AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-04-2010, 13:34   #1
Kullanıcı Adı
Ak_Urfalı
Standart Ruhban Okulu'nun açılıp açılmayacağı konusunda Erdoğan net konuştu


Bartholomeos'un tartışmalı sözlerinden sonra tekrar günmede gelen Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılıp açılmayacağı konusunda Erdoğan net konuştu...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması konusunda, “Batı Trakya'daki Türk azınlığımızın Yunanistan hükümetinden talepleri de göz önünde bulundurulmalıdır” dedi.
Erdoğan, Kriter dergisinin ocak sayısında yer alan röportajında, “Kısa vadeli programınızda, Ruhban Okulu'nun açılması var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Ruhban Okulu konusu çok boyutlu bir süreci gerektiriyor. Gerek yasal mevzuatımız, gerek eğitim sistemimiz noktasında konunun enine boyuna incelenmesi gerekiyor. Bakan arkadaşlarımızın ve kurumlarımızın konuyla ilgili çalışmaları devam ediyor. Tabii burada Batı Trakya'daki Türk azınlığımızın Yunanistan hükümetinden talepleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Yunan Hükümeti de aynı zamanda bu konulara eğilmek ve din adamlarının sorunlarına, liderlik, işsizlik ve azınlık dernekleriyle ilgili sorunlara çözüm getirmelidir.”

‘Eksen değişmiyor'
Erdoğan, “Türkiye'nin bölge ülkelerine açılımı, Avrupa'yı rahatsız mı ediyor?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Yönümüzü Batı'ya döndüğümüzde, sırtımızı Doğu'ya dönme lüksümüz yok. Kuzey'e yönelip Güney'i ihmal edemeyiz. Asıl sorun, Türkiye'nin eksen değiştirmesi değil, bazı çevrelerin belirli eksenlerde sabit kalması, statükoya mahkûm olmasıdır.”

Erdoğan: AB liderleri şevkimizi kırıyor
Erdoğan, AB üyeliği konusunda da şunları söyledi:
“Bizim tek başına heyecan içinde olmamız, kararlı olmamız yetmiyor. Aynı heyecanın masanın diğer tarafında da olması gerekiyor. Esasen, heyecan kaybı gibi algılanan mevcut durum, AB üyesi kimi ülkelerin, kimi liderlerin tavrının bir sonucudur. Yapılan açıklamalar, tavırlar ve propagandalar kaçınılmaz olarak Türkiye'de yankı buluyor, tepki alıyor ve şevkimizi kırıyor. Türkiye'de AB'ye üyelik noktasında heyecanın azaldığı doğrudur, ama Hükümet olarak bu noktada en küçük bir heyecan kaybı, bir yavaşlama içinde olduğumuz doğru değildir.”
Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, “Türkiye AB'ye 2023'ten önce üye olacak” sözleri için de şunları söyledi: “Ben tarihler üzerinde durmuyorum. Burada önemli olan Türkiye'nin AB'ye üye olacak standarda gelmesidir. Üyelik konusu ancak o zaman gündeme gelecektir. Bizim şu anki temel hedefimiz, olabildiğince fazla başlıkta müzakereleri açmak ve bu süreci en hızlı şekilde ilerletmektir.”

‘Çarmıha gerilmiş gibi...' demişti
Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos, “Türkiye'de kendimizi bazen çarmıha gerilmiş gibi hissediyoruz” sözleriyle tartışma yaratmıştı. Bartholomeos, 19 Aralık 2009'da Habertürk'e Başbakan Erdoğan'la aralarında Ruhban Okulu'yla ilgili geçen diyaloğu şöyle anlatmıştı: “Ruhban Okulu konusunu, İstanbul'da ve Ankara'da, Başbakanımıza defalarca yazılı ve sözlü olarak aktardım. İsteklerimizi arz ettim. Başbakanımız diyor ki; ‘Peki ama Atina'da cami yok'. Atina'da 1-2 veya daha fazla caminin olmasını ben de istiyorum, gayet makul görüyorum. Fakat mesul ben değilim. Oradaki hataları veya eksikleri niye biz ödeyelim? Zaten Kıbrıs faturasını bizim cemaatimiz ödedi. Cemaatimiz eğer bu kadar az kaldıysa, Türk-Yunan-Kıbrıs ilişkilerindeki hatalarda, faturaların bizim cemaatimize ödettirilmesindendir. Batı Trakya'da müftüler seçilmiyor. Bizim günahımız, kabahatimız ne? Biz Türk vatandaşıyız, vatandaş olarak da haklarımızı istiyoruz. Vergi ödüyoruz, askerlik yapıyoruz, oy veriyoruz. Ben 2 sene yedek subay olarak askerlik yaptım
(habervaktim)

