![]() |
#1 |
![]() Aşkın sebepleri arasında en inanılmaz olanı belki de rüya görüp aşık olmaktı. insan sevgiliyi rüyada her vakit görür ama rüyada yalnızca bir kez gördüğü birine acaba sevgili der mi? Bunlar olsa olsa Hüsrev ile Şirin, Vamık ile Azra hikayelerinde olur. Gönlün, hiç mevcut olmayan birine tutulması sanki hiç gerçeği olmayan bir şeyle geçim sağlamak gibi değil midir? Birisi hiç görmediği ve asla göremeyeceği bir güzeli sevdiğini söylerse aklından zoru olduğunu düşünürler. ruhu ona telkin ediyormuş, temenni ve arzuları kalbini yönlendiriyormuş, bınlara inanmazlar. oysa bir aşık, sevgilinin ay mı, güneş mi olduğunu bilemese de, aklının bir oyunu mu, hayalinin bir çılgınlığı mı olduğunu kestiremese de, gözlerine her daim onun görüntüsü girdiği müddetçe aşık değil midir? aşık olmak için maddi varlık şart mıdır? allah'ın güzelliğini rüyasında görüp ona aşık olan dervişe inanıyoruz da neden sevgilisini hayaliyle özleme tutulan aşığa inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk, sırete tapmaktan gayri ne olur ki? o halde insan sevdiği kişiyi karşısında görmeden de onun aşıkı olabilir. sevgili için kaygılanmak da, hayaliyle mest omak da, geceleri uykusuz kalmak ve seherlerde acı çekmek de hep aşıkın sevgiliyi görmeden yaptığı şeylerdir. bir duvarın arkasında şarkı söyleyen bir kadını işitmek bazen ona tutulmak için yeterlidir. bazıları buna temelsiz bina gözüyle bakabilir ancak aşık o binayı inşa etmekte her zaman çok mahirdir. zihni görmediği bir varlığın tutkusuyla meşgul olan kişi, düşünceleriyle baş başa kaldığında hayalinden ona şekiller çizer, kıyafetler giydirir, renk ve koku isnat eder, tavır biçer.sevgili aşıkın zihninin içinde yapılır. aşıkın hayal ve bedii düşünceleri sevgilinin güzelliğini arttırır. diyelim sese aşık olan genç sonra o şarkıcıyı bir yerde görse, aşkı ya sönecek ya artacaktır. görme onu yönlendirecektir. iyi de görme yoksa bu şarkıcıya aşık olanı kim ayıplayabilir ki? cenneti de ancak tasvirle tanıyor değil miyiz? onun söylediği şarkılar kulağımızı doldurup kalbimizi ona göre yönlendirdiğinde genelde aşık onun güzelliğini sesine göre ölçer. eğer kendisini gördüğünde aşkı artıyorsa şarkıcı da onun sesine denk bir güzellilk görmüş demektir. ama eğer şarkıcının yüzü sesinden daha güzel ise bu aşığı sesinden yola çıkarak yüzünü keşfettiği tebrik etmek gerekmez mi? cennetin en güzeş tasvirleri bile cennetin yanına yaklaşmaktan uzak değiller midir? o halde kainatta görülen bütün güzelliklerin "mutlak güzel" den bir iz taşıdıkları için güzel olduğunu söyleyen kişi haksız sayılabilir mi?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() İlk olarak Nazan Bekiroğlu farkettirdi bunu bana.
O şiir gibi anlatımıyla Yusuf ile Züleyha'da... ; Mülk gibi söz de, ne senin ne benim. Cümle gibi aşk da ne senin ne benim. Söz de, aşk da, ne benim ne senin. Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, ağustos göklerinde başımın üzerinden geçen bulut, mayıs gülü, ışıklı nisan yağmuru ne kadar Allah’tansa, mülk gibi söz de ve aşk da O’ndan. “Sen” tahtına yazıcı kimi oturtsan da, beşerî bir sevgili ya da cismanî bir aşk gibi görünen, hiçbir yol O’ndan özgeye çıkmıyor aslında, “gönül tahtına O’ndan özge sultan” olmuyor. Değil mi ki her şey O’ndan, gidecek yer yok O’ndan başka. Gelinen yer yok O’ndan başka. İnsan o ki, O’ndan başkasını sevemez sevginin mahiyeti icrabı, O’ndan başkasını bilemez bilginin mahiyeti icabı. Işık ki tek kaynaktan dağılır, ışığı yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır. Her şeyin O’ndan olması, ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O’ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder. . |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|