|
11-12-2015, 10:12 | #1 |
Serdar Tuncer - Fe Eyne Tezhebun?
Serdar Tuncer
Fe eyne tezhebun? “Gökyüzünde bir sürü yıldız var. Saymayı denediniz mi hiç? Sadece kendi galaksimizdekileri saymanız bile 6000 yılınızı alır. Ayrıca bunun gibi bir sürü galaksi var. Bilim insanları 2 milyardan fazla olduğunu söylüyorlar." Amir Khan'ın P.K. filmi bu ifadelerle başlıyor. Gözlemlenebilir evren, Balıklar-Balina Süperküme Kompleksi, Başak Süperkümesi, Yerel Grup, Samanyolu galaksisi, Yerel Yıldızlararası Bulut, onun da içinde Güneş sistemi ve nihayet orada bir nokta kadar bile yer kaplamayan Dünya… Şöyle de söylenebilir, Dünya'nın kâinattaki yeri, Büyük Sahra çölündeki bir kum tanesinden bir milyar kat kadar daha küçük. Ve bu zerreciğin içinde de bir ülke: Türkiye. İşte o Türkiye'de, 4 yıl için iktidar olacak partiyi belirleyeceğiz diye neredeyse bir yıldır, gecemiz, gündüzümüz, aklımız, kalbimiz, içimiz, dışımız siyaset. Vay canına! Tasavvuf ehli, insandan bahisle “âlem-i suğra" demişler, küçük âlem. Her şeyin -bir ağacın bir çekirdekte dürülüp saklanması gibi-, kendisi için yaratılmış olması itibariyle ise, büyük âlemin ta kendisi, insan. Ve o insanı insan kılan yegâne sır: Gönül. “Kâbe bünyâd-ı Halil-i Azer-est Dil nazargâh-ı Celîl-i Ekber-est" Kâbe, Azer'in oğlu Halil'in (a.s.) yaptığı bir binâdır. Gönül ise Celîl olan Allah'ın nazargâhı. Ve o gönlün sadece nazar etmekle yetinmeyip 'orası benimdir' diyen bir de sahibi var: Allah (c.c) “Sür çıkar ağyârı dilden ta tecelli ede Hakk Padişah konmaz saraya hâne ma'mur olmadan" Ağyâr, Allah'tan gayrı olan her şey. Mal mülk, makam mevki, hırs, talep… Hepsi ağyâr. Hatta “zâtına nisbetle esmâ ve sıfatları dahi gayr mesâbesindedir" diyelim de meselenin vahameti hepten anlaşılsın. Şemseddin-i Sivasî hazretleri yukarıdaki beyitte şöyle diyor: “Gönlünden ağyârı çıkarıp at ki orada Hakk tecelli etsin. İçi tertemiz olmayan bir saraya padişah gelip oturmaz!" Biz işte bunun için yaratıldık! Gönlü, sahibine mekân eyleyebildiğimiz kadar insanız. Orada, O'ndan gayrısını bırakmadığımız kadar kuluz. Gönül ülkesini biricik iktidarına teslim edebildiğimiz kadar varlığımızın bir anlamı var. Türkiye, Dünya, Samanyolu, evren, yaratılmış her bir şey ve dahi ölüm ve hayat, işte bunun için var. Bir rüyanın ortasından seyrediyoruz hayatı. Derdimiz, kavgamız, acımız, mutluluğumuz, endişemiz, ihtirasımız, malımız, evladımız hepsi bir rüyadan ibaret. Bilmiyoruz. Rüyasında ölenler uyanınca devam ederler yaşamaya. Anlamıyoruz. 'İnsanlar rüyadadır ölünce uyanır' buyurmuş âlemlerin efendisi. Dinlemiyoruz. Gönlümüze neyin hükmettiği, ülkemizde kimin iktidar olacağı kadar meşgul etmiyor bizi. Vay canına! Sokağın ortasında bir meczub gibi dikilip, “vücud ikliminin sultanı sensin" ilâhisini bağırarak söyleyesim var şimdi, eyi mi? Ve bana deli muamelesi yapan ilk adamcağızı yakasından tutup; “Büyük Sahra çölündeki bir kum tanesinden bir milyar kat daha küçük bir dünyada yaşayan yedi buçuk milyar insandan sadece birisisin! Bir yalana bütün bir ömrünü veriyorsun da, tek gerçek için biraz yaşamak aklına gelmiyor mu?" diye sorabilirim. Şaşkınlıkla gözlerimin içine bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırsa o adam, yakasından iyice tutup biraz daha sarsarak, -sırf bizim İsmail'e cinslik olsun diye- “quo vadis birader quo vadis?" diyebilirim. O adam da dönüp, “abi öleceğimiz kesin de yaşadığımızdan emin değilim, peki sen “fe eyne tezhebun?" derse, işte o zaman, Allah deyip, o adamı alnından öpebilirim. İşte öyle… SEÇİM EKRANININ UNUTULMAYANLARI (2) 5. Fatih Portakal'ın, “hayretten acabaya", “pişmanlıktan eyvaha", “çaktırmamalıyım'dan ama nasıl'a" gidip gelmekten yorulan yüz ifadesi. 4. S Haber sunucusunun Nuray Mert'e “Abla sen ne diyon, sonuçlar ne diyo bi git allasen" kıvamında şaşkın ve anlamsız bakışı. 3. HDP barajı aşamayacak gibi, sözünü duyunca jestine, mimiğine, kelimelerine, endişeyle titreyen dudaklarına hâkim olamayıp “nasıl, ne demek istiyorsun, olur mu öyle şey, olmaz, yapamazsın" diye çırpınan Seyfettin Gürsel. 2. Ertuğrul Özkök'ün “İspanya, Franco, ileriye bakalım, affetme duygumuz olsun" mırıldanmaları arasında kaynayıp giden, ama aslında beyaz bayrağın yeniden yorumu gibi parıldayan AK Parti turuncusu kravat rengi. 1. Ahmet Hakan'ın 'A-KE-PE' den, ''AK' kelimesi yeni yaratılmış ve ilk söyleme hakkı kendisine bahşedilmişçesine aşk ve ihlasla, “AK Parti, AK Parti" diye bahsetmesi. KISA TÜRKİYE TARİHİ (3) - Az, çoğa önce tahammül eder; sonra tahakküm eder - Az, çoğa artık tahammül etmez, sadece tahakküm eder - Çok, aza zor tahammül eder, az, çoğa zorla tahakküm eder. - Çok, azı yönetir tahakküm etmez, az, çoğa tahakküm etme der, tahammül etmez! ANLAYAMAM (4) - Kendisinden başkasına tahammülü olmayan beyazların kutuplaşma var diye bağırmasını anlarım da, bu koroya playback yapan esmer solistleri anlayamam. - Ülke çok gergin, insanlar birbirinden çok uzaklaştı diyenleri anlamaya çalışırım da, ülkeyi en çok gerenlerin, insanları en fazla ötekileştirenlerin yine bu insanlar olmasını anlayamam. - 'Kazanan kaybedene yok muamelesi yapmasın' çağrısını anlarım da, kaybedenin kazanana yok muamelesi yapmasını anlayamam. - Ülkeye başka bir iktidar lâzım diyen muhalefet sempatizanlarını anlarım da, asıl ihtiyacın yeni bir muhalefet olduğunu hâlâ anlamamalarını anlayamam. - Seçim sonuçlarını seyrederken "AK Partili olmak zor arkadaş, her zaman mutsuzsun, bak 376 olmadı yine" deyip üzülen arkadaşı da anlayamam, iktidar olamayan 3 partiden birine oy verip de sonuçları görünce sevinecek bir şeyler bulabilen arkadaşları da. KAZANMAK KAYBETMEK (5) İktidar partisi nasıl oluyor da bu kadar oy alıp seçimleri kazanıyor? Bundan daha önemli bir soru var: Muhalefet kaybetmeyi bile nasıl oluyor da beceremiyor? Kazanmak zordur, kaybetmek kolay oysa. Düşünsenize, kazanmak için bir dolu şey lâzım: Gayret, kabiliyet, akıl, tecrübe, samimiyet, inanıyorsan nasip, inanmıyorsan şans... Kaybetmeyi becerebilmek için, Kazananı tebrik edecek nezâket, kaybettiğini itiraf edecek samimiyet, bırakıp gidecek kadar şahsiyet yetecek hâlbuki! VAKTİ GELMİŞ DEMEKTİR (6) - Koltukla gelmediği dünyadan, koltukla gitmesinin şart olmadığını düşünüp anlayacak kadar oturmuşsa o koltukta - Mağlubiyetinin aslında bir galibiyet olduğunu açıklamak için önceki seçimlerden daha farklı bir bahane bulmakta sıkıntı çekmiyorsa - Kendi seçmenleri 'yeter yâhu, bıraksın' diye mırıldanırken, rakip partilere gönül verenler 'inşallah bırakmaz' diyorsa Bir siyasi parti genel başkanının koltuğu bırakma vakti gelmiş demektir. BİRİ VE DİĞERİ (7) - Biri seçim sonuçlarına hayırlı olsun der, diğeri hayırlısı olsun Birine tebessümle 'ağarmış esmer' denir, diğerine gülerek 'kırık beyaz' Kaynak Yeni Şafak 05.11.2015
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|