![]() |
#1 |
![]() ![]() İlk cümlesi: "Ölmek için sakin bir yer arıyordum." Sonraki: "Hüzünlü ve gülünç yaşamıma sessiz ve sakin bir son." Önünde daha ne kadar zaman kaldığını bilmeyen altmışındaki bir adamın romanı böyle başlıyor. Paul Auster. Brooklyn Çılgınlıkları.(*) Vazgeçtim. Oysa, iyi bir pazar yazısı olabilirdi. Yine siyasete takıldım. Kulağıma çalındı: "Sayın Öcalan!" Bir DTP milletvekili hanım. Televizyonların karşısında. "Sayın Öcalan" diye başlamış... Ay'da mı yaşıyor? Bir başka gezegenden mi? Hey, burası Türkiye! Türkiye siyaseti... Siz de TBMM üyesi bir milletvekilisiniz. Televizyon kameralarının karşısına çıkıp "Sayın Öcalan!" diye söze başladığınız andan itibaren, siyaset sahnesinde nasıl bir tepki ve öfke dalgası kabarttığınızın farkında değil misiniz? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Böyle bir söylemle söylediklerinizin tam tersini kışkırttığınızı anlamıyor musunuz? Yoksa bilerek mi yapıyorsunuz? "Sayın Öcalan" demiş ki, yeni anayasaya şöyle bir cümle koyarsanız, silahlar susar, barış gelir. Allah akıl fikir versin. Böyle bir cümlenin eğer anayasaya konulmasını istemiyorsanız, bu ülkede silahlar sussun istemiyorsanız, bu ülkeye gerçekten barış gelsin istemiyorsanız, işte asıl o zaman "Sayın Öcalan" söylemiyle sahneye çıkar, politika yaparsınız. Çünkü bu söylem geri teper. Çünkü bu söylem kışkırtır. Çünkü bu söylem kutuplaştırır. Çünkü bu söylem, Kürt sorununun çözülmesini istemeyenlerin değirmenine su taşır. Çünkü bu söylem, PKK'nın şiddet ve terör politikalarını kullanıp Türkiye'yi ikinci sınıf, üçüncü sınıf demokrasiye mahkûm etmekten yana olanların elini güçlendirir. Çünkü bu söylem, Türkiye'de hukukun üstünlüğünden korkan odakların, 'vatansever çeteler'in işine gelir. Biliyor musunuz bu gerçeği? Yoksa bile bile mi yapıyorsunuz? Eğer "Sayın Öcalan" söylemine devam ederseniz... Eğer Öcalan'ı İmralı'dan kurtarmayı öncelik olarak benimserseniz... Eğer Öcalan'ı siyasal iktidarın karşısına bir ortak, bir muhatap olarak koymaya çalışırsanız... Eğer PKK'nın şiddet ve terörüne karşı mesafe koymazsanız... Eğer silaha hayır demezseniz... Şunu iyi bilin: Türkiye'de barış ve demokrasi yolunda içtenlikle yürümek istediğinize inananların sayısı pek fazla olmaz. Tam tersine... Böylesine söylemlerle, barış ve demokrasinin karşısında olanların işini kolaylaştırdığınızı düşünenlerin sayısı gitgide çoğalır. Kimse size, sabah akşam Apo'yu yerin dibine batırın demiyor. Kimse size, sabah akşam PKK bir terör örgütüdür diye bağırın demiyor. Ama hem bu ülkenin hem de siyasetin bazı gerçekleri var. Bunlara inatla gözünüzü kapatmaya devam ederseniz, o zaman demokrasi ve barış konusunda inandırıcılığınız gitgide aşınır. İyi pazarlar! N'apayım, Paul Auster'in Brooklyn Çılgınlıkları bir başka pazara... �������������- * Brooklyn Çılgınlıkları, Paul Auster, Can Yayınları, Seçkin Selvi'nin güzel çevirisiyle. Milliyet
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() alkışlıyorum bu yazıyı!!!! bu dtplilerin meclise girmesini istediğim(demokrasi adına) günlerden utanıyorum...ne belalarmış ya!!!!bırakın biz akparti olarak çözeriz sorunu sizin bişey yapabileceğiniz yok!!!!
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Eğer Öcalan'ı İmralı'dan kurtarmayı öncelik olarak benimserseniz...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|