01-14-2008, 19:19 | #1 |
Sarkozy'nin Gönül İşleri..Karısı Cecilia ile boşandılar..
Sarkozy'nin Gönül İşleri
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin gönül işleri medyanın gündeminde. Karısı Cecilia ile boşandılar. Cecilia, henüz evli iken Amerikalı bir iş adamı ile gönül ilişkisine girmiş, önce evini terk etmiş, sonra Sarkozy'den ayrılır ayrılmaz da, sevgilisinin yanına koşmuş. Bu arada Sarkozy, Carla Bruni isimli ünlü bir mankenle gönül eğlendirmeye başlamış. Şu sıralar o plaj senin, bu plaj benim, gittikleri her ülkede aşk hayatı yaşıyorlar. Bu evlilik dışı ilişki, Fransa'da dindar çevrelerde yadırganıyor, bazı çevrelerde ise Batı'da özgür hayatın göstergesi olarak niteleniyor. Bizde yaklaşımlar farklı. “Vay be, adam devlet başkanı, kural mural tanımıyor, mutlu olacağı her işi kimseyi takmadan yapıyor. İşte özgürlük bu. Bizde olsa....” diye başlayan, Batı'ya özlem, kendimize kahır yüklü yazılar döşeniyor. Nasıl bir şey bu? Nasıl bakmalı bu olaya? Gerçekten bu “cinsel uçuşlar” karşısında Batı'ya özlem duymamız, kendimize de kahretmemiz mi gerekiyor? Yani bizde, Cumhurbaşkanı gibi, Başbakan gibi bir yüksek devlet yöneticisinin eşinin veya kendisinin bu tarz evlilik dışı gönül ilişkileri olsaydı ne olurdu? O zaman çağdaşlaşmış mı olurduk? Aslında Batılılaşma yürüyüşümüzde bu konunun yeterince değerlendirildiğini söylemek mümkün değil. Hangi konuda nereye kadar gidebiliriz? Nereye gitmeliyiz? Nereye gitmemeliyiz? Bir kırmızı çizgimiz olmalı mı? Yoksa “Hele yürüyelim bakalım, yolumuz nereye çıkarsa....” gibi bir yaklaşım içinde mi olmalıyız? Aslında Batı'daki cinsel yönelişler, gerçekten ilginç noktalara doğru seyrediyor ve konu, Batı'da da enine boyuna tartışılıyor. İlginç olaylar var: Mesela Amerika'da, önceki devlet başkanı Bill Clinton, sekreterine yönelik cinsel tacizden yargılandı ve suçlu bulundu. Clinton evliydi ve kız evlatları vardı. Mesela, önemsenen Tevrat hukukuna rağmen, bu gibi konularda Batı standartlarında yaşayan İsrail devlet başkanı Moşe Katsav, üstelik devlet başkanlığı konutunda sekreterine tecavüzden suçlu bulundu, görevine son verildi. Katsav da evliydi. Şu anda Avrupa ülkelerinde eş-insel evliliğin yasal hale geldiği, Meclis Başkanları, bakanlar seciyesinde eş-cinsel evliliklerin yapıldığı ülkeler var. Örnekleri bu seviyede vermem, aykırı cinsel tercihlerin sıradan halk seviyesinden çoktan çıkıp, bu tür yönelişler içinde bulunması yadırganacak insanlar seviyesinde sergilenmiş olmasından kaynaklanıyor. Yani şöyle düşünmek gerek: Eğer iş devlet başkanları, bakanlar, meclis başkanları seviyesine gelmişse, halktaki örnekler sayılamayacak rakamlara ulaşmış olmalıdır. Doğrusu da böyledir. Evlilik kurumu çatırdıyor demek, Batı'da yaşananı yeterince anlatmaz hale gelmiştir. Evlilik çökmüştür, sözü çok daha gerçekçi bir ifadedir. Sarkozy ailesinin yaptığı aile kurumunun nasıl perişan hale geldiğini görüntülemekten başka bir şey değildir. Evlilik dışı ilişki cumhurbaşkanlığı seviyesinde bu kadar pervasızca örneklenebiliyorsa, gençlik seviyesinde işler karmakarışık demektir. Evet, gerçek de aynen öyledir. Evlilik yerine “Birlikte yaşama” kavramı, Batı gençliğini avuçlarına almıştır. Ve Batı, bunun sosyal, kültürel, ekonomik bedellerini görmeye ve ödemeye de başlamıştır. Onun için Batı'da geleceği düşünenler kaygılıdır. “Nereye gidiyoruz?” sorusu Batı'nın gündeminde bir sorudur. Bizde henüz, “Birlikte yaşama” yönelişi, tele-vole kültürü ile sınırlı gözükmekte, ancak, medya pazarında da takdimi yapılmaktadır. Bazı sütunlara Sarkozy üslubunda yaşama özlemi tabii bir talepmiş gibi yansımaktadır. Her şeye rağmen henüz bu görüntüler bizim en Batılılaşmış çevrelerimiz için bile yabancıdır. Çünkü en Batılılaşmış çevrelerde bile, aile ve sadakat kavramı, henüz ulviyetini korumaktadır. Sevgi batı ölçeğinde olduğu gibi çamurlara bulaşmış değildir. “Aldatma” hala, kınanması gereken bir iş olarak telakki edilmektedir. Karı – koca'nın, bu tür aykırı ilişkilerde çocuklara yönelik sorumluluğu hala hatırlanmaktadır. Aile parçalanmaları, çocukların dramı hala bizim toplumumuzu etkileyen olumsuzluklar arasında sayılmaktadır. Ama bizde de boşanma dosyaları çoğalıyor. Ama bizde de “cinsel özgürlük” temaları sınır tanımazlık arayışına yöneliyor. Ama bizde de, ana - babaların cinsel alandaki muhafazakarlık hassasiyetlerine kınamalar yöneltiliyor. “Anne” mi, “cinsel obje” mi tartışmalarında annelik, kadın için burun kıvırılan, hatta aşağılanan bir rol gibi gösteriliyor. Sanki bir ara dönemdeyiz. Kafamız karışık. Batı'daki her savruluşa özenenlerimiz var, “Batı gittiği yoldan dönecek” diye uyaranlarımız var. Ben, insanlık sapmalarına karşı duyarlı olmak gerektiğini seslendiriyorum. Çünkü o yolda duvara toslamak kaçınılmazdır. Sarkozy türü bir rol model, insanlık için sürdürülebilir değildir. Benden söylemesi... Ahmet Taşgetiren. 12.01.2008
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|