10-09-2009, 07:57 | #1 |
Şamil TAYYAR "Kimler, nasıl dinleniyor?"
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin şöhretli başkanı Osman Kaçmaz, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun “dinleniyorum” iddiasına ilişkin takipsizlik kararını kaldırdı. Dedi ki: “Müştekinin iddiaları araştırılsın...”
TİB, daha önce de benzer tartışmaların içinde bulmuştu kendini. Özellikle Ergenekon sürecindeki telefon dinleme ve teknik takip sonuçları, internet sitelerine düşen görüşme kayıtlarıyla birlikte kara listeye eklenmiş bir kurumdur. Söylentiler, öyle bir hale geldi ki, TİB tarafından 72 milyonun dinlendiği veya takip edildiği gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Silivri’deki 13. Ağır Ceza Mahkemesi reisinden Yargıtay Başkanına, milletvekillerinden işadamlarına kadar herkesin, şaka yollu da olsa dinlenme ihtimallerine dikkat çeken konuşmaları, bu algıyı güçlendirdi. Oysa gerçekte durum nedir? Kimler, nasıl dinleniyor? Kayıtlar saklanıyor mu? İşte o merkez Bu ve benzeri birçok soru zihinlerimizi kemiriyor. Tartışmaların odağında TİB Başkanı Fethi Şimşek ile kurumun Ankara Öveçler’deki merkezinde görüştüm. TİB, 5397 sayılı kanunla 23 Temmuz 2005 tarihinde kurulmuş. Resmen faaliyete geçmesi ise 1 yıl sonra, yani 23 Temmuz 2006 tarihindedir. Anlamı şudur; Türkiye’deki tüm istihbari ve adli telefon dinlemeleri, fatura dökümüne benzeyen görüşme bilgileri ve baz istasyonu sorguları, 3 yıldır bu merkezden geçiyor. TİB Başkanı Fethi Şimşek’e sordum, şu cevabı verdi: “Bu bilgilerin hukuken delil oluşturabilmesi için hakim kararıyla TİB üzerinden elde edilmesi gerekir.” Yani, suçun önlenmesi veya suçluların tespiti için dinlemeye ihtiyaç duyan kurumlar, önce mahkemeden karar çıkartıyor, sonra bu kararla TİB’e başvurarak nihai izin istiyor. TİB, talebi hukuki kriterlere göre inceledikten sonra izin veriyor veya itiraz hakkını kullanıyor. Bu durumda ilk sorumuz şu: Kimlerin telefon dinleme veya teknik takip yetkisi var? Şimşek, “3 tür dinleme ve teknik takip vardır” deyip ekledi: 1- MİT, Emniyet ve Jandarma, bir suçun önlenmesi için önceden istihbari dinleme yapabilir. Kanunen yetkileri vardır. Ancak hukuken delil teşkil etmez. 2- Cumhuriyet savcısı soruşturmada kuvvetli suç şüphesi görmesi halinde yasada tarif edilen suçlarla ilgili adli dinleme talebinde bulunabilir. Bu dinlemenin delil olabilmesi için mahkeme kararı ve TİB’in izni zorunludur. 3- Sözkonusu kurumlar teknik takibe ihtiyaç duyabilir. Aynı şekilde delil olabilmesi için mahkeme kararı ve TİB iznine gerek vardır. Ergenekon davası Bu izahattan sonra sormak gerekir; Ergenekon soruşturması kapsamında yürütülen ve iddianameye eklenen sanık veya şüphelilerle ilgili telefon görüşmeleri hukuki midir? Şimşek: “Hepsiyle ilgili mahkeme kararı vardır ve TİB’den izin alınmıştır. Dolayısıyla hukuken delil teş kil eder.” Bir başka soru: İnternet sitelerine düşen telefon görüşmeleri veya ortam dinlemeleri var. Mesela Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve benzeri çok sayıda komutan, YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Doğan Holding Yöneticisi Soner Gedik ve Gelirler İdaresi Başkan Yardımcısı Akif Ulusoy arasındaki telefon görüşmeleri... Tespiti mümkün mü? Şimşek, çok açık konuştu: “Ben Türkiye’de hukuk dışı telefon dinlemesi yapıldığını düşünmüyorum. Eğer varsa, biraz zordur ama mutlaka tespit edilir. Şikayetçi olsunlar, kurum olarak her türlü yardıma hazırız. Sözünü ettiğiniz telefon görüşmeleriyle ilgili olarak üst düzey komutanlarımızın ya da Sayın Erdoğan Teziç’in tespit için hiçbir müracaatı yoktur. Anlamış değilim.” Bunların bir kısmı ortam dinlemesi olabilir. Ancak Gedik ve Ulusoy arasındaki görüşme, bir telefon görüşmesiydi. Şimşek de aynı kanaatte: “Biz de telefon konuşması olduğunu düşünüyoruz.” O halde kimler nasıl dinlemiş olabilir? Şöyle dedi: “İstanbul’da bu konudaki soruşturma bildiğim kadarıyla sürüyor. Bir şey söylemek istemem. Ancak uzman, teknik arkadaşlarımızla durumu değerlendirdik. Vardığımız kanaat, bu konuşmanın ya Maliye ya Doğan Grubu içinde kayda alındığı yönündedir.” Önemli bir tespit Peki, şimdiye kadar kaç kişi dinlendi? Şimşek, “Her yıl nüfusun ortalama binde biri dinleniyor. O da yaklaşık 70 bin kişi yapar. Üç yıl toplarsanız, 200-210 bin civarında şahısla ilgili dinleme yapılmış olabilir. Tabi bunların tamamı mahkeme kararıyladır. Kayıtları 3 ay muhafaza ettikten sonra siliyoruz.” Ya, görüşme trafiği bilgileri ve baz sorguları? Şimşek’in verdiği bilgi ürkütücüydü: “Savcılıklardan neredeyse günde ortalama 500 civarında görüşme trafiğine dair bilgiler isteniyor. Aynı şekilde baz sorgusu talepleri de var.” Bütün talepler karşılanıyor mu? Şimşek: “Mahkeme kararlarını hukukçularımız değerlendirdikten sonra karar veriyoruz. Adli ve istihbari dinleme, görüşme bilgileri ve baz sorgularıyla ilgili yaklaşık 10 bin talebi ya iade ettik ya da itiraz hakkımızı kullandık.” Baz sorgusu çok tehlikeli değil mi? Şimşek: “Kesinlikle. Baz istasyonunun bulunduğu yerdeki nüfus yoğunluğuna göre değişir, buna izin verirseniz, aynı bölgede istisnasız milyonlarca kişiyle ilgili görüşme kayıtları deşifre olur. Demokratik açıdan, temel hak ve özgürlükler açısından doğru kabul edilemez.” Peki, çözüm? Şimşek’in cevabı: “Dinleme ve takip sayısı daha az olabilir. Hakim ve savcılarımız daha hassas davranabilir. Asıl iş, hakim ve savcılara düşüyor.” Haksız mı?
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|