![]() |
#1 |
![]() Sure hakkında genel bilgiler ve açıklamalar:
Mekke döneminin son yıllarına doğru veya Medine döneminde nazil olmuştur. Her ikisine ait rivayetler vardır… Hz. Ali r.a.a dayanan bir rivayette, Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her şeyin bir gelini, süsü vardır; Kur’an’ın gelini de Rahman Suresidir”. Bu itibarla Arûs-ül Kur'an ; Rahman Sûresinin bir diğer adıdır. Şimdi Kuran ve Hadisler ışığında şekil ve kuru bilgiler dışına taşarak bu konu hakkında yorumlarımıza geçelim. Sure ile ilgili şu veriler söz konusudur: Hz. Muhammedin mutlak yaratıcıdan vahiy alan bir nebiy/resül olduğuna inanmayan müşrikler/münafıklar, O’nu şair, sihirbaz diye nitelendirerek, bütün bunları kendisine kabiliyetli başka insanların öğretmiş olduğunu iddia ediyorlardı…”Ant olsun ki biz onların Kur’an’ı ona ancak bir beşer öğretiyor dediklerini biliyoruz… Onların nispet etmeye uğraştıkları kişinin lisanı yabancıdır. Oysa bu apaçık Arapça lisanıdır”(Nahl:103), ayeti tartışmadan gözü dönmüş bu insanlara çok açık ve net bir cevap niteliğindedir. Diğer yandan “Onlara, Rahman’a secde edin denildiğinde, Rahman da ne? dediler”(Furkan:60) ayetinde işaret edildiği gibi “Rahman ne demektir, Rahmanı tanımıyoruz” diyenlere karşılık bu sure nazil olmuş ve ilk ayetinde Rahman ile başlayarak izah etmiştir. Sure insan/cin sınıfına; İnanç, kulluk, ahlak sistemlerine dayanılarak lütfedilen ortak ilahi nimetlerden, varoluş felsefesinden bahsetmektedir. İlahi nimetlerin başında gelen en önemli şey, Rahman’ın insan’a öğretmesi dir. Diğer ayetlerde Sema’dan, o’na konan ölçüt/denge’den; Saman yolundan, Güneş sistemimizden, planetlerinden, insan ve cin’in yaratılmasından; birlik ve bütünden, iman faktörünün kaybedilmemesi gerektiğinden, kıyamet yaşamından, sağlıklı ve verimli ilişkiler kurulmasından, potansiyel zararlardan, cehennem/cennetlerden bahsedilmekte, hülasa çok renkliliğe sahip insan fıtratını doğrudan ilgilendiren konularla ilgili geniş açıklamalar yapılmaktadır. Görmek, anlamak isteyen bu noktaları yakalayacaktır. Anlaşılan o ki, Rahman bu payesini hidayete erecek insanla paylaşmak durumundadır. “Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?” ayeti sure içinde tam 31 kez tekrarlanmaktadır. Bu Ayetlerin yinelenmesi tesadüfi olamaz. Anlatılmak istenen en önemli şey, temel ilkelerinden taviz vermeye yanaşmayan, genelde potansiyel bir olumsuzlukla yaşama durumunda bulunan insanoğlunu uyarmak, toparlanmasını sağlamaktır. Elmalı Hamdi Yazır Kur’an tefsirinde bu noktaya şöyle değinmektedir. “Nİ’METİ TEKZİB, inkar ile nankörlük etmektir. Nimetin nimet olmasını inkar veya mümin’e nispetini inkâr veya her ikisini inkâr hususlarına şamil olur. Mesela Kurân talimin hem bir nimet olduğunu hem de Allah’ın bir nimeti olduğunu inkar ederler. Hılkatin, lisanın, Arz-u Semanın, Adl-ü Mizanın nimet olduğunu inkar edenler bile bulunabiliyor. Meyvaların, yiyeceklerin, kokacakların nimet olduğunu inkar etmeseler de münhasıran Allah’a nisbetini sarahaten veya delâleten inkar edenler de çoktur. Hitap aşağıda tasrih olunacağı üzere İns-ü Cin sakaleynedir ki enamda dahildirler. Rububiyet ünvanının tasrihi de tevbihte kuvvet ifade etmek içindir. Yani ey o enamın gizli ve aşikâr iki kısmını teşkil eden İns-ü Cin! Şimdi siz bunları dinledikten sonra rabbiniz Rahman Teala’nın şu dinleyip gördüğünüz türlü nimetlerinden hangi birine yalan deyip de nankörlük edersiniz! Hiç böyle bir veliyi nimete nankörlük edilir mi?Hz. Rasulullah bu sure’yi ashabına okuduğunda, sükut ettiler... Bunun üzerine “Niye ben, cinlerden sizden işitmediğim güzel cevaplar işitiyorum? Cinlerin gecesinde bu sureyi cinlere okuduğumda, ‘Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? ayetini dediğimde’ Hayır Rabbimiz, nimetlerinden hiçbir şeyi yalanlamıyoruz; Hamd senindir, dediler”. Bu anlamlı sözler, cinlerin insanlara göre daha zeki bir yaratılışta olduğu gerçeğini vurgulamaktadır Ne var ki zeka günlük, kısa vadeli bir programı içerir. Meal ve açıklama: 1) Rahman 2) Öğretti Kur’an’ı 3) Yarattı İnsan’ı 4) Belletti ona o güzel BEYANI... Sure’nin ana teması bu dört ayette toplanmaktadır İşin ilginç yanı herhangi bir aracı kat söz konusu olmadan Rahman’ın Kur’an’ı ta’limi yani öğretmesidir. Nitekim bir başka ayeti kerimede , Hz. Muhammet’e (s.a.v) “Onu, kuvveleri şiddetli olan (Cebrail) talim etti”(Necm:5) der. Şu halde talim kime yapılmaktadır sorusunun akla gelmesi olasıdır.. Necm suresinin 5. ayeti Talim yapılanın bilinen anlamdaki insan olmadığını göstermektedir. Talim mutlak/evrensel bilince yapılmaktadır. Nitekim Et-Tin suresinde bu hususa değinilmektedir. Rahman kendindeki bütün manaları/vasıfları en mükemmel bir şekilde yaratılana yüklemiştir. Talim olma işlevini bir başka ifade ile herhangi bir kayıp olmaksızın soyutun somuta dönüşmesi şeklinde düşünmek gerçekçi olacaktır. Bu boyut kesinlikle bilinen manadaki İnsanın yaratılmasından öncedir. Anlaşılacağı üzere, Cebrail a.s. Hz Muhammet’e yaptığı talim ise daha dışta kalan aşamadır. Merhum Elmalı Hamdi Yazır’ın bu konudaki görüşü şöyledir. “İnsandan murat Adem, bazıları da Kur’an karînesiyle Muhammed Aleyhisselam demişler ise de hepsine şamil olmak üzere cinsi insan olması daha zâhirdir. Mamafih Kur’an’ın ta’limine mahal olan insanı kâmil murad olunması da melhuzdur.” (Bknz. Elmalı Hamdi Yazır Kur’an tefsiri 6ncı cilt sayfa 4658 ) Bilinen manadaki insana gelince, onun yaratılmasından maksat Kur’an’ı okuması, ve Rahmanî vasıflarla örtüşerek yaşamasıdır. Anlatılanlara paralel bir Hadis-i Şerifte buyurulan “Allah Adem’i Rahman sureti üzere yarattı” şeklindeki açıklama konuyu netleştirmektedir. Bu açıdan bakıldığında, İnsanın varoluş/yaratılış gayesi ortaya çıkar. İnsanın tefekkürle ulaşacağı nokta ise, “Allah” ve “İçinde yaşadığı sistemi” için var olduğudur. Burada “Rahman” isminin geçmesinin üstünde durmak gerekiyor... Şöyle ki: “Allah” her şeyin Haliki ve Rabbı iken sadece “Rahman” “insan” ın Haliki ve Rabbı olmaktadır..Bu nedenle insan’ın gaybının Rahman olması söz konusudur. İblis ve insansı gibi şeytaniyet boyutunu yaşayanlar için ise ayette “Rahman’a asi oldular” denmektedir. Diğer yandan Kur’anda Mutlak kulluk hali ile yaşayan melekler için Rahman’ın kulları şeklinde bir ifade var. Kanaatimce bu işaret meleklerin mukarrebun zümresi(meleklerin kendi aslı ve hakikatlerini bilen sınıfı) ile alâkalıdır. Değinilmesi gereken bir başka önemli bir nokta ise Rahman’dan, sadece “insan’ın” haşyet duyabilmesidir. Haşyet kavramını lügat manası ile ele alıp korkma şeklinde kabullenmek doğru olmaz. Haşyet sözcüğü hissedilen yakiyn/yaşam hali olarak değerlendirilmelidir. Bu açıklama bir nebze olsun anlatılanları daha kolay algılanabilir bir hale getirecektir diye düşünüyorum.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ALLAH RAZI OLSUN BİZLERİ BİLGİLEBDİRDİĞİN İÇİN...SELAM VE DUA İLE...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|