci seçimlerden önce Seçim Yasası değiştirilerek ''açık oy-gizli tasnif'' sistemi yerine ''gizli oy-açık tasnif'' sistemi ve yargı güvencesi getirildi. 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimlerde DP yüzde 52.7, CHP ise yüzde 39.4 oy aldı.
TBMM başkanlığına Refik Koraltan, Cumhurbaşkanlığına DP Genel Başkanı Celal Bayar seçildi. Bayar, Menderes'i başbakan olarak görevlendirdi.
DP, Mayıs 1954'te yapılan seçimlerde ise oyların yüzde 57'sini alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. 27 Ekim 1957 seçimlerinde yüzde 48 oy alan DP'den 424 milletvekili Meclis'e girdi.
Menderes'in Başbakan olarak tek başına iktidarda bulunduğu 1950-1960 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık yüzde 7.8 oranında büyüdü ve Türkiye'nin GSMH'si Dünya toplamının binde 6.43'ünden, binde 7.52'sine yükseldi.
Dış politikada önemli çalışmalara imza atan Menderes'in uçağı, 17 Şubat 1959'da Kıbrıs konusunda Yunanistan ile imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için Birleşik Krallık'a gidişi sırasında Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalandı. Menderes bu kazadan yara almadan kurtuldu.
Bu arada DP'nin, Vatan Cephesi'ni kurması ve radyoda her gece Vatan Cephesi'ne katılanların isimlerinin okunması, 1960 yılında muhalefet ve iktidar arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirdi. TBMM tarafından, ''askeri darbeyi teşvik ettiği'' gerekçesiyle İsmet İnönü'ye 12 oturum Meclisten men cezası verildi, CHP Meclis Grubu'nun duruma itiraz etmesiyle olaylar iyice büyüdü. Öte yandan Meclis dışında üniversitelerde de hükümete karşı protestolar düzenleniyordu.
-''ÖLMEK İSTEDİ AMA...''-
Kurmay Albay Alparslan Türkeş, 27 Mayıs 1960 sabah saat 4.00'te radyoda okuduğu bildiride, TSK'nın yönetime el koyduğunu duyurdu.
Adnan Menderes, aynı gün yurt gezi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi. Menderes ve diğer DP üyeleri, Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanmaya başlandı. Yapılan oturumlar her gece radyoda ''Yassıada Saati'' programında halka duyuruluyordu.
Menderes, aralarında ''Örtülü Ödenek Davası'', ''6-7 Eylül Olayları'', ''Vatan Cephesi'' gibi 13 ayrı davadan yargılandı ve ''Bebek Davası'' dışındakilerden suçlu bulundu.
Yüksek Adalet Divanı, 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkum edilmesine karar verdi. Birçok yabancı ülke liderinin, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulunması üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar teşebbüsünde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi.
Menderes, idam edilmeden önce yazdığı son mektubunda şu satırlara yer verdi:
''Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen duam sizlerle beraberdir.''
-İTİBARI 1990'DA İADE EDİLDİ -
Ölümünden yalnızca 29 gün sonra yapılan 1961 seçimlerinde Demokrat Parti'nin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi yüzde 34.8 oy oranıyla 158 milletvekili çıkardı ve yüzde 36.7 oy alan CHP'nin ardından ikinci parti oldu. 1965 seçimlerinde ise Adalet Partisi, yüzde 52.87 oranında oy aldı ve tek başına iktidara geldi.
11 Nisan 1990'da TBMM tarafından kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca naaşı, 17 Eylül 1990'da dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve çok sayıda vatandaşın katıldığı bir törenle İstanbul'da Vatan Caddesi'nde kendisi için yapılan anıt mezara taşındı.
Menderes'in 1958 yılında hizmete açtığı bu caddenin adı, 1994 yılında dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teklifiyle Adnan Menderes Bulvarı olarak değiştirildi.
Adnan Menderes'in adı İzmir'deki uluslararası havalimanına, Aydın'da kurulan üniversiteye ve Türkiye'nin birçok şehrinde çeşitli caddelere verildi.

Yıldırım 09-16-2011 21:27

Allah rahmet eylesin...Herkes iki dakikasını ayırıp bir dua etmeli..

Ebuzer 09-16-2011 21:29

Mekanı cennet olsun..

Muhteşem 09-16-2011 22:17

Demokrasi şehidimiz merhum Adnan Menderes'i en içten duygularla anıyorum. Kendisi bu memleket için hizmet etti, haksız yere ölümü erken taddı.

Allah rahmet eylesin.

Hüdaverdi 09-16-2011 22:30

20:25 te Trt Haber de belgeseli var izleyin.

Allah rahmet eylesin.

Yıldırım 09-17-2011 00:19

Forumumuzda menderese gösterilen ilgi bu kadarmı?

BlueMoon 09-17-2011 00:48

Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. nice menderesler görür ülkemiz inşallah ama sonları öyle olmaz inş.

Ukbâ 09-17-2011 14:46

Menderes'in idam edilme sebebi (!)

1961'de bugün, yani Eylül'ün 17'sinde bir başbakan asıldı. Bir gün önce, intihara kalkışarak kendisi ölmek istemişti. Dilinin altında günlerdir biriktirdiği haplarının hepsini, o gün bir anda yuttu.

İntiharın, inancı gereği "büyük günah" olduğunu biliyor olmalıydı ama çektiği ıstırap o denli büyüktü ki artık dayanamadı. Kendisi hakkında kararını daha baştan verdiğine inandığı mahkemeye hesap vermek yerine, Yaradan'ına hesap vermeyi tercih ettiği belliydi. Midesi temizlenip ancak bir gün sonra kendine getirildiğinde her şey onun için yeniden başlamıştı. Biraz sonrasında, üzerine kefen giydirilip elleri arkadan bağlanınca, koluna giren iki zabitin onu nereye götürdüğünü anladı. Artık metanet zamanıydı. Dahası mahkeme süresince belli edemediği için dostlarınca bile eleştirildiği o sağlam duruşu şimdi göstermeliydi.
Birazdan her şey, zaten sona erecekti: Onu alıkoyanların hakaretleri, alaycı bakışları, bağrışmaları, yuhalamaları... Ama içinde kor gibi bir acı vardı. Hiç mi sevilmemişti? Daha bir sene önce çeşitli mitinglerde halkın tezahüratı, alkışları, sevgi gösterileri yalan mıydı? Sahi o halk şimdi nerede idi? Hiç değilse, bu memleket için bir şeyler yapmıştı. Görmediler mi?.. Görmemişler miydi? Bunu, son zamanlarında muhalefetin "hücumları" karşısında radyo konuşmalarında ve mitinglerde çok söylemeye başlamıştı. Eski yazıyla birkaç satır yazdı ve bıraktı. Şöyle başlıyordu veda mektubu: "Kimseye dargın değilim". Hayret, bunca kedere rağmen bu nasıl engin gönüllülüktü? Mektubun orta yerinde de o çıplak gerçeği "idam edilmek için ortada hiçbir sebep yok" diyerek kendince haykırıyordu. Ama bu, onun mahcup karakterinin izin verdiği ölçüde sessiz bir çığlıktı. "Yine de merhametim sizinledir" diye bitiyordu mektup. Sonra... Boynuna yağlı ilmek geçirildi. Bu esnada geriye doğru taranmış saçları hafif dağıldı. Gözlerini kapadı. Dudaklarında, dualar mırıldandı. Ve...
İşte o fotoğraf hiç unutulmadı, unutulmayacaktı da... Siyasetin "ateşten gömlek" olduğunun somut göstergesi olarak sonraları hep anıldı. Onun takipçisi olduğunu söyleyen liderlere, siyasetin onları bunaltıp bazen ölümle yüzleştirdiği an, o sözü söyletti durdu: "Bizim iki gömleğimiz vardır; biri bayramlık, diğeri idamlık." Menderes'in idamından beri, siyasetin, gerekirse "kellenin" gidebileceği bir hizmet alanı olarak düşünülmesi bundandır.
