04-14-2008, 11:09 | #1 |
Şaka değil, ciddi bir itham
Aman efendim ne kadar da şakacılar! Tek başına konuyu ele almış olsa, adı burada anılmaya değmez birinin yazdıklarına temas etmezdim; ancak yazısının içinde iki Cumhuriyet yayın sorumlusunun (İbrahim Yıldız ile Akın Atalay) adlarını da geçiriyor. Onlara da sorduğunu söyleyerek...
Yazılanı okuyunca, “Washington'dan, daha doğrusu ABD'nin en derinini temsil eden Dick Cheney'den medet ummak Cumhuriyet gazetesi çevreleri tarafından böyle hafife alınıyor demek ki” diye düşünmeden edemedim. Yazık. Gazetelere yansıyan iddia her yerde konuşuluyor, Cumhuriyet yazı işlerinin dikkatini çekmemesi imkânsız bir konu bu: İlhan Selçuk “Ak Parti'yi desteklemekten vazgeç” diye özetlenebilecek bir girişimde bulunmuş ABD yönetimine. Önce Bush'la temas yolunu aramışlar, sonra Cheney ile... Sonunda, birisi ne yapıp edip Cheney'in ofisinden birkaç kişiyle onun namına görüşmüş... İlhan Selçuk'un “Sizin işinize Ak Parti yaramaz, Ulusalcılarla iş tutun” mesajı iletilmiş Cheney'in adamlarına... İletilmiş mi, iletilmemiş mi? Bush ve Cheney ile görüşmek istenmiş mi istenmemiş mi? Konuyla ilgili haberleri gazetelerde okuyan birazcık merak sahibi insan bu soruların cevabını öğrenmek ister. Eğer Cumhuriyet'te çalışıyor veya CMOK mensubu olsaydım daha fazla merak eder, cevabını öğrenmeyi daha fazla isterdim. Cumhuriyetçiler ise dalga geçmeyi yeğliyorlar. Yok, İlhan Abi Putin'le konuşmuş... Yok Sarkozy'i de aramış, ona da mesaj göndermiş... Şakaya boğarak işin vahametini gözlerden saklamaya çalışıyorlar. Oysa kendilerinden beklenen çok basit: “İlhan Selçuk'a sorduk, kendisi hiçbir zaman böyle bir ilişki için kimseyi görevlendirmediğini söyledi” açıklaması... Emin olun böyle bir açıklama beni en az samimi Cumhuriyet okurları kadar mutlu eder. Gazetenin önemli bir isminin dünyayı karıştıran bir kadronun en bilinen ismine Türkiye'yi karıştırmaya yol açacak bir mesaj göndermesi ayıbına neden sevineyim ki? Tabii eğer böyle bir mesaj gönderildiyse, gönderme tarihi de beni ilgilendiriyor. Gri beyin hücrelerimin bu defa da doğru sonuç verip vermediğini ölçme bakımından önemli bu ayrıntı... 'Gri beyin hücreleri', Agatha Cristie'nin polisiye romanlarının baş kahramanı Hercule Poirot'nun sık kullandığı bir deyimdir. Herkes her şeyi görür, her ayrıntıyı bilir de, katilin kim olduğunu 'gri beyin hücrelerini' kullanan Hercule Poirot bulur. Görünenleri ve ayrıntıları muhakemesinden geçirerek... İstanbul ile Washington arasında “Onları bırak, bizimkileri destekle” yollu bir telefon trafiği kurulduğunu gazetelerde okuyunca, zamanında yazdıkları aklıma geliverdi. Cumhuriyet yazarı, o yazılarında, lâfı hiç eğip bükmeye kalkışmadan, aynı yaklaşımı sergiliyordu. Okuyunca “ABD Türkiye'de darbe mi yaptırsın istiyor?” diye düşünmüştüm Yazdıklarını yeniden okumakta hiçbir mahzur yok. 18 Kasım 2006 tarihinde şunu yazmıştı İlhan Bey: “Artık çok iyi biliniyor ki dinci ya da takıyyeci AKP iktidarı Ortadoğu'da bir Amerikan marifeti... / Ancak Bush 'AKP operasyonu'ndan beklediğini alamadı!.. Amerika bugün terör örgütü PKK'yi Türkiye'ye karşı kullanıyor... / Türkiye'de 'huzursuzluk' ve 'istikrarsızlık' doruğa tırmanıyor... / Bush yönetimi ne yapmalı?..” Aynı yazıda ne yapılması gerektiği ayrıntısı da vardı: “Bir yandan Ilımlı İslâm Devleti tasarımında dinci iktidarı, öte yandan terör örgütü PKK'yi kullanarak Türkiye'yi sıkıştıran Başkan Bush bu tutumundan vazgeçmelidir; zararın neresinden dönerse dönsün, kârdır... / AKP'nin toplum temelinde oy desteği zayıflıyor, geriliyor; ülkede Amerika düşmanlığı yükseliyor, yoğunlaşıyor... / ABD'nin Ortadoğu tasarımında 'revizyon'a, Türkiye'de ise yeni bir iktidara gerek var!..” Ertesi gün “Bush'un Türkiye siyaseti değişmeli” başlığını taşıyan bir yazı daha yazdı: “Bush, Ortadoğu'da bir yeni istikrar arayışına yönelmek zorundaysa bu işe Türkiye'den başlaması aklın yoludur... / (..) Ortadoğu cehennem... / Bu cehennemde ne yapacağını şaşıran Başkan Bush'un Türkiye'de dincilik ve bölücülük siyasetlerini bir yana bırakarak Atatürk'ün lâik Cumhuriyetini Ortadoğu'da bir denge unsuru gibi düşünmesi gerekiyor...” Gri beyin hücreleri, ya o dönemde zihninde yeni yeni belirmeye başlayan “Bu iş ancak Washington yardımıyla olur” görüşünü başkalarıyla da paylaşmak için yazılmış birer tartışma metni olarak, ya da düpedüz Washington'a iletilmiş sözlü mesajın yazılı taahhüdü yerine geçsin diye yazıldığını söylüyor bu iki yazının... Birinden biri, ama hangisi? Merakımı giderecek şakasız bir cevabı İbrahim Yıldız veya Akın Atalay'dan bekliyorum. Ne derlerse doğru kabul edeceğim. Taha Kıvanç Yeni şafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|