![]() |
#1 |
![]() Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yançınkaya’nın AK Parti hakkında Anayasa Mahkemesi’ne kapatma davası açması, hukuk çevrelerinde şok etkisi yaptı.
Yalçınkaya’nın 17 klasörden oluşan iddianamesini Anayasa Mahkemesine sunması ve açılman davanın kamuoyuna duyurulmasının hemen artından AK Parti genel merkezinde olağanüstü toplanılırken, hukukçulardan da peş peşe açıklamalar geldi. ÖZBUDUN: ŞOK KELİMESİ BİLE HAFİF KALIR Yeni anayasa için oluşturulan sivil anayasa komisyonuna başkanlık yapan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun özbudun, “Böyle bir davanın tek bir Avrupa örneği yoktur. Anayasamızda da, siyasi partilerin kapatılması için zorlaştırıcı düzenlemeler yapılmıştır. Bu durumda şok kelimesi bile hafif kalmaktadır. Demokrasi adına uzaktan yakından laik olduğunu kabul eden bir ülkede böyle bir şeyin yaşanmasını kabullenmek mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu. BU REJİMİN ADI HAKİMLER HÜKÜMETİDİR Özbudun’un diğer önemli değerlendirmeleri şöyle: “Kuvvetler ayrılığı, her organın kendine anayasa tarafından verilen alanda bağımsız hareketi demektir. İddianamenin içeriğini bilmiyoruz ama türban nedeniyle anayasaya değişikliği de iddianamede yer alıyorsa fevkalade hayret verici bir olaydır. Demek oluyor ki 411 oyla kabul edilen bir metin kapatma sebebi olabiliyor. Hâkimler hükümetidir bu rejimin adı. Her türlü demokratik iddiamızı bir yana bırakmak ve ne olduğumuzu ele güne karşı açıklamak durumundayız.” "BİR TEK CHP KALIR GERİYE" “O Anayasa değişikliğinin altında MHP’nin de imzası var ve MHP de bu kapsama girer. DTP hakkında zaten bir kapatma var. Bir tek CHP kapatılmamış parti olarak kalır. Bazıları da bu tür rejimi özlüyorlar.” "BİR PARTİLER MEZARLIĞI OLUŞTU" “Yeni bir anayasanın hayal olmadığını ümit etmek isterdik. Daha demokratik bir anayasada böyle sorunlar ortaya çıkmayacaktır. Bir partiler mezarlığı oluştu. Şu ana kadar 24 parti kapatıldı. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir durum yok. Umarım ki yeni anayasa çalışmaları askıya alınmaz. Türkiye artık bu gibi meselelerin tartışılmadığı bir ülke haline gelir. Bütün bu olayların Türkiye’nin demokratik imajına içte ve dışta verdiği zararları göz önünde bulundurmak lazım.” "YASAKLANANLAR GÜÇLENEREK GELİYOR" "Kapatılan bütün partilerin daha fazla güçlenerek geldiklerini biliyoruz. Bugüne kadar gerçekleştirilen kapatmalarda aksine beklenen sonuçlar ortaya çıktı. Ben bu defa anayasa mahkemesine güvenmek istiyorum. Hukuki dayanaktan bu kadar yoksun bir iddiayı kale almayacağını umuyorum. Ama gerçekleştiği takdirde kapatılan partinin daha büyük bir güçle iktidara geleceğini söyleyebilirim." “BÖYLE BİR DAVA İMKANSIZ” Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Yavuz atar da, “Anayasa değişikliği sebep olarak gösterildiyse bir kere milletvekillerinin TBMM’de kullandıkları oy ve sözlerden dolayı her hangi bir sorumlulukları yoktur. Gizli oydur kimin evet kimin hayır dediği bilinemez. Bir milletvekilinin kamuda başörtüsü ile ilgili bir açıklaması gerekçe gösterilmiş. Bu da aykırı olamaz çünkü bunun için çok sayıda üyenin bu eylemi yapması ve pati merkezinin bunu onaylaması gerekiyor. Bildiğimiz kadarıyla o milletvekili de disipline sevk edilmişti” değerlendirmesinde bulunarak, “Böyle bir davanın açılmasının anayasaya göre mümkün olmadığı düşünüyorum” dedi. “BU DAVAYI HAKLI KILACAK HİÇ BİR GEREKÇE YOK” Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Serap Yazıcı ise, kararı şu ifadelerle değerlendirdi: “Bu karar hem sürpriz oldu, hem de sürpriz olmadı. Sürpriz oldu, çünkü ben böyle bir davanı açılmasını haklı kılacak bir gerekçenin var olmadığına inanıyorum. Sürpriz olmadığına inanıyorum çünkü pek çoğumuz bu tür davranışları biliyorduk. Anayasa Mahkemesi’nin hukuka aykırı bir karar vermemesi gerektiğini tüm açıklığıyla beyan etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti anayasanın 2. maddesindeki gibi bir hukuk devleti ise, yasama yürütme yargı tüm eylemlerinde hukuk ile hareket etme zorundadır. Ama ne yazık ki hukuk devleti anlayışı Türkiye’de hep yanlış anlaşılmıştır. Sanki yasama ve yürütme hukuka bağlı, yargı bunun dışında gibi görünüyor.” “GERÇEK BİR GERİ DÖNÜŞ YAŞANIR” Anayasa mahkemesi 367 kararıyla varlığını, meşruiyetini tartışmaya açık hale getirdiğinin altını çizen Yazıcı, “Anayasal demokrasi iddiasından vazgeçmelidir. Her şeyden önemlisi AB’ye üyelik sürecini tümüyle unutmalıdır. Hukuk devleti ilkesi çok önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye gerçek bir geri dönüş yaşar. Tüm reformlardan geri dönmek anlamına gelir” diye konuştu. YASAKçI CEPHEDE ADETA BAYRAM HAVASI VAR Hukukçuların çoğu, davayı hukuka tamamen aykırı bulurken, yasakçı cephede de adeta bayram havası esti. DSP’li eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, gelişmenin beklendiğini ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının daha önce hükümeti uyardığını öne sürerek, “Ama bunun yeterince değerlendirilmediği anlaşıldı. Türban kararı alındı. Anayasa mahkemesine sunulan 17 klasör sadece bundan ibaret değil. Bu bir birikimin sonucudur” dedi. TÜRK’E GÖRE NORMAL BİR GELİŞME “Partilerin anayasanın gösterdiği ilkelere aykırı davranmaması gerekir” tehdidinde de bulunan Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Laikliğe bağlı kalmak zorundalar. Bu çeşit fiillerin örneğin demokratik laik cumhuriyete aykırı fiillerin odağı haline gelirse, bir partinin temelli kapatılması istenebilir. Bu partide yaygın bir biçimde bu fiillerin işlenmesi, bu konuda her hangi bir tepki gösterilmemesi, yöneticilerin laiklik karşıtı fiilleri işleyen organlar olarak ortaya çıkmaları kapatma nedenleridir. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı beklemek durumundayız. Ancak, herkesin cumhuriyetin değişmez niteliklerine bağlı kalması gerekir.” (habervaktim)
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|