07-04-2008, 02:49 | #1 |
Sayın Başbakanım: ***( MERVE KAVAKÇI )***
Biliyoruz ki başınız oldukça kalabalık. Ergenekon, kapatma davası vesaire sizi çokça meşgul ediyor. Ancak dikkatinizi çekmek istediğim bir başka mesele var. Hemen konuya gireyim: Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği ve İstanbul Konsolosluğu’nun Türkiye kadınlarına reva gördüğü muamele. Bundan bir süre önce telefonunuz çaldı. Ankara’daydınız. Görevliniz, sizi arayan ve telefonda ağlamakta olan genç bir kızdan söz etti. Size ulaşamayacağı kendisine ifade edilerek telefon görüşmesi sonlandırılmıştı. Aradan beş dakika geçmiş veya geçmemişti ki genç kızın telefonu çaldı. Karşısında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı vardı. Şaşkınlık ve sevinci bir arada yaşayan genç kız meramını söyle anlattı size: “Sizi ABD Konsolosluğu önünden arıyorum. Başörtülü olarak okumak üzere ABD’ye gidebilmek için buradayım. Ancak bana kulaklarımın açık olduğu halde fotoğraf vermem gerektiği söylendi. Bunun dinime aykırı olduğunu söylediğimde dikkate alınmadı, hatta alaylı bir tavırla karşılaştım. 'Öyle şey olur mu, hiç mi kimse yok kulağını açmadan vize alan?' diye sorunca daha da küçümser bir tavırla, 'Evet var, Başbakanınızın gelini' cevabını aldım.” Ağlayarak konuşmaya çalışan genç kızın sözlerini dinlerken Allah Allah diyerek şaşkınlığınızı ifade etmiş ve böyle bir uygulamanın bilginiz dahilinde olmadığını da eklemiştiniz. Küçük kız konsolosluğa geri döndü, bu sefer farklı karşılandı, bir yanlış anlama olduğu yönündeki mazeret beyanından sonra vizesini KULAĞINI AÇMADAN aldı. Ama bu bir istisna olarak kaldı. Sadece ve sadece Türkiye topraklarında bulunan ABD konsolosluklarında ve elçiliğinde bu manasız uygulama yüzlerce başörtülü kadının felahını kararttı bugüne kadar. Bunun en son örneği daha geçtiğimiz hafta kabinenizdeki bir bakanın yakını genç bir kızın başından geçti. Bu sefer konu kulak meselesinden de farklıydı: İstanbul Konsolosluğu’na, yedi senedir yaşadığı Amerika’da okuluna devam edebilmek için vizesini uzatmaya giden genç kızı kötü bir sürpriz bekliyordu. Kapıdan içeri alınmıyordu. Güvenlik dedektöründen geçebilmesi için başını açması istendi, Israr edildi. “Ne bilelim başının içinde bir şey saklamadığını(!)” dendi sırıtılarak yüzüne. Oysa herkes bilirdi ki biri makineden geçerken makine öterse alarmın nereden kaynaklandığını tespit ederdi otomatik olarak. Genç kız karşılaştığı tutuma itiraz etti. Baktı ki tavırlarında bir değişiklik olmuyor, dışarı çıktı, Babasını aradı. Bu arada alarma mahal vermemek için eve gidip üstünü tekrar değiştirdi. Ama başını açmadı. Hiçbir alarm sesi gelmese de görevliler Nuh deyip peygamber demediler. Üç buçuk saat oracıkta bekletildi. Bu arada çirkin sözlerin, küfürlü ifadelerin kendi için kullanıldığını duydu. Şok oldu. Sinir harbi ve sözlü tacizle geçirilen bir günün sonunda vizesini aldı. Derece derece artırılan bu eziyete dikkat çekmek istedim. Merve KAVAKÇI / VAKİT 04/07/2008
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|