11-04-2011, 17:58 | #1 |
Şeytan İttifakında Ortak Korku: İslâm | Bülent Şahin Erdeğer-Milat
Bölgemizde şiddet tırmandırılırken oluşan ilginç denklemlerin ve çıkar örtüşmelerinin genel tablosuna bakalım. Tabloyu bütünlüklü görebilirsek belki kimin elinin kimin cebinde olduğunu daha net anlayabiliriz. Erdoğan hükümeti açılım politikalarını yürürlüğe sokmaya çalışırken hem içeride hem dışarıda mayınlı bir arazide yürüyordu. ABD’yi ürkütmeden hatta zaman zaman onunla yollarını kesiştirerek ama kendi istediği hatta yürümek.
Hükümetin ABD’yi ürkütmeden kendi iradesini ortaya koymak olarak tanımlayabileceğimiz tavrı zaman zaman başarılı olsa da bazı zamanlarda da başarısızlığa uğradı. Örneğin Suriye ve İran’a dış müdahale konusunda Türkiye’nin engelleyici/geciktirici tutumunun yanı sıra füze kalkanı konusundaki teslimiyetçi tutumu bu iki farklı duruma örnek verilebilir. Davutoğlu’nun sıfır problem projesinde Arap Baharını öngörememiş olması da başka bir başarısızlık olarak değerlendirilebilir. Arap ülkelerindeki halklardan ziyade diktatör rejimleri muhatap alması Arap Baharı sürecinde Türkiye’ye karşı olumsuz bir hava oluşmasına sebep olmuştu. Davutoğlu sürecin ortalarına doğru tutum değişikliğine giderek bu durumu en az zararla Türkiye’nin lehine çevirmeye çalıştı… Aynı çizginin İsrail’i yalnızlaştırma siyasetinde başarılı olduğunnu da hatırlamamız gerek tabi… İsrail ne yapıyor? Ortadoğuda başlayan Arap intifadaları karşısında Mısır gibi bir müttefiğini kaybetme noktasına geldi. Libya muhalefetinin İsrail’e soğuk tavrı ve Tunus’ta İslamcı Nahda’nın iktidara gelmesi de Siyonist işgali yalnızlaştıran etkenler arasında. Bu sebeple Ehud Barak, “Arap baharı İslamî kesimlerin önünü açacaktır. Bu ise bizim için büyük bir tehlike oluşturmaktadır” diyor… İsrail’in bölgedeki solcu ve sağcı diktatörleri duruma göre açıktan duruma göre el altından desteklediğini biliyoruz. Bu yalnızlaşma ve “İslamcılık” korkusu İsrail’i Baas rejimini ve PKK’yı desteklemeye itmektedir. Bölgede yalnızlaşan ikinci rejim ise Suriye’yi diktatörlükle yöneten ve 48 yıl+7 aydır halkına kan kusturan Baas’ın kukla yüzü Beşşar Esed ise net biçimde ifade etti: “”Kavga, İslamcılarla Seküler Arap milliyetçileri arasında “Müslüman Kardeşler’le 1950′li yıllardan beri savaştık ve savaşmaya devam ediyoruz” Barak ve Esed’i aynı noktada buluşturan İslamcılık korkusu öyle ki PKK’yı ve CHP, İP gibi Ulusalcı kesimleri de aynı noktada buluşturuyordu. PKK Beyrut’ta Öcalan ve Esed posterleriyle resmen Kürt düşmanı Baas’a açık destek verdi. Manidar olan o ki Vatan Millet Sakarya A.Ş’nin mangalda kül bırakmayan ulusalcıları da anı süreçte Baas’a destek turu atıyorlardı Şam’da… Arap Baharı hakkında aristokrat bir tavır takınan kimi kardeşlerimiz yıllardır diktatörlükler altında nim inim imleyen kitlelere akıl vermeye kalkışınca herşeyi ABD-İsrail oyunuyla açıklama kolaycılığına savuruluyorlar. Başka kardeşlerimiz ise bu kolaycılığı İran’ın ulus-devlet çıkarları ekseninde kullanıyorlar. Bazı kardeşlerimiz ise hayalini kurdukları ideal devlet-toplumsal düzen kuruluncaya kadar oluşacak her türlü mevzi, olumlu aşamayı eksikliğini öne sürerek olumsuzluyor… Oysa önümüzde bazı olumsuzluklar olsa da zig zagları olsa da genel temayülünde İslâmî yönelişe doğru giden, İsrail’i gittikçe yalnızlaştıran, bölge insanının daha fazla kendi kaderine sahip çıktığı bir süreç var. Ne toz pembe ne de karamsar bir tablo yani…
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|