![]() |
#1 |
![]() RİGOR MORTİS
ALPEREN GÜRBÜZER Belli ki sonsuzluk tutkusu anne karnında başlıyor. Şöyle ki hamile kalan bir anne aynı zamanda adetten de kesilmekte. Böylece her aybaşı dışarı akan kanın kesilmesiyle birlikte bu sefer rahimdeki canlıya gıda olmaktadır. Şayet bu gıda olmasaydı cenin bir ağacın kuruması gibi kuruyup gelişemeyecekti. Hatta çocuk kendisine tanınan dokuz aylık süre yerine, devamlı rahimde konaklasaydı hem kendisinin hem de annesinin ölümüne vesile olacaktı. O halde dokuz aylık süreç rast gele seçilmiş bir rakam değildir, bilakis yeni bir hayata göz kırpmak demektir. Hakeza dünya ölümü de öyle olup ahirete göz açmak manasınadır. Anlaşılan o ki; bütün insanlığın en mühim meselesi ölüm ve yok olmamaktır, ama kaderi ilahi böyle. Madem doğmak var, o halde ölüm olmalı ki hayat gerçeğini anlayabilelim. Zira ölüm öncesi iyi bir hayat, ölüm sonrasında düğün gecesi olabiliyor. Yeter ki yaratılış gayemize göre yaşamasını bilelim, o zaman ölüm korkulu rüya olmaktan çıkıp, Mevlana’nın tarif ettiği düğün gecesine dönüşen kar beyaz gelinlik olur. Neden olmasın ki. Dış ve iç dünyamızın iletişimini sağlayan hiç şüphesiz sinir sistemidir. Bu sistemin merkezi ise beyindir. Dolayısıyla beyin merkezi fonksiyon yönünden diğer organlara göre daha imtiyazlı konumdadır. Öyle ki beyin Yüce Yaratıcı tarafından vücuda giren gıdalardan sadece saf oksijen ve en taze glikozla hem beslenmeye hem de korunmaya alınmış nevi şahsına münhasır tek organ diyebiliriz. Nitekim glikozdan ve oksijenden mahrum kalan bir sinir sistemi ister istemez ilk evvela beyin ölümünü gerçekleştirir. Dahası beyin sapı denilen soğancık bölgesinden talamus’a kadar uzanan merkezi yapının yanı sıra beyin sapı ağı denilen nöron ağı ile irtibat bir anda kesilebilmektedir. Yani dış dünyadan gelen sinyaller bir taraftan beyin kabuğundaki özel merkezlere taşınamazken diğer yandan da ağ cisim ile korteksin (beyin kabuğunun) irtibatı sona ermektedir. Bir başka ifadeyle ietişimin kesilmesiyle birlikte beş duyu organımızla alınan tüm bilgiler kortekse ulaşabilmekte, ancak bu bilgiler hasta tarafından algılanamayacaktır. Bu durumda hasta bilincini yitirmiş bir vaziyette, olup bitenlerden haberdar olmaksızın gerçek ölüm nüksedene kadar koma halde kalacaktır. Zira gerçek ölüm daha başka bir özellik taşımaktadır. Şöyle ki; insan vücudu ölümden yedi veya on saat sonra şiddetli bir kasılma durumuna geçer ki buna Rigor Mortis denir. Rigor Mortisin herhangi bir kasılmadan farkı kasların parlaklaşmış halini kaybedip opaklaşmış (katılaşmıştır) olmasıdır. Zaten ölümden sonra kaslar belirli bir sıra ile katılığa uğrayıp ilk olarak kalp diyagramı, sonra yüz ve ense kasları, daha sonra ise alt ve üst taraf kasları, en nihayet olarakta karın kasları katılaşır. Fakat meydana gelen katılık 15–20 saat sonra yavaş yavaş kompozisyonunu değiştirerek çözülmeye başlar. Nitekim katılığın çözülme olayı da aynı sırayı takip eder ki, işte izlenen bu sıraya Tıpta Nisten serisi denilir. Demek ki ölüm şeklinin ne zaman ve nasıl olduğu vs. hususunda ancak Nisten serisi incelenerek hakkında kesin bir bilgi elde edilebiliniyormuş. Bu arada tabiî ki ölüm olayının ruhi yönü bilim dünyasının hiçbir zaman erişemeyeceği nokta olarak kalacaktır. Çünkü ortada inançla ilgili bir durum söz konusudur. Belli ki bu konu ile ilgili vazifeli melek emir almış, görevi gereği beklenen saatte can almaktadır. Kalp kası gevşeme sırasında kan alarak kasılma durumuna hazırlık yapar. Böylece kasılmayla birlikte kaslar glikojen tüketirler. Dolayısıyla kalp ve solunum kasları bu glikojen depoları sayesinde bütün hayat boyunca çalışırlar, fakat uzun süre yatakta yatan hastanın sırasıyla en az aktif olarak önce kol kasları, sonra yüz, daha sonra da ayak ve karın kasları faaliyettedir. Hayvanlarda ise bud kası devamlı aktif haldedir hep. Onun için et kalitesi en düşük olan kısmı burasıdır. Bir hayvan avcı tarafından uzun müddet kovalandıktan sonra vurulursa hemen katılaşır. Fakat deney hayvanlarında sakin bir halde kas siniri kesilirse bu hayvan ölümden sonra hemen katılaşmaz. Bu yüzden fare gibi kobay olarak kullanılan deney hayvanları bilimsel çalışmalar için daha çok tercih sebebidir. Nitekim kas içerisine yerleştirilmiş bir uyarıcı cihazı sayesinde en küçük sinir uçlarının en ufak uyartı da bile beyni haberdar ettiği gözlemlenmiştir. Bir kas grubu düşünün ki elektro şokla uzun süre uyarılırsa ölümden sonra ilk önce katılaşan bu kaslar olduğu görülecektir. Buradan hareketle ölüm sırasında maktülle katil arasında mücadele mi edilmiş, ya da aniden mi vurulmuş, uykuda mı ölmüş, oksijensiz mi bırakılmış vs. gibi durumlar Adli Tıp bakımdan ilham kaynağı olup bir sonraki analiz çalışmalarına geçildiğinde ışık tutacak esas kriter teşkil edecektir. İnsan ölmeden önce hayatı boyunca yediği tüm potansiyel enerji içeren gıdaları yakarak kimyasal enerjiye dönüştürmektedir. Dönüşen bu enerji adenozin trifosfat (ATP) molekülleri eşliğinde vücudun gerekli olan yerlerine taşınarak insanoğlu ömür boyu hayat bulmaktadır. Fakat ne zamanki ecel kapımızı çaldı, işte o gün vücut kimyamızın entropisinin artmasıyla birlikte dağılma söz konusu olacaktır. Bir başka deyişle pozitif geri tepme ölümü sembolize etmektedir. Negatif geri tepme ise daha çok Tıp dilinde denge durumunu çağrıştırır. Bir sistem dengesini yitirmeye dursun o an artık geri dönüşü olmayan bir süreç başlamış demektir. Bu bazen maksimum bazende sıfır noktasında negatif tepme nizamından uzaklaşma ile kendini gösterip sistemin tüm bilgi ağlarına olan girişler (input) son bulur. Yani elektrik kontağının kesilmesi gibi nefesin tükenmesi denilen pozitif geri tepmeyle (ölümle) burun buruna gelmemiz söz konusu olur. Bir başka ifadeyle ölüm anında ve ölümü müteakip kaslarda kısmende olsa aneorobik metabolik olaylar devam etse bile ATP depoları çabuk tükenip dokulara oksijen sağlayamaması nedeniyle katılaşmaya doğru gidiş olup ardından entropinin artmasına yol açan hazin bir son gerçekleşir. Anlaşılan o ki ATP gibi enerji kaynaklarının tükenmesi eşliğinde önce katılık (Rigor motris) ardından katılığın çözülmesiyle birlikte nükseden mikrobik kokuşmaya paralel olarak kas proteinlerinin harap olması olayı geçekleşir. Yani topraktan geldik toprağa karışacağız hamlesi vuku bulur. Velhasıl tükeniş her yaratılanın alın yazısıdır. Baki olan ancak Allah’tır. Vesselam. http://www.facebook.com/pages/Selim-G%C3%BCrb%C3%BCzer/270156429678799?sk=wall
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|