 

Ak_Urfalı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-26-2010, 20:45   #2
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
helal olsun açılımda kalbim kırılsada tek kelimeyle helal olsun bu sözlere.batı trakya derneklerinin internet sitelerini araştıralım .batı trakyada azınlık olmak adlı programı youtube da izleyelim.izleyelimki özgürlükten bahsedenlerin osmanlıdan kalan ecdad eserlerine ne yaptıklarını soydaşlarımızın nasıl baskılar altında yaşadığını kavrayalım.camiler ahır ve depo iyi durumdakiler kiliseye cevrilmiş durumuda bırakın ekümenlik gibi evrensel ünvanları basit bir din adamı bile sectirilmiyor hangi haklar hangi adalet lütfen incelein ben burada yazarsam sayfalar tutar
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-26-2010, 22:05   #3
Kullanıcı Adı
fatih güneş
Standart
diplomasinin kralı ahmet davutoğlunun bir bildiği vardır müthiş bir diplomatik zeka
fatih güneş isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 19:25   #4
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
Büyük Derbent azınlık ilkokulu öğretmeni Hara Nikopoulou ile Osman Kaşayka'nın görülen davasını izlemek üzere 19 Kasım Perşembe günü Dedeağaç mahkemesinde hazır bulunan Rodop Rüzgarı dergisi sahibi İbrahim Baltalı Yunanlı fanatikler tarafından darbedildi.

İbrahim Baltalı mahkeme binası dışında toplanan fanatik milliyetçilerin saldırısına uğradı. Yaralanan İbrahim Baltalı'nın Dedeağaç devlet hastanesine kaldırılırılarak tedavi altına alındığı belirtilirken, mahkeme önündeki saldırganların Yunan milli marşını okudukları ve daha sonra olay yerinden uzaklaştıkları bildirildi.

İbrahim Baltalı saldırı sonrası yaptığı açıklamada, "Dedeağaç Emniyet Müdürüne ve Emniyet teşkilatı mensuplarına çok teşekkür ediyorum. Saldırı anında derhal müdahale ettiler ve beni kurtardılar. Eğer polisler kurtarmasaydı bana neler yapabileceklerini düşünmek bile istemiyorum. Saldırıyı yapanlar bizim bölgemizin insanı değillerdi. Bir kez daha olaya derhal müdahale eden polislere ve bana çok nazik davranan ve yardımcı olan Dedeağaç Emniyet Şefine teşekkür ediyorum." dedi

Hatırlanacağı üzere Evros ilinin Orfeas belediyesine bağlı Büyük Derbent'te köylüler, azınlık ilkokulunda görev yapan öğretmen Hara Nikopoulou'yu aşırı milliyetçi tavırlarından dolayı ve yetkisi alanı dışındaki konulara karışması nedeniyle okullarında istemediklerini belirtmişler ve uzun bir süre çocuklarını okula göndermeyerek tepkilerini dile getirmişlerdi. Köylüler azınlığa karşı hasmane tutumunu sürdüren öğretmenin başka yere tayinini beklerken bunun yerine okul müdürü Ali Abdurahman görevden alınmıştı.

Öğretmen Hara Nikapoulou ise yaptığı açıklamalarında azınlık okullarındaki eğitim sisteminden Türkçe'nin kaldırılmasını ve eğitimin tamamen Yunanca yapılması gerektiğini belirtmişti. Yunanistan genelindeki ırkçı dernekler gelişen olayların ardından Hara Nikopoulou'nun "bu zor şartlar altında görev yapmasından dolayı" kendisine üstün hizmet ödülü vermişlerdi.

Dedeağaç'ta görülen davanın konusu neydi?

Büyük Derbent köyünde yaşayan Osman Kaşayka ile öğretmen Hara Nikopoulou arasında bir arbedenin yaşanmasının ardından Nikopoulou'nun doktor raporu alarak şikayette bulunması üzerine görülen davada , mahkeme, Osman Kaşayka'yı 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Kaşayka'nın avukatları karara itiraz etti ve dava en son 19 Kasım Perşembe günü görüldü. Mahkeme heyeti Osman Kaşayka'yı suçlu bularak 5 aya mahkum etti. İyi halinden dolayı Kaşayka'nın cezası 3 yıl tecil edildi.



Büyük Derbent köylüleri hergün sorun yaşamak istemiyor!

Büyük Derbentli velilerin 5 Ekim 2008 tarihinde yayımladıkları bir bildiriyle Evros Valisine, Azınlık Okullarından Sorumlu Koordinatörlüğü'e ve Milli Eğitim Bakanına, öğretmen Hara Nikopoulou’nun görev yerinin değiştirilmesi talep ettikleri ve bahsekonu öğretmen azınlık ilkokulundan alınana kadar öğrencileri okula göndermeyeceklerini vurguladıkları bildiri şu şekildedir:

Büyük Derbent Azınlık İlkokulu Öğrenci Velileri’nden Açıklama ve Talep

Orfeas Belediyesi Büyük Derbent Azınlık İlkokulu çocuk velileri ve Encümen Heyeti, 5 Ekim 2008 günü gerçekleştirmiş olduğu toplantıda, aşağıda dile getirilen talep ve düşüncelerini oy birliğiyle almıştır.

Veliler, okul öğretmeni Hariklia Nikopulu’nun okuldan alınması talebine ilişkin açıklamayı, Dedeağaç Valisine, Gümülcine Azınlık Okullarından sorumlu koordinatöre ve müfettiş ile Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanı’na da göndermeyi kararlaştırmıştır.

Sorunun Özeti

Büyük Derbent ilkokulunda görev yapan Hariklia Nikopulu, 2007-2008 eğitim yılı başında okulun bakım ve boyama işlerinin takibi, encümen heyetinin sorumluluğunda olmasına rağmen işe müdahil olmuştur. Okulu boyayan kişilere veliler tarafından ödenecek 10’ar Evro’luk ücreti öğrencilerden isteyen öğretmen, parayı getirmeyenlerin okula gelmemeleri tehdidinde bulunmuştur. (Ders sırasında öğrencileri 10 Evro’yu getirmeleri için evlerine göndermiştir.)

Bayan öğretmenin bu yaklaşımı velilerin tepkisini çekmiştir. Öğretmen, daha sonra çocuklara derslerde farklı muamelede bulunmuş, öğrenciler de derslere gitmek istemediklerini beyan etmişlerdir.

Buna benzer bir dizi rahatsızlıklara sebebiyet veren öğretmen, Orfeas Belediye’si tarafından temin edilen ve okul badana işinden artan boyaların belediye onayıyla köy camisinde kullanılmasına da kızmış, “Siz ne biçim Müslümansınız?” diyerek encümen heyeti ve okul müdürüne hakaret etmiştir.

Öğrenci, veli ve meslektaşları arasında huzursuzluk kaynağı olan ve okulda sağlıklı eğitim yapılmasına imkan kalmadığını gören veliler, Hariklia Nikopulu’nun okuldan alınmasını talep etmişlerdir. Veliler, topladıkları 30 civarındaki imzalı dilekçeyi koordinatörlüğe sunmuşlardır. 7 Kasım 2007’de köy ilkokulunda Azınlık Okullarından Sorumlu Koordinatör ve müfettişin de katıldıkları bir toplantı yapılmış, yetkililer velilerin şikayetlerini haklı bulmuştur. Yıl ortasında görev yeri değişikliğinin yapılamayacağını kaydeden koordinatör, yıl sonunda bunu gerçekleştirme sözünü vermiştir. 2008-2009 eğitim yılı başında bu söz tutulmamış, okulda var olan sorunun devamına zemin hazırlamıştır.

İmza toplanmasından sonra eşiyle birlikte, velileri sindirme, korkutma ve tehdit girişimlerine ağırlık veren bayan öğretmen, eğitim yerine mesaisini kendini temize çıkarmaya ve prim yapmaya harcamıştır. Yerel ve ulusal medyaya yaptığı tutarsız, gerçek dışı ve köyü karalayan açıklamalarla konuyu siyasi zemine çekerek çarpıtmıştır. Bayan öğretmen, Şubat 2008’de Antenna 1 televizyonun “Kalimera Ellada” programında ve To Thema gazetesine yaptığı açıklamada, “Azınlık okullarında eğitimin sadece Yunanca olması gerektiğini” savunmuştur. Bu, Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın yaklaşımı ve ikili anlaşmalara da terstir.

