Kapatmayla ilgili gelişmeleri en serinkanlı karşılayanlar Ak Partililer... Başbakan Tayyip Erdoğan'ı görüyoruz; aylar önceden planlanmış parti toplantılarına katılıyor ve ağzından aşırı tek bir sözcük çıkmıyor. İddianame ile siyasi yasaklı konumuna sokulmak istenen Ak Partililer de, "Ne olacak, kendimizi savunuruz" demekle yetiniyorlar.

Ak Parti'de bir kendini sorgulama süreci başlattı Anayasa Mahkemesi'nde görülecek kapatma davası; herkes, her sorumlu mevkideki partili, her milletvekili, her il/ilçe yöneticisi gelinen nokta üzerine kafa patlatıyor... Kime yanaşsanız, bu sürecin etkilerini hemen fark ediyorsunuz.

Bazılarının sandığının tersine "Nerede hata yaptık?" değerlendirmesi değil bu; büyüklü-küçüklü hatalarını elbette Ak Partililer de itiraf ediyorlar. Ancak, başlarına gelenin kendi söylem ve eylemleriyle irtibatlı olduğuna inanan pek yok. Olan-biteni 'siyasî' olarak değerlendiriyorlar; son beş-altı yılın icraatlarına biraz daha farklı gözle bakıyorlarsa sebebi bu.

Önemli birkaç siyaset adamıyla konuşurken Ak Partililerin zihinlerini esas yoran şeyin ne olduğunun ipuçlarını da aldım. İddianameyi kendi kafalarında iki maddeye indirgemiş Ak Partililer: 1. "İktidar ülkeye başka bir rejim getirmek niyetinde." 2. "İktidar başkalarının yaşam tarzına müdahale ediyor."

İddianameye ek 17 klasörde iki maddeye indirgenmiş bu tezi destekleyeceğine inandığı gazete haberlerini kupür halinde sunmuş Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı... Haberlerin bazısı çoktan tekzip yemiş, bazısı tekzip aşamasında; ancak klasörlerdeki yerlerinde duruyorlar işte. Haklarında dava açılan partinin hukukçuları, "Bu tekzip edilmişti", "Bu yalan" diye tek tek ayıklayacaklar haber ve yorum kupürlerini...

Konuştuklarımdan biri duyduğu yılgınlığı şöyle açıkladı bana; biraz uzunca bir alıntı olacak, ama sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim:

"Hayat tarzına müdahale, gizli ajanda, rejim değişikliği gibi kalıp cümleler kullanmıyorlar mı, sinirlerime hâkim olamıyorum. Cumhuriyet tarihinin ilk çağdaş Türk Ceza Kanunu ile Türk Medeni Kanunu bizim zamanımızda çıkarıldı; her ikisi de devletin lâik niteliği göz önünde tutularak hazırlanmış metinler... Gizli ajandası olan bunu yapar mı?

"İçki kullanımına sınırlama getirdiğimiz iddia ediliyor. Kırmızı noktalı alanlar ayırıyormuşuz. İddia bu. Peki de, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her tarafında restoran sayısında artma mı oldu, azalma mı? Dünyanın neresinde hangi ünlü restoran varsa, onların aynısı veya benzeri bizim kentlerimizde açıldı, açılıyor. Yaşam tarzına müdahale ettiğimizden şikâyet edenler neden bahsediyorlar, anlamak mümkün değil.

"Tek bir kişi bile çıkıp 'Benim hayatım bundan önce daha özgürdü, şimdi kısıtlandı' desin bakayım? Hakkımızda klasörler dolusu yazılar yazanlar, altı yıl öncesine kadar istedikleri yiyecek-içeceği bulamıyorlardı."

Bu noktada devreye girip "Çok değiştik, rakının kırk çeşidi var bugün ülkemizde" diyorum.

"Hangi konuya el atsanız, ülkenin durumu farklı değil. Avrupa Birliği ile en yakın ilişkiyi Ak Parti hükümetleri kurdu. Amerika ile ikili ilişkilerde yaşanan pürüzler çıkarlarımızı koruma hassasiyetlerimizle ilgiliydi; ne zaman gönlümüz rahat olduysa en verimli işbirliklerini yaşamaya başladık. Terör kamplarına karşı havadan ve karadan müdahaleleri, Irak'taki işgalci güç olan ABD'yi de ikna ederek, biz yaptık. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başını dik tutacağı güçlü bir ülke tablosu varsa bugün ortada, bu bizim eserimiz.

"Uyumlu davranma prensibini benimsemiş isek, bu, ülkede gerilim ve çatışma istemeyişimizle ilgili bir tercihtir; yoksa kendimizi niye geri çekelim, neden haklarımızı ve temsil ettiğimiz kitlenin haklarını sonuna kadar savunmayalım?"

Özellikle bu son tespite takılı kaldığımı itiraf ederim.

Takılı kalmamın sebebi, Ak Parti'nin bundan böyle izleyeceği tavrın ipucunu sağladığına inanmam... Yalan-dolanla önlerinin kesilmek istendiği görüşünde Ak Partililer; nankörlük yapıldığına, kadirbilmezlik sergilendiğine eminler.

Kendi özelinizde böyle bir ruh haline sahip olsanız ne yaparsanız, Ak Parti de bundan böyle aynısını yapacak gibi. Daha kendinden eminler, mesnetsiz iddiaları yapanların yüzüne çarpmaya hazırlar. En önemlisi de bugüne kadar titizlikle uyguladıkları "Ülke adına ayıp olur, bazı teklifleri, pazarlıkları fâş etmeyelim" ilkesinde bir gevşeme olacağını sezdim ben.

"Başbakan Erdoğan yumuşak mesajlar vermeye devam etsin, tavır değişikliğinin etkili olması için sertleşmek gerekmiyor nasıl olsa."

Görüştüklerimden biri konuyu böyle kapadı.

Taha KIVANÇ