AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-14-2012, 10:42   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Şehidin Evinden Yürek Burkan Görüntü!
Şehidin evinden yürek burkan görüntü!



İzmir'deki hain saldırı sonrası şehid düşen Özkan Ateşli'nin toprağa verilmesinin ardından geride bıraktığı yaşantısına dair yürek burkan görüntüler çıktı.


Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı, İzmir Foça'daki PKK saldırısında şehid olan Özkan Ateşli'nin evini ziyaret etti ve gördüğü manzarayı okuyucuları ile paylaştı.

Bu hikâyeyi herkes okumalı, ama mutlaka bu saldırıyı yapan PKK'lılar... Anlasınlar ki ne kadar körler!.. Okuyup da görsünler, kimi katlettiler! Her şeyin tarifi zordu... Yazıya dökülür cinsten değildi...

Fotoğraflara bakın, geride kalanların fotoğraflarına, anlarsınız...

Mesela daha 16'sında iki çocuğuyla dul kalmış Dilara'nın ellerine, Şerife annenin gözlerine... Ve bir de bahriyeli üniformasıyla daha 20'sinde şehit olmuş şu esmer delikanlıya... O yoksulluk içinde aşık olmayı, mutlu olmayı bilmiş. Bir de izin alıp, bayramda çocuklarını kucaklamayı istemiş! Onu bile fazla görmüş... Buna isterseniz kader deyin, içiniz rahatlasın! Ya da diyelim ki bu dünyanın berbat düzeni, içimiz sızlasın!

Bu hikâyeyi herkes okumalı, ama mutlaka bu saldırıyı yapan PKK'lılar... Anlasınlar ki ne kadar körler!.. Okuyup da görsünler, kimi katlettiler! Bu ülkede şehit olanlar hep yoksul! Bunu zaten bilmeyen yok. Bırakın, İzmir Foça'daki PKK saldırısında şehit olan Özkan Ateşli'nin yoksullukla başlayıp yoksullukla biten öyküsünü, şu evin fotoğraflarına bakmaları bile yetmeli! Hayatta utanması gerekenler utanmaz, haksızlığa uğrayanlar utanır hep ne gariptir ki... İşte böyle bir aile, Özkan'ın ailesi... Haramidere'deki o gecekonduya buyur ederken utanıyorlar, o üç göz odadaki eskiciden alınmış koltuklara oturduğumda başlarını öne eğiyorlar! Üç göz dedim ya, biri mutfak...

"Birer liraları saya saya biriktirdik uçak biletini..."

Bunu hayat boyu anlayamayacağım... Utanmak lazım ve saç tellerime kadar utanç içindeyim. Ama benim utancımın bir faydası yok. Kimse utanmıyor ki bu ülkede! Kime sorsanız kalkınıyoruz, zenginleşiyoruz! Peki bu oda ne? Tembellikten midir bu yoksulluk!

Sekiz yaşlarındaki Polat, "Burası salon abla, burası da mutfak" diyor. O küçük çocuk bile bunu söylerken utanıyor! "Yoksulluktan utanılmaz" desem ona, ne olur ki? Artık düzen böyle!

Hurdacılıkla geçiniyor Özkan ve ailesi... Sabahın köründen geceyarılarına kadar çöplerden ekmek çıkartıyorlar! Ne varsa; plastik, demir, karton, kağıt... En iyi günlerinde hasılat 25 lira... Evde altı nüfus! Özkan askere gitmeden önce iki kişi çalışırlarmış ve eve 50 lira girermiş. Şimdi sadece babası çıkıyor işe, bazen de mecburiyetten annesi ve kızkardeşi... Ama bu iş erkek işi, kadınların tüm çabası yetmiyor bir 50 lira çıkartmaya...

Bu hayatı reva gören bir vatana, davul zurnayla göndermişler oğullarını bundan altı ay önce... Oğullarının aşık olup kaçırarak evlendiği, şimdi 16'sında olan Dilara'nın kucağında daha beş günlükmüş ikinci oğulları Alper... Bir yandan kafalarında nasıl geçineceklerinin derdi, bir yandan şimdiden duyulan özlem... Yok, öyle şehit düşer korkusu yokmuş, gittiği yer İzmir! Bahriyeli olmuş esmer oğulları, beyaz üniformayla çok daha yakışıklıymış! Gurur duymuşlar... Gider gitmez o üniformayla bir fotoğraf çektirmiş Özkan, küçük bir not iliştirip yollamış annesine; "Bahriyeli olmak gururumdur... Canım anneme" diye...

Kuru ekmeğe talim ederken pek bir sevinmişler bu fotoğrafı görünce... Daha bir gururlanmışlar. Eflatun rengi çoktan solmuş duvarlarına astıkları tek fotoğraf o olmuş... Zaman da çabuk geçmiş hayat gailesiyle... Tam altı ay bitmiş...

Bir gün telefon gelmiş Özkan'dan... "Ne olur bana bir uçak bileti alın... Siz oradan alırsanız daha ucuza gelir. Bayram izninde orada olayım" demiş annesine... Hemen eldeki üç kuruşa, gelen beş kuruşu ekleyip almışlar bileti... Gözünde yaş kalmamış annesi Şerife, cenazede bana dönüp, "135 liraydı bilet, 100 liraya aldık!" derken omuzları biraz daha çöküyor. Dilimin ucuna gelen bir soruyu son anda yutkunarak tutuyorum, zira sorsam çok utanırdım, "Nasıl biriktirdiniz bu yoksullukta o uçak biletini?" diye... O anlamış sanki, "Vallahi birer liraları saya saya biriktirdik" diyor. Bırakın onu, bir de bayramlık alabilsin diye iki yaşındaki Altay ve altı aylık Alper'e, 50 lira da fazladan yollamışlar...

O öyle sakin sakin anlatırken dank ediyor kafama bir kez daha, "Yoksulun halinden ancak yoksul anlar!" Sevgi oldu mu bir yerde bulunur para, birer liralar sayıla sayıla demek ki!

"Bu vatanı tüketemediler, işte iki oğul daha yetişiyor!"

Ataköy Camii'nde, Özkan'ın daha 16'sında dul kalmış karısı Dilara, babası, annesi, kucaklarında iki küçük yetim, çıt çıkarmadan duruyorlar, tabuta bakarak... Ağlamıyordu Dilara, ama nasıl tarif etmeli, gözleri ağlamıyordu ama sanki tüm vücudu ağlıyordu. Ellerinde, kollarında güç kalmamış ve bebeğini bile tutamazken...

Özkan'ın arkadaşları koskoca bir Türk bayrağı almışlar, o bayrağın altında yine sessizce bekliyorlardı. Onlarınki kederle öfkenin sessizliğiydi... Çıt çıkarmadan beklediler camiden çıkana kadar... Bu sessizlik, acıya acı katar cinsten... Ama bir o kadar da onurlu...

Dilara'nın ellerinde derman yok, küçük Alper babaannesinin kollarında, gülücükler atıyor bu beter dünyadan habersiz... Altay ise dedesinin kucağında... Dilara'nın gözlerinde tek damla yaş yok, belli ki hepsi içe akıyor. Babaanne ise bir an geliyor, dayanamıyor torununun gülücüklerine, sicim gibi dökülüyor yaşlar gözünden... Küçük yetim kollarında, başlıyor konuşmaya; "Vatanı tüketemediler kızım. Bilsinler ki tüketemezler de! İki oğul, iki Özkan daha yetişiyor işte..." diyor. Başka bir şey demiyor. Ne bir hamaset var sözlerinde, ne bir yaygara var koca cami avlusunda...

Sanki o bombayı ben atmışım gibi utanıyorum...

Çok yoksullar, hem de çok... Ne kadar yoksulluk varsa o üç göz odada ve bu sessiz cami avlusunda, işte o kadar da insanlık var, anlayana... Sessizce yaşayan, sessizce ölen bir Türk gencinin öyküsü bu... Bu pırlantayı yetiştiren bir Türk ailesinin öyküsü aslında... Bir soru sormuştum halasının kızına, o yoksulluk, esmerlik ve hurdalar sebebiyle, "Roman mısınız?" diye... Anlamaz gözlerle bakıp, "Yok biz Alevi'yiz!" demişti... Ne gereksiz bir soruymuş, ne anlamsız... Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni ne fark eder? Sanki cevabı verirken o da bunu demek istermiş gibi...

Bu yaşımda, üç göz odada ve bu avluda bir ders daha alıyorum, insanlık dersi... Avlunun dışında kederi galebe çalıyor gençlerin öfkesi... "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!" Ben sessizliği dinliyorum Dilara'yla birlikte... Ağıttan çok daha acı yüklü... "İnsanlık ölmez, insanlık ölmez" diyorum kendi kendime... Ve sadece utanıyorum. Sanki daha 20'sindeki Özkan'ı oğullarından, karısından, sevdiklerinden, bu dünyadan koparan o bombayı ben atmışım gibi, sanki o yoksulluğun sebebi benmişim gibi utanıyorum...


Kaynak


Haber 7 11.08.2012

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
yürek burkan görüntü, şehid özkan ateşli, şehidin evinden


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım