07-14-2010, 18:51 | #1 |
REEL FAİZ SOYGUNU
REEL FAİZ SOYGUNU
RAPORDAN; TÜRKİYE REEL FAİZE KURBAN GİTTİ. HER 100 LİRALIK FAİZİN 45 LİRASI REEL FAİZE ÖDENDİ. YÜKSEK REEL FAİZ YÜZÜNDEN, TÜRK HALKININ CEBİNDEN 12 YILDA FAZLADAN 63-87 MİLYAR DOLAR ÇIKTI. HAZİNE 1995-2006 YILLARINI KAPSAYAN DÖNEMDE TOPLAM 303.1 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİ. BU ÖDEMENİN 126.4 MİLYAR DOLARINI FAİZİN "REEL KISMI" OLUŞTURDU. EĞER YILLIK REEL FAİZ YÜZDE 5'TE KALSAYDI 12 YILLIK TOPLAM İÇ BORÇ FAİZ ÖDEMESİ 216 MİLYAR DOLARDA KALACAKTI. YÜZDE 8 REEL FAİZLE ÖDEME 240 MİLYAR DOLAR OLACAKTI. ATO BAŞKANI SİNAN AYGÜN: "BÜTÇE AÇIĞI VE BORÇ ORANLARININ DÜŞMESİYLE ÖVÜNELİM DE NİÇİN DÜNYANIN EN YÜKSEK REEL FAİZİYLE SOYULDUĞUMUZU DA SORGULAYALIM. Dünyanın en yüksek reel faizini ödemeye devam eden Türkiye, 1994 krizini izleyen 12 yılda yıllık ortalama yüzde 17.6'lık reel faiz ödedi. 1995-2006 yılları arasında toplam 303.1 milyar dolar olan Hazine'nin yaptığı iç borç ödemelerinin yüzde 45'ine yakın bölümünü faizin "reel kısmı" meydana getirdi. Eğer reel faiz yüzde 5'te kalsaydı Türkiye 87 milyar, yüzde 8 düzeyinde kalsaydı 63 milyar dolar daha az faiz ödeyecekti. Türkiye'de reel faizler yeniden yüksek düzeyde seyretmeye başlarken, Ankara Ticaret Odası (ATO) "Reel Faiz Reel Soygun" adlı çalışmasıyla yüksek reel faizin Türkiye ekonomisine olan doğrudan maliyetini araştırdı. Araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye, 1995-2006 yıllarını kapsayan dönemde yüzde 6.1-37.9 arasında değişen oranlarda reel faiz ödedi. Gerçekleşen reel faiz 2006 yılında yüzde 6.1'e indikten sonra yeniden tırmanmaya başladı. Haziene'ye 2005 yılında borç verenler, 2006 yılında yüzde 5 hedeflenirken yüzde 10'a yakın bir enflasyon oranına ulaşılması nedeniyle, umduklarının oldukça altında bir reel faizle yetinmek zorunda kaldılar. Araştırmada, "piyasa"nın, 2006 yılında umduğundan daha az bir reel faiz kazanmasının faturasını, enflasyonun yüzde 4'e indirilmesi hedeflenen bir dönemde Hazineye borcu ancak yüzde 20-23 arasında nominal faiz oranlarıyla vererek fazlasıyla ödettirdiklerine dikkat çekildi. Bu düzeyde bir nominal faizin yüzde 4-5'lik yıllık enflasyon varsayımıyla yüzde 15-18'lik bir reel faize denk geldiği vurgulandı. Araştırmada, "Bu yıl ocak ayında Hazine iç borçlanmasını ortalama yüzde 20.36 faizle gerçekleştirdi. Eğer gelecek yıl ocakta yıllık enflasyon gerçekten yüzde 4'e inerse Hazine yüzde 15.7 oranında reel faiz ödemiş olacak" denildi. Reel faizin yeniden çıktığı bu noktadan daha aşağıya inmesinin kısa sürede olası gözükmediğine dikkat çekilen araştırmada, ekonomi yönetiminin de faiz oranlarını bu düzeyden aşağı çekmeye yönelik bir çabasının bulunmadığı vurgulandı. Türkiye'nin IMF programını yüksek reel faizleri yüzde 6-7'li düzeylere indirmek amacıyla uygulamaya başladığı hatırlatıldı. REEL FAİZİN FATURASI Araştırma kapsamında Türkiye'nin 1994 krizini izleyen yıllarda reel faiz olarak ne kadar bir bedel ödediği hesaplandı. Hesaplamalarda faiz ödemesinin yapıldığı yılın ortalama enflasyon oranı (TÜFE) esas alınarak reel faiz oranının sıfır, yüzde 5 ve yüzde 8 olması halinde ödenmesi gereken faiz tutarları hesaplanarak, fiielen ödenen faiz tutarıyla karşılaştırıldı. Araştırmanın bazı sonuçları şöyle: HER 100 LİRALIK FAİZİN 45 LİRASI REEL Hazine, 1995-2006 yıllarını kapsayan dönemde toplam 302.5 milyar YTL (303 milyar dolar) iç borç faizi ödedi. Eğer Hazine bu yıllarda enflasyona endeksli olarak borçlanıp yıllık ortalama enflasyon düzeyinde faiz (sıfır reel faiz) ödeseydi toplam iç borç faiz ödemeleri 165.9 milyar YTL'de (176,7 milyar dolar) kalacaktı. Yani Hazine 136.6 milyar YTL (126,4 milyar dolar) daha az faiz ödeyecekti. Sıfır reel faize göre hesaplanan bu fark aynı zamanda Hazine'nin 1995-2006 yıllarını kapsayan 12 yıllık dönemde ödediği reel faizin tutarına da denk düşüyor. Buna göre Hazinenin, bu dönemde ödediği her 100 liralık faizin 45 lirasını faizin reel kısmı oluşturdu. Eğer son 12 yıllık dönemde reel faiz yıllık ortalama yüzde 5 düzeyinde kalsaydı, toplam iç borç faiz ödemesi 211.8 milyar YTL'de (216.2 milyar dolarda) kalacaktı. Yüzde 5 reel faiz varsayımıyla Türkiye mevcut duruma göre 90.7 milyar YTL (86.9 milyar dolar) daha az bir faiz ödemesi yapacaktı. Bu dönemde Hazine iç borçlanmasını yıllık ortalama yüzde 8 düzeyinde bir reel faizle gerçekleştirseydi toplam 239.3 milyar YTL'lik (239.9 milyar dolar) faiz ödemesi yapacaktı. Çok yüksek sayılması gereken yüzde 8'lik reel faiz oranıyla bile Türkiye 12 yılda 63 milyar YTL (63.2 milyar dolar) daha az faiz ödemesinde bulunacaktı. DEVLET BORÇLANIP FAİZ ÖDEDİ Türkiye'nin iç borçlanmasını diğer ülkelere göre oldukça yüksek faiz oranlarıyla gerçekleştirmesi iç borç stokunu hızla büyüttü. 1994 yılında 799 milyon YTL (20.8 milyar dolar) olan iç borç stoku, 2006 yılı sonunda 251.5 milyar YTL'ye (179 milyar dolara) kadar tırmandı. Devletin bütçesi 1995-2006 yılları arasında çeşitli düzeylerde bütçe açığı verdi. Bu yıllarda faiz dışı bütçe ise değişen tutarlarda fazlayla sonuçlandı. Dolayısıyla Hazine bu dönemde ödediği faizin bir kısmını bütçe gelirleriyle karşılarken, bir kısmını da yeniden borçlanarak borç stokuna ekledi. Son 12 yıllık dönemde bütçe toplam 164.2 milyar YTL faiz dışı fazla verdi. Buna göre söz konusu dönemde Hazine 302.5 milyar YTL olan faiz ödemelerinin yüzde 42'sini bütçe gelirleriyle öderken, geri kalan 175 milyar YTL'sini (yüzde 58'ini) yeniden borçlanarak borç stokuna ekledi. Aynı dönemde Türkiye'nin bütçesi ise yine 175 milyar YTL açık verdi. Diğer bir ifadeyle bütçe açığının tümü faiz ödemelerinden kaynaklandı. Hazine 1995-2006 yıllarını kapsayan dönemde toplam 774.3 milyar YTL anapara ve 302.5 milyar YTL faiz ödemesi yaptı. Anapara ve faiz olarak toplam iç borç ödemesi 1 trilyon 76.8 milyar YTL'yi buldu. İç borç anapara ödemelerinin ortalama yüzde 39'u kadar da faiz ödemesi yapıldı. Hatta 2000 yılında faiz ödemelerinin tutarı anapara ödemesinin yüzde 98.1'ine ulaştı. Bu oran 1997, 1998 ve 1999 yıllarında da yüzde 60'ın üzerine çıktı. 2006 yılında yapılan faiz ödemesi anapara ödemesinin yüzde 32.5'i kadar bir büyüklük oluşturdu BÜTÇE AÇIĞINDAN DAHA FAZLA BORÇLANMAYA GİDİLDİ Hazine 774.3 milyar YTL iç borç anapara ödemesi yaptığı bu dönemde 1 trilyon 25 milyar YTL yeni borçlanmaya gitti. Net borçlanma ise 250 milyar YTL'yi buldu. Aynı dönemde bütçenin finansmanı için 15 milyar YTL'lik de net dış borçlanmaya gidildi. Net iç ve dış borçlanma 265 milyar YTL'ye ulaştı. Aynı dönemde Türkiye'nin bütçesi 179 milyar YTL açık verdi. Buna göre Hazine bütçe açığından 86 milyar YTL daha fazla borçlandı. Bu fazla borçlanmanın önemli bir bölümü batık bankalara, bütçe dışında izlenen kamu dış borçları ve bütçe dışı borçlara ilişkin ödemelere gitti. ÖDEMENİN YÜZDE 132'Sİ KADAR BORÇLANMA Hazine ödediği iç borç anaparasının yüzde 132.4'ü kadar yeni borç aldı. 2006 yılında yüzde 105'e kadar inen bu oran bazı yıllar (1997) yüzde 194'e kadar yükseldi. Hazinenin çoğu yıllar yaptığı toplam iç borçlanma, borcun vadesinin kısa olması yüzünden o yıl sonundaki iç borç stokunu aştı. Bu durum da Türk halkının üstlendiği faizin yükünü katladı. Hazine bazı yıllar iç borç stokunu nerdeyse iki defa ödeyip iki defa geri borçlanmak zorunda kaldı. Son yıllarda borçlanmanın vadesinin nispeten uzamasına rağmen 2006 yılında gidilen iç borçlmanma yıl sonundaki iç borç stokunun yüzde 50'si kadar oldu. 2006 yılı sonunda 251 milyar YTL olan iç borç stokunun 157 milyar YTL'si yine 2006 yılı içerisinde alınan borçlardan oluştu. AYGÜN: DÜNYANIN EN YÜKSEK FAİZİYLE NEYİN FATURASINI ÖDÜYORUZ Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, Başbakan Erdoğan'ın 2006 yılı bütçe sonuçları ve kamu borçlarının GSMH'ye oranının düşmesiyle övündüğünü hatırlatarak, "Bütçe açığı ve borç oranlarının düşmesiyle biz de övünelim ancak, niçin hala dünyanın en yüksek reel faiziyle soyulduğumuzu da sorgulayalım" dedi. Hükümetin kaynakların büyük bir bölümünü faiz ödemelerine ayırmak için yıllardır halka kemer sıktırdığını, ülkenin en önemli varlıklarını bütçe açığının düşürülmesine katkı sağlamak için satttığını vurgulayan Aygün şunları söyledi: Türk halkı, nedense bunun meyvesini bir türlü yiyemiyor. Yüksek reel faiz ödemeye devam ederek bir bakıma ikinci bir cezaya daha çarptırılıyor. Sayın Başbakan bütçe açığının ve kamu borcunun GSMH'ye oranının düşmüş olmasıyla övünüyor. Tamam biz de övünelim ama, ‘bu kadarcık' bir açığı finanse etmek, bu borcu çevirmek için hala dünyanın en yüksek reel faizini ödüyorsak, bütçe açığının azalmış borç oranının düşmüş olmasının Türk halkına yararı ne?" Yüzde 4 enflasyon hedeflenen bir dönemde Hazinenin borçlanmasını ancak yüzde 20'li faizlerle yapabildiğine dikkat çeken Aygün, buna göre hükümetin Devleti yıllık yüzde 15'in üzerinde reel faizlerle borçlandırdığını hatırlattı. Ekonomistlerin reel faizi "risk primi" olarak tanımladığını vurgulayan Aygün, "Eğer Türk halkı üzerine düşeni yapmış, kemerleri son deliğine kadar sıkarak bütçe dengesi ve borç göstergelerinin düzelmesini sağlamışsa, hala neyin risk primini ödemeye devam ediyor? Bu gerçeği görmeden bütçe sadece sonuçlarıyla övünen hükümetin beceriksizliğinin riskini olmasın" diye sordu.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-14-2010, 23:37 | #2 |
Novek
Sana göre çözüm ne olmalıdır. |
|
07-15-2010, 00:29 | #3 |
|
|
07-15-2010, 00:34 | #4 | |
Alıntı:
Yani; nekadar budama yaparsan yap ağacın kökü çürük yeşermez. |
||
07-15-2010, 11:27 | #5 | |
Alıntı:
sonuçta buyuk paraları ellerinde tutan bazıları o parayı kullanarak emegi satın alıyor ama kendileri çalışmadan uretmeden başkalarına işçilik yaparak urettiriyor. ustelik kendileri 50-100 işçinin maaşını tek başına yiyor. bu insanlar bilim adamı degil, muhendis degil sadecve parayı kullanarak kazanıyorlarlar. ozel bir yetenkleri yok yani. |
||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|