Bu arada bayan öğretmen, Hristiyan işverenlerde çalışan velileri işlerinden kovdurmakla korkutmuştur. Bayan öğretmenin eşi de, ruhsatlı inşaat halinde ve yeni yapılan evlerin fotoğraflarını çekerek fişleme yapmış, fotoğrafları da polidomiyoya vereceğini söyleyerek göz dağı vermiştir.

Öte yandan Sofulu Emniyet Müdürlüğü’ne şikayet dilekçesi veren bayan öğretmenin eşi, “beni ve eşimi yaşadığımız evle birlikte ateşe” verecekler diyerek bir veli hakkında gerçek dışı beyanda bulunmuş, sorguya çekilen velinin anlattıklarından sonra Emniyet Müdürü, öğretmenin eşinin yalan söylediğini kabul etmiştir.

25 Eylül 2008’de köy camii içinde yürütülen basit bir inşaat çalışmasını rapor eden Orestiada kadastro müdürlüğü, Cami mütevelli heyetine şikayetin “Hara’nın eşi tarafından yapıldığı”nı ifade etmiştir.

Okuldan alınması talebi

Büyük Derbent’te ikamet eden Müslüman ve Hristiyanlar, 1950’li yıllardan bu yana hep birlikte yaşamışlar ve dayanışma içerisinde olmuşlardır. İki yıldan bu yana bayan öğretmenin tavrından kaynaklanan sorunlar, köyde huzursuzluğa neden olmuştur. Bayan öğretmenin bölge halkını iyi tanıyamadığı çok açıkça ortaya çıkmıştır. Yanlışta ısrar eden yukarıda ifade edilen yaklaşımları ve eğitim dışı girişimleri, sadece Büyük Derbent’in değil, komşu köylerin de tepkisini çekmiştir.

Bütün bunlardan sonra, okulda devam eden öğretmen sorunu üzerine öğrenci velileri, 6 Ekim’den bu yana okula öğrenci göndermeme kararını uygulamaya koymuştur.

Çocuk velilerine destek veren köylü de, Hariklia Nikopulu’nun acilen okuldan alınarak görev yerinin değiştirilmesini talep etmektedir. Okulda bayan öğretmenin alınmadan eğitim yapılabilmesi mümkün değildir.

Veliler aldıkları kararda, Hara Nikopulu’nun köy okulundan uzaklaştırılana kadar çocuklarını okula göndermeyeceklerini ilgili kurumların bilgisine sunar. Veliler olarak, yetkililerden sağlıklı bir ortamda öğrencilerin okula devam edebilmeleri için talebimizin dikkate alınmasını bir kez daha bekliyoruz.

İmza
Büyük Derbent Azınlık İlkokulu 41 Öğrenci Velisi
kaynak:azınlikca.net
------------------------------------------------------------------------------------
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 19:29   #5
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
1927

" İskeçe Türk Birliği"derneğinin kuruluşu.
Tüzüğünde belirtilen amacı:
"Türk inkılâbının yarattığı kültürel, sosyal ve dinsel değişiklikleri, Batı Trakya Türkleri arasında yaymak ve gerçekleştirmektir."...

1928

" Gümülcine Türk Gençler Birliği " derneğinin kuruluşu.

1930-1955

Türkiye- Yunanistan arasında sıcak dostluk ilişkilerinin sürdüğü yıllar, dolayısıyla Batı Trakyalı Türklerin de en huzurlu yılları.

1936

-Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin kuruluşu.
Derneğin amacı:
"Türk okullarında ilerleme kaydedilmesi için ortamın ve imkanların yaratılması; Türk öğrencilere resmi dilin öğretilmesi; Türk okullarında okutulan kitapların basılması; Türk öğretmenlerin devlet memuru olarak tanınmasına çalışılması.
" -Okul kitaplarına yönelik 132 sayılı yasanın çıkışı.

Aralık 1952

Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Batı Trakya'yı ziyareti;
Gümülcine'de ilk Türkçe eğitim yapan Celal Bayar Lisesi'nin açılışı.

