07-03-2014, 20:55 | #1 |
Seda Şimşek - 'Reis'in Yolu
Seda Şimşek
'Reis'in yolu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artık resmen cumhurbaşkanı adayı. Dua ile başladı… “Reis”ti şimdi “reis”likten “Reis-i Cumhur”luğa giden yola çıktı. Cumhurbaşkanı seçilmesi hâlinde "taraf”ı olacağını da ilan etti: Demokrasinin ve milletin tarafı. Mücadele ede ede, tırnaklarıyla kazıya kazıya, sabır ve tevekkülle geldiği bu noktada ona cumhurbaşkanlığı adaylığını çok görmek büyük haksızlık olur. Bugüne kadar cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve cumhurbaşkanı olanlara baktığımızda, iktidar+muhalefet+ordu formülü ile seçilenler, bir de iktidar çoğunluğu ile seçilenleri görüyoruz. Belki Celal Bayar ama kesin olarak Turgut Özal ve Süleyman Demirel bu ikinci kategoriye giriyor, milletin seçtiği ise hiç yok. 12. Cumhurbaşkanı, tarihte bir ilk olacak. Geçmişte bir “devlet kararı” olarak; iktidar, muhalefet ve ordunun büyük uzlaşması ile cumhurbaşkanı millette tebellüğ ediliyordu. Dolayısıyla büyük uzlaşma arayışının bir anlamı vardı. Ancak şimdi artık; iktidarın, muhalefetin ve ordunun uzlaşması yetmiyor, o kişinin halktan da oy alması gerekiyor. Erdoğan’ın şahsi hayat hikâyesi aslında başlı başına “devlet kararları” ile kavga hikâyesi… Kendisine siyasete çıktığı ilk günden itibaren yüklediği, üzerinde hissettiği bir sorumluluk var. Cumhuriyet’in ulus devlet ideolojisine ters düşen, dışladığı, ötekileştirdiği halk kesimlerini devletle barıştırmak. Adaylığını açıkladığı konuşmasında, neden siyaset yaptığını anlatırken, Mamak ve Diyarbakır zindanlarındaki işkencelerin hesabını sormak, kenar mahallerde, yoksul olduğu için adam yerine konulmayan adam gibi adamlar ve başörtüsünden dolayı üniversite kapılarından çevrilen genç kızlar için, cezaevindeki evladıyla kendi dilinde konuşamayan anneler için yaptığını söylerken, üzerinde hissettiği bu sorumluluğu anlatıyordu. “Tepeden inmeyen, merdivenleri basamak basamak çıkan” bir siyasetçi, eğer bugün artık cumhurbaşkanlığına aday olabiliyorsa bu başlı başına Türk demokrasisinin kazanımıdır. Bu hâlin kendisi başlı başına bir barış projesidir. Üslubu, çıkışları, siyaset yapma yöntemi eleştirilse de onun adaylığı ile Türkiye artık “potansiyel tehditler”den arınıyor. Adaylık açıklamasındaki konuşmasından anladığımız o ki, Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kampanyasını da bu dil üzerinden götürecek. Çatışma ya da kutuplaştırma stratejisi ile aldığı oylara, “devletle milleti uzlaştırma misyonu” ile alabileceği oyları da eklemeye çalışacak. Yani, 12 Eylül 2010 referandum stratejisine benzer bir strateji izleyecek. 11 Temmuz’da açıklayacağı vizyon belgesinde izlerini göreceğiz. Kaynak Bugün 03.07.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|