Sonradan dağıtılan fotoğraf karelerinde, Menderes'in göğsüne iliştirilen yaftadaki "anayasayı ihlal ettiği" yazısı okunabiliyordu. Diğer suçlamalar ise adını kötülemek içindi; bu bakımdan yüzeysel sayılırdı. Onu deviren cunta yönetimine göre Menderes, "sorumsuz demagoji" suçlusuydu. İdam edilenlerden Fatin Rüştü Zorlu "küstahlıktan" ve "kibirden"; Hasan Polatkan ise "vurdumduymazlıktan" suçluydu. Evet, asıl suçları bunlardı aslında. Ama o yaman soru yine değişmiyor; peki Menderes gerçekten neden asıldı? Niye? Bu soruya, mesela onun tek parti diktasına doğru gittiği, meşruluktan yoksun tahkikat komisyonlarını kurdurduğu gibi açıklamalarla cevap vermeye çalışanların unuttukları bir şey var: Bu sayılanlar, evet, siyasi hata ve vebal olabilirdi ama son kertede bir canın kastini açıklamıyor, açıklayamaz.
Menderes'in idam edilme sebebini işte yazıyorum. O, çok seviliyordu, çok tutuluyordu. Evet, tam da bundan asıldı Menderes. Peki, o nasıl oldu da sevgi halelerini üzerinde topladı ve bu sevgi, idamına sebep oldu? Menderes'in sıcak tebessümü ile muhatabını çeken samimi hâli Allah vergisiydi. Politikadaki yeteneği ise 1931'de girdiği parlamentoda çalışma gayretiyle her geçen zaman büyüdü. Menderes, ilk kez 1946'daki bütçe konuşmasıyla parlamıştı. Kısa sürede partisinin "kışkırtıcı hatibi" olmuştu. Dili sivriydi; sevenlerini saran, hasımlarını yıldıran bir dil. Bayar onu "uysal" olacağı için değil, esasta halk tutuyor diye başbakanı yapmıştı. 1950'den sonra o, bir fenomene dönüştü. Her gün büyüdü, gücüne güç kattı. Sevgi çemberi genişledi. O kadar ki, muhalifleri onun ancak bir darbeyle -seçimle değil- yıkılacağını düşündü. 27 Mayıs'ta hükümeti ile birlikte devrilince cunta onu Yassıada'da "yargılamaya" başladı. Yargılamanın daha başında "bebek" davasıyla gözden düşürülmek, küçültülmek istendi. Silahların gölgesindeki bu ortamda Menderes'in sevenleri radyo başındaydı; ellerinden başka bir şey de gelemezdi. Nihayet karar idam çıktığında, bu kararı onayacak komite Menderes'in popülaritesinden çekindi. İdamın gerçekleşmesi, sadece cuntanın başbakanı bile astıklarını göstermek isteyen bir güç gösterisi değildi; Menderes'in halk tarafından tutulması ve bir gün tekrar iktidara gelip kendilerinden hesap sormasından korkmalarıydı. Menderes, sezdiği bu durumu son mektubunda yazar: "Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek, Adnan Menderes'in ölümü sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir." Gerçekten bugün Menderes'in izlerini görmek mümkündür. Günümüzde onun adını alan havalimanı, üniversite, caddeler yok mu? Merkez sağın idol olarak kabul ettiği başlıca figürlerden biri değil midir?

Hulasa Menderes'i, kendine "Yüce Adalet Divanı" diyen mahkemenin pozitif hukuku asmadı. Ya da takdir, asmama yönünde olabilirdi. Onu, zamanın olağanüstü ortamının körüklediği rövanşist duygu astı. Onu, kontrol edilemeyen öfke kusması idam etti. Akademisyenliğimin nesnelliğine yönelik gelebilecek eleştiriler pahasına bunu söylemem gerekir. Ben, bu idamı, söylediğim sebep dışında hiçbir zaman anlayamadım. Bu yazıda da, kendimi, zaten hâlâ anlayamadığım (ve anlayabileceğimi zannetmediğim) asılma nedenlerini(!) izah etmeye mi zorlamalıydım? Yo, hiç değilse, bugün değil; bugün değil!

Özgür Çağrı 09-17-2011 17:42

Her ezanda menderese borcumuzdur birer fatiha .
Rahman rahmet eylesin.

mErvE.G. 09-17-2011 18:26

akıl almaz işkence dolu günler geçirmişler..
idam edileceği ipin parasını bile ailelerinden istemişler çok acı..
Mekanları cennettir inşallah..Allah rahmet eylesin..


All times are GMT +3. The time now is 11:54.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
AK Parti Forum 2007-2023