28 Ocak 1954

Azınlık Okulları Eğitim Kanununun, (3065 sayılı Mareşal Papagos Kanunu) yürürlüğe girişi.
Gereken her yerde "Müslüman, Müslümanca" deyimleri yerine "Türk, Türkçe" deyimlerinin kullanılmasını gerektiren kanun.
Türk azınlık okullarına, "Türk" ismini içeren levhaların asılmasına izin verilmesi.
1967 Cuntası, bu kanunu ve okullardaki Türk ismini kaldırır. Ancak derneklerde Türk ismi kullanımı devam eder.

21 Nisan 1967

Yunanistan'da askeri darbe ve Albaylar Cuntasının yönetime gelişi;
Türk azınlığa yönelik planlı şiddet, taciz, baskı, işkence, öldürme olayları.

07 Ocak 1970

"Gümülcine Türk Gençler Birliği" tabelasındaki "Türk" isminin kaldırtılması.

21 Ocak 1972

Okul encümenlerinin yetkilerini ortadan kaldıran ve eğitimde baskıya artıran 1109 sayılı kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girmesi "Türk Okulu" isimleri "Azınlık Okulu" olarak değiştirilir, okul encümenlerinin yetkileri ellerinden alınır.

03 Mart 1972

Hükümet genelgesiyle, okul isimlerindeki Türk kelimeleri kaldırılır.

Aralık 1972

Türkçe yer isimlerinin; haberleşme, yazışma, basın ve örgütlerde kullanılmasının yasaklanması (1260 sayılı yasa).

Şubat 1973

Türkçe radyo ve müzik dinlenmesinin, Türk filmi ve televizyonunun seyredilmesinin yasaklanması.

1978

Bakanlık kararnameleri ile Türk okullarındaki Türkçe ders ve dersliklerinin azaltılması.

28 Ocak 1978

Gümülcine Belediyesi'nin, Türkçe yer isimlerinin kullanılmasının kanunen yasak olduğunu, uymayanların sert biçimde cezalandırılacağını duyurması.

01-02 Aralık 1983

Gümülcine Türk Gençler Birliği'nin ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin tabelalarının polis tarafından indirilmesi.

1984

Türk okullarında, Türkçe okunan derslerden de Yunanca sınav zorunluluğu getirilmesi ve sınavların okul dışından gelen öğretmenler tarafından yapılmaya başlanması.

Kasım 1984

İsminde "Türk" sözcüğü bulunan 3 derneğin mahkeme kararı ile kapatılması.
İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği.

20 Kasım 1987

Yunan Yargıtayı'nın "Türk" sözünün resmi kullanımını yasaklaması.

20 Kasım 1987

Yunan Yargıtayı'nın; İskece Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği tüzel kuruluşlarının tabela ve tüzüklerinde Türk kelimesini kullandıkları için 1984'teki kapatılma kararlarını, kesin hüküm haline getirmesi;
Azınlığın bu kapatma kararını 5 Ocak 1988'de öğrenmesi. Yunan hükümet sözcüsünün; "Batı Trakya'da Türk değil, Yunanlılardan farklı bir kökenden gelen müslümanlar yaşamaktadır" demesi; Ankara'nın sert tepki göstermesi, Batı Trakya'da gerginlik başlaması, tırmanışın 29 Ocak 1988 olaylarını doğurması.

25 - 26 Ocak 1990

Milletvekili Sadık Ahmet ve İbrahim Şerif'in "Türküm" dedikleri için cezaya çarptırılıp, cezaevine konmaları.
30 Mart 1990'da, cezaları paraya çevrilerek serbest bırakılırlar.

26 Nisan 1996

Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Komisyonu'nun Washington'da İnsan Hakları Komisyonu'nun binasında, Batı Trakya Türklerinin durumu, haklılıkları konusunda bir panel düzenlemesi; Yunan baskı ve ayrımcılığının dile getirilmesi.
Panelin adı "Yunanistan'da Türk Azınlığı".
Panel Başkanı Helsinki İnsan Hakları Gözcülüğü'nden Christopher Panico'nun tartışılmak üzere sıraladığı sorunlar:




*




Yunan Hükümeti hâlâ Türk azınlığın varlığını kısıtlamasız olarak tanımıyor. Kurumların adlarında Türk isimlerinin kullanılması yasaktır. Merhum Dr. Sadık Ahmet'in, 1989 seçim kampanyasında Türk ve Türkçe kelimeleri kullanması dolayısıyla hakları ihlal edilmiştir.



