Çıraklık ve kalfalık dönemi Ak Partisini seviyorduk biz.
2002 yılında liseye başladığımda siyasetle hep ilgili biri ve aileden bu görüşe yakın bir genç olarak 3 kasımdaki heyecanımı anlatamam. 4 kasımda okul servisinde arkadaşımla gözlerimizin içindeki heyacanı da. İdollerimiz vardı en başta. Sanki ülkenin başında biz varmışız adar sevinmiştik.
22 Temmuz akşam üstü kemalist arkadaşımla girdiğim en az %45 iddiasını kazanmamdan öte bir sevinç vardı içimde. Dik durşun tebessümü. Mağdurun sesinin güçlü çıkmasının sesi.
Ve 12 Haziran..
Katiline aşık olan maktül gibi çıktı karşımıza sevdamız. Ne vatandaşın bir değeri vardı artık ne de kendisine oy verenlerin. Küçük bir daire içinde dönen milyonlarca dolarlardan pay kapan insanların iktidarına yolculuğun başlangıcı..
Ve bir bakan atadılar, adı Ömer Dinçer. Adına hürmet öğretmenler ve biz öğretmen eşleri ve tüm eğitimciler sineye çektik söylemlerini, saldırılarını. Başbakanımızın hatrına sineye çektik. Ama bıkmadı, usanmadı hakarete, hedef göstermeye aşağılamaya. Memurlar içerisinde en fazla çalışan, en çok eve iş götüren grubu vatandaşın önüne atttı. öğretmene şiddeti meşru hale getirdi.
Yetmedi. kararlıydı intikam almaya, kararlıydı yerle yeksan etmeye. Svunamıyorduk artık. Ne kendi hakkımızı ne eşlerimizin hakkını ne de kendi partimiz dediğimiz partimizi. Ancak 'ama Başbakan'ın hatrına susalım ama Davuoğlumuzun hatrına susalım" dedik olmadı.
Yetmedi Dinçer'e bu kadarı. Muhafazakar partinin milli eğitim bakanı olarak kararlıydı öğretmenlerden intikam almaya. Muhafazakar bir oartinin milli eğitim bakanı olarak kararlıydı aileleri dağıtmaya, evlenmeyi engellemeye, çocukları annesiz babasız büyütmeye.
ve biz savunamıyorduk artık sevdamızı partimizi. savunamıyorduk kendi haklarımızı. Tutuklanıyorduk, linç ettiriliyorduk, salondan attırılıyorduk.
Ama biliyoruzki sayın Bakan senden büyük Allah var. Gözünüz kör kulaklarınız sağır artık. İktidar sarhoşluğu içindesiniz ama biz sizi şahsınızı o değerli ailenzden ayırarak Allah'a havale ediyoruz. Ailenizden ayrı kalmayın bizim gibi. O değerli eş ve çocuklarınıza da Allah zeval vermesin. Ama siz öyle bir hale düşünki onların yüzüne bakamaz duruma gelin. Ve onlar size eş, baba demekten utansınlar.
Biliyorum beddua bizim inancımızda yok ama bu baskı ve zulüm altında tek sığınağımız yine yüce yaradan.
|