08-05-2011, 18:46 | #1 |
Sap döndü, keser döndü, gün geldi hesap döndü! / Şevki Yılmaz - Yeni Akit
Rahmet ayı Ramazan-ı Şerif; sevgi, barış, kardeşlik ve af için fırsat ayıdır. Nefislerimizi terbiye edip, imanın kontrolündeki aklın emrine alarak akl-ı selim ile hareket etmenin tam zamanıdır. Bu ay, servet ve makamların emanet olduğunu hatırlatan, kibir ve gururlanmanın sadece kişiyi küçük düşüreceğini öğreten bir aydır. Tek bir nefese, bir damla suya ve bir dilim ekmeğe muhtaç aciz bir varlık olduğumuzu hatırlama ayıdır. Oruçlu iken düştüğümüz halsiz, takatsiz ve güçsüz durumumuz bize hâkimiyetin, gücün ve kuvvetin yaratılanlarda değil yalnız YARATAN, YAŞATAN VE YÖNETEN ALLAH’ta olduğunu öğretir. İşte Ramazan-ı Şerif ayında bize emanet edilen hayat kataloğumuz ve kılavuzumuz Kur’an-ı Kerim tüm insanlığa “Kullara kulluğu bırakın, yalnız Allah’a kul olun, gücünüzü adalet ve Hakk’ın hâkimiyetine kullanın. Ne zulmedenlerden olun ve ne de zulme boyun eğenlerden” mesajıdır. Bir ihtarnamedir. Bir uyarıdır. “Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah’ındır” gerçeği göz ardı edildiğinden beridir belalar, musibetler ve fitneler üzerimizden eksilmiyor. Ve yalnız Allah’a kul olmayı kabul edinceye kadar da asla eksilmeyecek. Kendisini dokuz ay karnında taşıyan, yediren, içiren, uyumayıp uyutan çilekeş anasına ve gece gündüz helal lokma için çalışıp didinen çilekeş babasına “Sizin ne iyiliğinizi gördüm, bana karışmayın, artık bu evin hakimi benim” diyen nankör evladını ana-baba sever mi? Evlatlıktan atmaz mı? Huzurundan kovmaz mı? Bir fabrikada patron varken “Buranın tek yetkilisi benim ve artık benim emrimdesin” diyen işçiye, memura patron ne gözle bakar ve ona ne muamelede bulunur? Bir milletvekili ve bakanına çaycısı; “Hâkimiyet sizin değil benimdir, benden talimat alacaksınız” dese ödüllendirilir mi? Bir ilin valisine, bir ülkenin cumhurbaşkanına, kralına, padişahına memuru veya hizmetçisi aynı muameleyi yapsa zavallı hizmetçinin cezası ne olur hiç düşündük mü? İşte makam ve servet sahipleri emri altındakilerin emrine girmeyi nasıl kabullenmiyorlarsa ve yöneten yönetilene nasıl hâkim olmak isterse, varlık âleminin tek ve yegâne sahibi Allah da (c.c) hâkimiyeti kullarına asla bırakmaz. Ve Peygamberleri dahil tüm insanlık sadece onun kullarıdır. Ve yalnız O’nun emrindedirler. Hâkimiyet, güç ve kuvvet; evimizde, ailemizde, cemiyetimizde, toplumumuzda, çarşımızda, pazarımızda, ticaretimizde, siyasetimizde, ülkemizde ve tüm yeryüzünde kayıtsız, şartsız ve itirazsız yalnız Allah’ın oluncaya kadar bütün gücümüzle çalışmak en büyük ibadettir. Yani kulluk görevidir. Yaratıcı nasıl yaratılanın emrinde olur? Efendi kölenin emrine girmeyi nasıl kabul edebilir? Yaratılan Yaratan’a “Mülk senin ama yönetime sen karışmayacaksın” nasıl diyebilir? “Kamusal alana Allah giremez” diyen ve bunu örtü, namaz yasaklarıyla ve faiz, içki, zina ve kumar yasaklarını kaldırarak acımasızca uygulamaya koyan bir yönetimin belini Allah kırmaz mı? Onları hem dünyada hem de sonsuz alemde rezil rüsva etmez mi? “İrticayla (İslam Diniyle) savaşımız bin yıl sürecek” diyen sivrisinekten acizlerin Silivri’deki acı sonlarına bakıp ders almalıyız. Onlar bize savaş açsaydılar bizi yenerdiler. Çünkü servet de, makam da, güç ve silah da tam iki asırdır onların elindeydi. Nemrud, Firavun ve Ebu Cehil’ler gibi yanlışa oynadılar. Savaşı direkt Allah’a açtılar. Allah’ı hayattan, kışladan, okuldan, sokaktan, tüm hayattan devre dışı bırakmaya cüret ettiler. “Size değil, yalnız Allah’a kul olacağız” diyen gerçek müminleri okullardan, kışladan, yargıdan, medyadan ve siyasi arenadan kovdular. “Bize kul oluncaya kadar muhtar bile olamazsınız” dediler. Yaratan Allah; “Tüm lisanların Rabbi benim” derken bazı cahil ve faşist kulları “Kürtçeye hayat hakkı tanımıyorum” diye Rabbimize kafa tuttular. Allah emretti diye oruç tutan savcıları hem görevden attılar hem de avukatlık mesleğinden. Bu zulümlerle yetinmeyen sadistler vatanımızı, namuslarımızı, can ve mallarımızı korumakla görevli dürüst, emin ve mesleği ölüm (şahadet) olan subaylarımızı Allah’a kulluk suçuyla ‘YAŞ’zede yapıp göz yaşlarımızı yıllarca akıttılar. Yaşlı anayı örtülü diye oğlunun orduevindeki düğününe sokmadılar. Ağlaya ağlaya dışarıda beklettiler. Kulu ve kurbanı olduğumuz Allah’ımız da “Ben zalimlere mühlet veririm ama ihmal etmem. Onlara tek başına yeterim” ilahi mesajlarının gereği ülkemizde ve yeryüzünde tüm masonların güç ve iktidarlarının belini kırdı. Ülkemizde şuurlu mü’minlerin sayıları az da olsa sabırla, sebatla, yılmadan, korkmadan, durmadan “Allah’a kulluk yolunda yola devam” deyince, milyonlarca halkın kalplerini kendisini seven kullarına desteğe ve sevgiye çevirdi. “Sap döndü, keser döndü, gün geldi hesap döndü” hamdolsun! Şimdi sırası ve darısı emperyalist ve siyonist zalimlerin başına inşallah! Şükürler olsun ki “Her yerde ve her şartta yalnız Allah’a kul olacağız” dedikleri için kapı önüne konanlar bir bir ak alınla görevlerine dönüyor, atanlar hayretten donuyor. Şaşkınlar. Ne yapacaklarını şaşırmışlar. Güvendikleri emperyalist siyonist babalarının dağlarına kar yağmış. Tam bir panik ve kaçış. Nöbetlerinden kaçarken de Romalı Neron gibi yakıyorlar. Terör estiriyorlar. Polisimizi askerimizi ve sivil vatandaşlarımızı Türk, Kürt, Arap, Acem, Sünni, Alevi demeden katlediyorlar!. CIA ve Mossad gibi şer odaklarının ülkemizdeki şubesi Özel Harb’in kamuflajı Ergenokon’un patronlarına ve piyonlarına son çağrımız; gelin yol ve vakit yakınken pişman olun. Rahmet ayında tevbe edin. Zulmettiğiniz mazlumlardan helallik alın. Özür dileyin. Aksi halde makam ve malın insana fayda vermediği ahiretin büyük buluşma ve duruşma günündeki ilahi mahkemeden çıkacak acı kararı düşünün. Tevbe kapısı açıkken Allah’a kulluğu kabul edin. Şeytana, yandaşlarına ve nefsinize kul ve köle olmaktan vazgeçin. Mekke’de amcası Hz. Hamza’yı şehid edip ciğerini yiyen Vahşi’yi affeden merhamet önderi ve örneği Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’in izinde giden bu aziz milletin necip evlatları sizi de affedecektir. Kendi evimiz olan öz vatanımızı gasıp ve işgalcilerden kurtarıp, ülkeyi yönetim nöbetini devralırken kin ve intikamımızı almaya gelmedik. Milletimizle ordumuzu barıştırıp kucaklaştırmaya geldik. Aralarını yalan, hile ve oyunlarla açtığınız halklarımızı ırk ve mezhep ayırmadan kardeş etmeye geldik. Ve sizleri zulmettiklerinize, mazlumlara kul yapmaya gelmedik. Sadece hepinizi Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz olan yalnız Allah’a kayıtsız, şartsız ve itirazsız kul olmaya davete geldik. Unutmayalım ki; “Ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk görevini yerine getir” ilahi mesajı gereği kullara, mal ve makamlara kulluğu terk ederek, yalnız Allah’a kulluğu kabul edenler dünyada da mutlu, ahirette de mutlu olurlar. Ne mutlu “Müslümanım” diyebilene! Ne mutlu İslam nizamını yaşayıp, yaşatabilene! Ve ne mutlu sevgi, kardeşlik ve barış için çalışabilene!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|