*




Yunan vatandaşlık yasasının 19uncu maddesine dayanılarak, Türkler keyfi şekilde vatandaşlıktan mahrum edilmektedir. Ülkeyi uzunca bir süre terk ettiklerinde keyfi olarak vatandaşlıktan çıkarılmaktadır. 1994'te 42, 1995'te 72, 1993'te 123 kişi bu şekilde vatandaşlıktan mahrum bırakılmıştır



Lozan ve diğer anlaşmalara göre, cemaatin, dini liderleri olan müftüyü seçme hakkı vardır. Buna rağmen Yunan Hükümeti, 1990'da, müftüleri atama kararı aldı ve şimdi ikili bir müftü sistemi ortaya çıktı; biri atanan, biri seçilen. Geçen yıl seçilen müftülerden birine, Mehmet Emin Aga'ya 10 ay hapis cezası verildi. Cezanın yarısını yattı, yarısı için kefalet ödedi.



*




Yunan yerleşim bölgelerine kıyasla, Türk bölgelerinin etraflarındaki alt yapı, elektrik, kanalizasyon gibi kamu hizmetlerinin sağlanması konusunda bir ayrımcılık gözükmektedir.






Türklerin; Lozan Anlaşması, 1953 İnsan Haklarının Korunması için Avrupa Konvansiyonu ve Ulusal Azınlıklarla ilgili AGİK dokümanına göre; seyahat özgürlüğü, inanç ve din hürriyetini özgürce kullanma, kanun önünde eşitlik ve cemaat için bir takım kültürel, dini, sosyal enstitüleri ve okulları yönetim hakkı vardır.


Türklerin kamu sektöründe çok az temsil edildikleri iş ayrımcılığı da bir başka sorundur.

15 Mayıs 1999

Türk Dışişleri Bakanlığı'nın Yunanistan'ın "Türk" sözüne karşı olan tutumunu eleştiren açıklaması.
"Lozan Antlaşması, iki ülkenin birbirlerinin topraklarındaki azınlıklarının etnik kökenlerini tayin haklarına ilişkin bir kısıtlama içermemekte ve Yunanistan Türkiye'deki azınlığını "İstanbul Rumları " olarak etnik kimlikleriyle tanımlamaktadır...Yunanistan, kendi soyundan olduğunu iddia ettiklerine bu şekilde sahip çıkarken, ülkesindeki Türk azınlığın etnik kimliğini reddediyor olması, içine düştüğü çelişkinin önemli bir göstergesidir."

25 Şubat 2000

İskeçe'li bir Türk öğretmen; "Türk Öğretmenler" dediği, bazı yerlerin isimlerini Türkçe olarak söylediği için 5 yıl işinden uzaklaştırılınca AİHM'de dava açar. Yunanistan yargılanmaktan kurtulmak için öğretmene tazminat ödemeyi kabul eder.

27 Haziran 2000

Avrupa Komisyonu Irkçılıkla Mücadele Komitesinin, Avrupa Konseyi'ne Yunanistan'la ilgili ikinci raporunu sunması.
Raporda; Batı Trakya Türklerinin ifade özgürlüklerinin sınırlandığı; kendilerini "Türk" olarak tanımlayabilmelerine rağmen, toplum olarak tanımlamalarının yasak olduğu; bu yüzden de azınlık derneklerinin de Yunan devleti tarafından kabul edilmediği; bildirilir. Yunanistan'ın örgütlenme özgürlüğünü sınırlandırdığı açıklanır.
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-30-2010, 21:44   #6
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
Yunanistan’ın “Demokratik Kimlik” Anlayışı

