AK Gençliğin Buluşma Noktası
Makale & Deneme Makale ve deneme içerikleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-05-2008, 18:21   #1
Kullanıcı Adı
sEbA
Standart SEVMEYİ SEVİYORUM...
Sevmeyi Seviyorum
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek

Yavuz Sultan Selim


Gelemiyorum sıkıntıya, sınırlar daraltıyor rûhumu… İnsan olmak zor iş... Sabretmek, sıkılmamak, “sıkıldım” dememek, hep insanlığın bir gereğiyse eğer?! Lâkin insanlık başlığı altında olmak istemeyenlere ‑dünya şartlarında sefâleti saadet zannedenlere- kolay her şey!.. Hani o mâlum belgesellerdeki “iki ayaklı hayvan” tâbirini haklı çıkarırcasına yaşamak... En basit, en alt, en dipsiz seviye…

Öyleyse zora tâlibim, zor olanı istiyorum. Ve Rabbimden her zorlukla beraber çifte kolaylık dileniyorum. İnsan yetiştirmek istiyorum; fıtratım gereği, yani bir hanım olarak… Biliyorum, yetişmek de gerek; hem yetişmek, hem yetiştirmek!.. Bir gayretle iki nîmet! Zira ben yetiştirirken gelişen, yeşerenim!

Lokman Sûresi’nde buyrulduğu gibi “hayrın hamalı”[1] olmak dileğim, şerrin değil!.. Aynalı Baba’nın sevinebileceği insan yavruları sunabilmek dünyaya[2]… Büyükler; “Beşiği sallayan el, dünyaya hükmeder.” diyor.

Gerçekten Fâtih değil midir, çağ açıp çağ kapayan? Rivâyetlerde anlatıldığı üzere, onu yetiştiren güzide hanım Hümâ Hatun, bilhassa hâmileliğinde hiçbir mahrem göze görünmemiş. Diğer yandan, şimdi adını hatırlayamadığım bir kitapta, Nemrud’un öz annesiyle evlendiğini okumuştum. Eski Roma’da da yaygın olan bu âdet, zâlim imparatorları, nasıl bir ruh dünyasına sahip annelerin yetiştirdiğini ortaya çıkarıyor.

En öncelikli olarak annelik, ardından da zevcelik, evlâtlık, sâliha arkadaş ve komşuluk vesîlesiyle kadın, toplumu derinden etkiliyor. Ya sevip sevgiyi yayıyor ya da fitnenin ve nefretin taşıyıcısı oluyor. Candan öte canım Hocam öyle diyor:

“–Toplumları âbâd eden de, berbâd eden de kadınlardır!”

Misalleri çok; Semud kavminde fitneyi çıkaran iki kadın, bir kavmin helâkinin başlangıç sebebi… Lût -aleyhisselâm-’ın karısı, lânetin habercisi oluyor. Pek çok Türk devletinin, Çin prenseslerinin fitnesiyle yıkıldığı mâlumunuz!.. Osmanlı’yı ise, kadınından ayrı anmak ne mümkün; Meryem’den ayrı anılamayan İsâ -aleyhisselâm- gibi… Âilesinin, dolayısıyla toplum yapısının sağlamlığıyla 600 yıllık, inkârı mümkün olmayan bir imza attı Osmanlı, dünya tarihine…

Şimdinin kadınına ise üzülüyor ve şimdinin kadını olduğum için nice zorluklarla boğuşuyorum. Kaprisin, ihtirâsın, iktidarın sembolü olmak için çırpınan kadınları gördükçe “Eyvah” diyorum, Peygamber Efendimiz’in bildirdiği zaman geldi galiba…

Hâlbuki sevmek de, sevilmek de kadının tabiat-ı asliyesi.. Hele ki sevmek, sevmek gibisi yok!.. Bir hanım olarak sevilmek ne kadar elzemse, sevmek, sevebileceği insanlarla olabilmek çok daha elzem... Ne kadar yakışır kadına kucaklamak, bir yavrucağın üstünü başını düzeltmek, bağrına basmak, beyinin yakasındaki tozu silme siyâsetiyle onu sahiplenmek, kaşkollar sarmak… Bir sınıfta biri düşse, ilk yardıma koşan kızlar değil midir? Ya da bir hayvancık yaralansa “Ay canım!..” deyip şefkat göstermek öncelikle erkeğe mi yakışır? Veya hemşirelik, en çok kimde güzeldir? Sevmek güzel, herkes için… Ama bu kadın için bir fıtrat… Bu yüzden fıtratını bozan kadınlardaki en büyük eksik, şefkat ve müsâmaha; en bâriz sıfat ise kapris ve bencillik… Mâsum naz kaprise, sevilme ihtiyacı bencilliğe tebdîl oluyor ve sevmek, ancak bedel karşılığı veriliyor.

Zor, biliyorum ama “sâliha hanım” olmak istiyorum. Herkesi ve her şeyi sevebilmek, bedelsiz… Sıkılmadan, teşekkür beklemeden, çileme râzı olarak, sevgi dolu, gülümseyerek yaşamak... Çilenin bakışlarındaki ağırlığını gördüğüm hâlde gülümseyip etrafına sıcacık sevgi iklimi yayan hanımlara hayranım. “Ben”den geçip hayatını sevdiklerine harcayan hanımlara...

Seviyorum, çünkü bu benim tabiatım!.. Sevilmek istiyorum, çünkü bu da benim en önemli ihtiyacım…

Ey Allâh’ım! O gülücüklerle dolu, sıcacık duyguların anası, paylaşmanın en sevgili dostu, çilenin en sessiz ve teslim yâri, edebin en nâzenin evlâdı sâliha hanımlardan bir hisse de bizim gönüllerimize ihsan et… Âmin.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Lokman, 14.

[2] Aynalı Baba, Filibeli Ahmed Hilmi’nin “A’mâk-ı Hayal” (Hayalin Derinliklerinde) adlı romanının hikmet ehli kahramanı… “Hayırlı mı, yoksa şerli mi” olacakları belli olmadığı hâlde, çocuklarının doğumlarına çılgınca sevinen anne-babalara hayret eden Aynalı Baba, hikâyenin ilgili bölümünde kaderin nasıl bir meçhul olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.




HURİYE YILMAZER

 

sEbA isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi