03-11-2014, 17:24 | #1 |
Salih Tuna - Yavşaklığın Kısa Tarihi
Salih Tuna
Yavşaklığın kısa tarihi Keşke birileri çıksa da, ünlü tarihçimiz Kemal Karpat'ın ifadesiyle, 'Türk halkının seçtiği ilk sivil hükümet olan Demokrat Parti Hükümetinden' son 'seçilmiş sivil hükümet' olan AK Parti iktidarına kadar atılan iftiraların belgeselini çekse. Ah herkes görse; hayâsız / haysiyetsiz yalancıların müfterilikte nasıl da aynîleştiklerini. Belgeselin adını 'Yavşaklığın kısa tarihi' koymaları da şart değil hani. 'Yalancının...' diye başlayan başka bir ad da koyabilirler, arzular şelale. 27 Mayıs'ın ilanı mesabesindeki şu bildiriye bakar mısınız lütfen: 'Ankara'da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celal Bayar, askeri kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir. Eskişehir'de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır...' Bildirinin altındaki imza, Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe'ye ait. Hey kurban olduğum Allah, bunlar nasıl bir yalanlardır? 'Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar...' ha? Bir de, 'matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır' deniliyor. Dün maskeli balo vardı, 'efendilerinin' eli yüzü görünmüyordu, şimdi Times'a varıncaya kadar alayı kabak gibi ortada. Dün, Menderes'in Maliye Bakanı, 'Hasan Polatkan'ın evinde 4 milyon ele geçirildi...' manşetleri atılıyordu, şimdi hangi manşetler attıkları mâlûmunuz. Merhum Hasan Polatkan da onca parayı evindeki uçak maketlerinin içinde saklıyordu zâhir. Peki sonra ne oldu? Ne olacak, TSK siyasal tarafsızlığını yitirmek pahasına 'seçilmiş siyasi iktidarı' alaşağı etti. (Osmanlı'dan beri bu bir ilkti. Yeniçeri bile vesayetle iş görüyordu yahu.) Sonuç itibariyle 17-25 Aralıkta da aynı şey yapılacak, seçilmiş sivil hükümet düşürülecekti. Sizin anlayacağınız 'darbecilerimiz' değişiyordu sadece. 'Ergenekon davası' da aslında çok derinlerde vesayetçilerimizin değişmesi davasından ibaretti ya, bahsi diğer. Yassıada'da rezilliğin bini bir para diyeceğimiz davalar görüldü. Mesela, 'Köpek davası' tam bir kepazelikti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Afgan Kralı'nın hediye ettiği bir köpeği Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi'ne satarak çıkar elde etmişti. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını bir köpek parasına muhtaç gösterecek kadar alçalmışlardı. Menderes'i aşağılamak için gördükleri 'Bebek davasını'nın nasıl bir iftira olduğu hepinizin mâlûmu, değinmeye lüzum yok. Lakin... Dönemin Meclis Başkanı Refik Koraltan hakkında bir 'Barbara davası' vardı ki hatırlatmasak olmaz. Hasta eşine, 'Barbara' adlı bir Alman kızından dövizle ilâç getirtmek suretiyle, Türk Parasını Koruma Kanunu'na muhalefet ettiği iddia edilmişti. Evet, bu kadar ahmakça iddialar üzerine açılan davalar sonucunda sanıklar mahkûm olmuştu. Zaman geçti, devir değişti ama müfterilerin cibilliyetleri hiç değişmedi. Özal'ın kerimesine hediye edilen bir jaguarın üzerinden aylarca yapmadıkları rezillik kalmamıştı. Erbakan'a da 'eroin davası' açılmıştı. Yanlış duymadınız, eroin. Mesele şuydu: Almanya'da eroin işinden tutuklanan bir Türk vatandaşına, Erbakan'a iftira atmakla yırtacağı söylenmişti. Mâlûm medya da bu iftirayı duyar duymaz Erbakan'a 'eroin kaçakçısı' demeye başlamıştı. Gel zaman git zaman, mâhut iftiranın sahibi 'vicdan yapmış', dönemin Meclis Başkanı'na Erbakan'a iftira attığını bir mektupla bildirmiş; lakin medya kulağının üzerine yatmıştı. Tansu Çiller'e de çok farklı tarife uygulanmamıştı. Çünkü o da İstanbul sermayesiyle ters düşmüştü. Tansu Çillerin danışmanlığını yapan Hüseyin Kocabıyık, Yeni Asır gazetesindeki köşesinde dün şöyle diyordu: 'Bugün Başbakan Erdoğan'a karşı insanları 'hırsız' diye bağırtanların, köşelerinde başbakanı en kötü sıfatlarla damgalayanların alayı dün Tansu Çiller için aynısını yapıyorlardı. / Bugün Başbakan Erdoğan'a 'başçalan' diyenler; dün cumhuriyetin ilk kadın başbakanına 'şaibe hanım' diyorlardı.../ Sizce tesadüf mü?(...) Dün Tansu Çiller için 'ABD başkanı Clinton'la görüştüğü yalan çıktı' diye yalan haber yapan gazetelerin tamamı bugün Başbakan Erdoğan için 'Beyaz Saray yalanladı' haberleri yapıyorlar. / Oysa 1996'da ben Tansu Çiller'in yanındaydım. Tansu Çiller Kardak krizinden dolayı ABD başkanından gelen telefona çıkmadı, daha sonra görüştü. / Çiller yalısında oturuyor, sorsunlar! / Şimdi Başbakan Erdoğan'ın sanki Obama'nın 'mesaj alındı' lafına ihtiyacı varmış gibi ona sıfat takmak için yalan yazıyorlar. / Çiller'e yapılan numaranın bire bir aynısı. Sizce ilginç değil mi?..' Kaynak Yeni Şafak 11.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|