Türkiye gayrimüslim vakıfları ile ilgili sorunları çözümlemeye çalışırken Batı Trakya Türklerinin benzer özellikler gösteren vakıf malları konusundaki sıkıntılarını ikili ilişkilerde dahi gündeme getirmemesi de almadan vermenin bir başka örneğini oluşturuyor. Öte yandan Yunanistan’ın yürürlükten kaldırılan Vatandaşlık Yasası’nın 19. maddesi gereğince “etnik köken olarak Yunan olmamaları” gerekçesiyle vatandaşlıktan attığı 60 bin Türkün vatandaşlığının iadesi ile ilgili karşılıklılık oluşturabilecek bir Türkiye ihlali bulunmamaktadır. Yine Türkiye’nin dolaşım hakkını kısıtlayan bir “yasak bölge” uygulaması ya da ekonomik ayrımcılık teşkil edecek ehliyet vermeme türünden uygulamaları bulunmadığı için bunların giderimi için öne sürebileceği bir karşılıklılık imkanı bulunmamaktadır. Bu sorunlar bir tarafa, Batı Trakya Türklerinin en önemli ve hayati problemi olan kimliklerinin tanınmaması sorunu için de Türkiye, resmi bir girişimde bulunmamıştır. Türkiye’deki Ortodoks dinine mensup azınlık kendilerini “Rum azınlık” olarak tanımlama hakkına sahipken, Batı Trakya Türkleri, “Müslüman Yunanlılar” olarak tanımlanmaktadır. İçinde “Türk” kelimesi geçen bütün dernekler kapatıldığı gibi “Türk” kelimesinin kullanılması dahi yasaklanmış durumdadır. Her ne kadar Türkiye’nin tüm düzenlemeleri insan hakları adına ve kendi yurttaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapması gerekiyorsa da benzer nitelikteki bir sorumluluğunu yani Batı Trakya Türklerinin sorunlarının çözümündeki rolünü de ihmal etmemek zorundadır.

Azınlık dersinde Yunanistan sınıfta kaldı...
Türkiye, kendisine azınlıklar ve azınlık hakları konusunda ders vermeye kalkışan Yunanistan’ı örnek alarak sadece üzerlerinde bir nevi garantörlüğü bulunan Batı Trakya Türklerinin değil Yunanistan’ın varlıklarını kabul etmediği diğer azınlıklarının da haklarını savunmalıdır. Bu anlamda Yunanistan’da yaşayan Arnavutların, Makedonların, Pomakların ve Ulahların ihlal edilen hakları sadece Türkiye’nin değil herhangi bir başka dünya devletinin de sorumluluğunu doğurmaktadır.

Türkiye’de Ortodoks azınlık doğrudan bir sıkıntı yaşamazken Yunanistan’daki Türklerin bugün dahi baskı altında tutuluyor olması karşılıklılık yaklaşımına uygun düşmemektedir. Yunanistan, Patrikhanenin bazı sıkıntılarını Avrupa Birliği ve hatta Yunan lobileri aracılığıyla ABD’nin sorunu haline getirmişken Türkiye’nin Batı Trakya Türklerinin doğrudan insan haklarından kaynaklanan sorunlarını dünya gündemine taşıyamaması büyük eksiklik olarak değerlendirilmelidir. Nitekim, Atina’da yapılan olimpiyatlar esnasında Müslüman sporcular için camiinin faaliyete geçirilmesi gündeme geldiğinde Yunan yetkililer, karşılığında Türkiye’nin Ruhban Okulu’nu açmasını istemişlerdi. Ne yazık ki o dönemde Türkiye’nin Müslüman aleminin temsilcisi olmadığının altı çizilmemiş bütün Avrupa’da camisi bulunmayan tek başkente camii yapılmasının ruhban okuluyla bir bağlantısının bulunmadığı dile getirilmemiştir. Yunanistan’ın ilgili ilgisiz her konuyu Türkiye’den karşılığında bir şey istenebilecek konuma getirme yeteneği ve ısrarı, bu nedenlerle Türkiye tarafından da örnek alınmalıdır. Türkiye savunma çizgisindeki politikalarından vazgeçip göze göz dişe diş taleplerini soydaşları adına dile getirmek zorundadır. AB üyesi olan ve hatta AB kültür ve kimliğinin temelini oluşturduğu kabul edilen Helen mirasına sahip çıkan Yunanistan’ın azınlıklar politikasını, en ince ayrıntısına kadar incelemeden ruhban okulu konusunda hiç bir değişiklik olmayacağı ve o okulun hiç bir zaman açılmayacağı aklıselim herkes tarafından bilinmektedir aksi ancak hayal görmektir
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-31-2010, 02:58   #7
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Biz masayta adam gibi oturururuz.
Recep Tayyip Erdoğan(adam gibi adam)
  Alıntı ile Cevapla
Alt 03-15-2010, 02:45   #8
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün cemaat vakıfları yönetim kurulu başkanları ve dini liderlerle yaptığı toplantıda, Ruhban Okulu’nun açılması taleplerini haklı bulduklarını belirterek, kısa vadede okulun açılabileceği sinyalini vermişti. Arınç’ın bu sözleriyle ilgili VATAN’ın sorularını yanıtlayan bir hükümet üyesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl Haziran ayında sağlık sorunları nedeniyle iptal edilen Atina ziyaretinin bu Haziran’da gerçekleşebileceğini belirterek, bu ziyaretin Ruhban Okulu sorunun çözümü açısından “kritik” olduğuna dikkat çekti. Ruhban Okulu’nun açılabilmesi için yasal düzenlemeye gerek olmadığını belirten hükümet üyesi, “Tamamen siyasi ve idari kararlarla bu sorun çözülebilir. Ancak bu adımın atılması için karşı tarafın da iyi niyet adımları atması lazım” dedi. Aynı hükümet üyesi, azınlık anaokullarına öğretmen yetiştirilen Selanik’teki Pedagoji Akademisi’nin diğer üniversitelerdeki fakültelere eşit duruma getirilmesi, Türkçe ve Yunanca eğitim verilecek anaokullarının açılması, Yunanistan’daki Osmanlı camilerinin onarımı yönündeki çalışmaların bu anlamda önemli olduğunu vurguladı.

‘Gerilim’ unsuru

Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkilerinde “gerilim” unsuru olan Heybeliada Ruhban Okulu 1844’te açıldı. Binin üzerinde aralarında patriklik makamına kadar yükselen üst düzey din adamı yetiştiren okul, 12 Ocak 1971’de Anayasa Mahkemesi’nin “Özel Okulların Devletleştirilmesi” şeklinde ortaya çıkan yasal uygulama hakkındaki kararından sonra kapatıldı. Statüsü “özel yüksekokul” olarak değerlendirilen okulun varlığını sürdürebilmesinin ancak Türk üniversitelerinden birisine veya bir ilahiyat fakültesine bağlanarak mümkün olabileceği anlaşılınca, Patrikhane ve okul yöneticileri kapatma kararı aldı.
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-16-2010, 12:02   #9
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
ARKADAŞLAR 17 EYLULDE OTOBÜSLER DOLUSU RUM AYASOFYAYA AYİNE GELECEK YALAN DEĞİL LİNKİ VAR İSTEYENE ATARIM.NAMAZKILANA DAYAK ATANLAR ONLARA İBADETE İZİN VERECEK.BENLE O GUN ORADA OLACAKLAR GELİR HERKESE DAĞITIN VE BU KONUDA RUMLAR FACEBOOKTA SAYFA AÇMIŞ TOPLANIYORLAR AZİZLERİN RUHU İÇİN VE FATİHİ LANETLEMEK İÇİN ORADA OLACAĞIZ DİYORLAR.NİZAMI ALEMCİ ARKADAŞLARA BİR GUZEL SOPA ATILMIŞTI ORADA NAMAZA TEŞEBBÜS ETTİKLERİ İÇİN .OARASI MÜZE NASIL CESARETLE GELECEKLER.AMA BİZDE ORADA OLACAĞI MERAK ETMESİNLER
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-20-2010, 14:49   #10
Kullanıcı Adı
hakanturkucu
Standart
Rum asıllı ABD li politikacı ve Rum-Amerikan İşbirliği Konseyi Başkanı Cris Spiru nun konseyin tiyatro salonunda, Dış Rumlar basını temsilcilerine ve Ayasofya Hayranları Cemiyeti üyelerine hitaben yaptığı konuşmasında, "557 yıl aradan sonra 17 Eylül 2010 da İstanbul Ayasofya da ayin yapacağız" dedi. Ayrıca bu kararlarını Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdogan a da ilettiğini belirtiyor. Öte yandan Patriğe bildirmediklerini sebep olarak ise, Ortodoks aleminin merkezinin ve de sembolü Ayasofya’nın işgal altında olmasını gösterirken, Patriğinde rehin olduğunu "Rehin olarak, kendisini rehin tutanlardan daha büyük zarar görebileceğini" söyledi.

Toplantıda ayrıca ABD de bir televizyon kanalında Patrik Vartolomeos la yapılan söyleşide salonda bulunanlara izletildi. Söyleşinin izleniminin ardından Cris Spiru, Ayasofya Hayranları Cemiyeti Genel Kurulu olarak ilk hedeflerinin Patrikhanenin Türk eğemenliğinden kurtulması olduğunu ve bu nedenle Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesine başvurarak Patrikanenın bağımsızlığını kazanması için mücadele başlatacaklarını belirtti.
hakanturkucu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi