Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-27-2018, 22:00   #125
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak hürriyet. com.tr İLBER ORTAYLI yazıları*


İLBER ORTAYLI

Kazakistan: bozkırda doğan medeniyet;

Kazakistan göçebeliğin özelliklerini ve tarzını muhafaza etmelerine rağmen değişim yaşayan bir ülke. Değişim yaşayan bütün halklar gibi zarafetle uyumsuzluk, parlak zekâyla saflık, beceriklilik ve marifet , beceriksizlik ve bilgisizlik yan yana Kazakistanda Özbekistan’ın ruhu ve rüya abideleri, Fergana Vadisi’nin özlenen bereketi Ahmet Yesevi’nin türbesi doymaz gözlerle ve düşüncelerle düşünme tiryakisi oldum.
Kazakistan bozkırda doğan bir medeniyet; göçebeliğin özelliklerini ve tarzını muhafaza ediyor tüm halklar gibi zarafetle uyumsuzluk, zekâyla saflık, beceriklilik ve beceriksizlik bilgisizlik Kazakistan asrın ülkesi. ismi kalacak bir yer. Orta Asya’nın en göçebe ulusu ve at göçebeliğiyle geçinen bir kavim

Rusya’nın sanayileşmesi ve Sovyet teknolojisinin Kazakistan’a el atmasıyla Rus nüfus da buraya geldi. Göçerlerin toprağa yerleşmesi kolay değildir. aile yapısı sarsıntılar geçirir. Fakat Kazaklar klasik bağlarını korumayı becerdiler. Viyana Üniversitesi’nin ünlü tarihçilerinden Prof. Walter Leitsch çocukluğunu Kazakistan’da geçirmiş. Alman istilasında Hitlerden kaçan Yahudiler Almanlarla muhtemelen işbirliği yapan Volga Almanları ve Nazilerin imha tehlikesi altındaki Baltık ve Avrupa’daki Yahudi kavimler de Kazakistan’a sürülmüştü. Genç Walter Leitsch Rusça öğrendi Kazakları inceledi. toprağa yerleştirilenlerin arasında tüberküloz ve frengi baş göstermişti. Alkol, Sibirya ve Orta Asya halklarının maruz kaldığı en önemli alışkanlıktır.

Kazaklar ciddi bir ulus. İç açıcı olmayan bütün mebuslar Rusça görüşüyor. Parlamentoda Kazakça duymak mümkün değil bu derecede temiz, parlak bir Rusça başka halklarda Ermeniler, Gürcülerde Rusyada bile duyulmaz. Rus dilini en iyi muhafaza eden eski Sovyetler Birliği üyesi Türk halklardır. Ayakta kalmak, ve Sovyet rejimine katılmak için güzel Rusça öğrenmişler. Türkçe ve İngilizce öğrenen kazak gençlerde çok başarılı ve mükemmel kazakistan ALLAH VERGİSİ BİR COĞRAFYA dünyanın en geniş topraklarına sahip dokuzuncu ülkesi durumunda fakat nüfus yoğunluğu en düşük olanlarından. Coğrafyaya güneydeki Tanrı Dağları ve Altay Dağları geniş bereketli ovalar hâkim

insanlar ziraat ve hayvancılığa lüzum görmüyor az zahmetle kendiliğinden yetişen arpa, buğday, doğal enerji kaynakları ve zenginlik getiriyor. Sovyet coğrafyasını en az sıkıntıyla geçiştiren ülkenin Otoriter bir rejimi var ama bunaltıcı ve gaddar olmadılar gürül gürül akan ırmaklar yeşil stepler çorak bozkır ve çöl var. Tevfik Fikret’in yazdığı gibi Öyle bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin / Fakat, eyvah, çorak yerde akıp gitmişsin
ASTANA KÜLTÜR ŞEHRİ*Kazakistan’da coşan, akan nehirlerin bir müddet sonra çölde buharlaşıp kayboluyor Bunları tutmak için baraj ve suni gölet gibi tedbirler çok yavaş ilerliyor, ihtiyaç hissedilmiyor. Kuzeyde inşa edilen yeni başkent Astana çok masrafa mal oldu. Bir maket şehir bir kültür merkezi.

Uluslararası Nazarbayev Üniversitesi, şehrin operası ve konser salonu işleyişleriyle ve verdikleri itibarla şark âleminin üstünde. Bir milyonu geçen nüfusuyla eski başkent Almatı kendine özgü eski Sovyetlerden, Moskova dahil hiçbirinde rastlanmayacak kadar cıvıl cıvıl garp kültürünü kurumlarını, hayat tarzını barındıran bir şehir.
Nazarbayev güneye önem veriyor, en güneydeki eyaletin adını Turan’a çevirdi. Başkent Çimkent 800 bin nüfusla üçüncü şehir iken özerk statü verilip eyalet başkenti Yesi şimdiki adıyla Türkistan oldu. Yesi Anadolu şehrinin zenginleşmiş hali Timur’un 1389 da yaptırdığı muhteşem Hoca Ahmet Yesevi Türbesi yer alıyor. Şehrin ötesinde Ahmet Yesevi’nin hocası olan Arslan Baba’nın türbesi ve camisi var. masmavi çiniler, güney Kazakistan bozkırının ortasında bütün heybetiyle yükseliyor.

Bir zaman çok tenkit edilmişti, Türkiye üniversiteyi neden Özbekistan sınırında, başkent Taşkent’in yakınına kurdu diye. üniversitenin çalışması konusunda zorlukları vardı. Fakat şimdi isabetli karar olduğu anlaşıldı koca eyaletin başkentinde tek üniversite Türkiye-Kazakistan ortak kuruluşu Ahmet Yesevi Üniversitesi. Kurumun geleceği parlak. KUSUR DA VAR MEZİYET DE*
Kazakistan coşan bir coğrafya; kusurları da var, meziyetleri de. İnşallah sönüp giden değil yoluna coşkuyla ve bollukla devam eden bir ülke olur Doğu coğrafyasında Türkiye’ye en yakın olan üç ülkeden biri.



Abdülmecid Han 25*Haziran 1861’de 157 yıl önce Osmanlı tarihinin ismi en çok zikredilen ve az tanınan hükümdarı Abdülmecid Han vefat etti.
38 yaşındaydı. IV. Murad ve II. Osman gibi tahtı genç terk edenlerdendi. Sultan II. Mahmud’un en yaşlı çocuğu Cemile Sultan’dı. erkek olsa kim bilir nasıl bir tarih bekliyordu Taht küçük kardeşi Abdülmecid’e kaldı.1823 Nisanı’nda doğan Abdülmecid Han tahta 1 Temmuz 1839 da çıktı 16.5 yaşındaydı. tarihimiz bu genç padişahın 22 yıllık saltanatını çok basit değerlendirdi Bir kısmı onu Tanzimatı elinde istedikleri gibi kullandıkları reformlara bu yüzden karşı çıkamayan, zevk-u sefaya, eğlenceye ve içkiye düşkün bir padişah olarak karalarlar Bir kısmı Osmanlıda tüketimi arttıran, devleti batıran İngiltere, Avrupayı izleyen hükümdar olarak niteler iftira atarlar peki gerçekte şanlı osmanlı sultanı nasıl bir hükümdardı

Tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu Sırbistan’ın doğusundan başlayarak bütün Bulgaristan’ı, Arnavutluk’u, Atina Preveze, Adriyatik ve Egedeki bütün kuzey Yunanistan’ı, Kiklos adaları hariç bütün Ege adalarını, Girit’i, Kıbrıs’ı, bütün Suriye, Irak, Filistin, Lübnan’ı, Arap yarımadasını, Hicaz Umman bölgelerini, Yemen’i, Mısır’ı, Trablusgarp’ı, Tunus’u içeriyordu. İlk demiryolu Batı Anadolu’da ve Balkanlar’da Sultan Abdülmecid devrinde döşendi. Önemli hastaneler kurdu Tıbbi personel yetişti Ziraatta yeni ürünlere geçildi
İlkokullardan kız ve erkek rüşdiyeleri ortaokul, ilk erkek ve kızlar için açılan yüksek muallim okulları kurulması onun devrindedir. Üniversite kurdu muvaffak olunamadı, üniversiteyi meydana getiren Tıbbiye, Baytar Mektebi, Orman Mektebi gibi kurumlar onun devrinde kuruldu

Askeri mektepler düzenlendi kurmay eğitimine geçildi. Vilayet ve, belediye nizamnameleri, sağlıkla ilgili tedbirler ve kanunlaşmalar ya onun zamanında başlandı.Lise düzeyinde olmakla birlikte imparatorluğun iç ve dış idaresi için önemli memur yetiştiren okullardan Galatasaray Mekteb-i Sultanisi ve Mekteb-i Mülkiye kuruluşuna başlandı telgraf Osmanlı posta sistemine askeri ve idare muhaberata geçişvonun zamanına aittir. Matbuat yayıldı. Sarayların inşası zaruretti. Topkapı Sarayı yetersizdi devleti borca batıranlar saray inşaatı değil, Kırım Savaşı ve Osmanlı-Rus Harbi’dir. 19. yüzyılın savaşı kolay değildi.16.5 yaşında tahta çıkan genç padişahın hanedan üyeleri içinde görülmeyecek derecede bir insan sarrafıydı çalışma grubunu fevkalade yönetti

Cevdet Paşa ile Midhat Paşa’yı geleceğin kan düşmanlarını, Reşid Paşa ile Ahmed Vefik Paşa ve Fuad Paşa’yı bir arada yönetmek, onun marifetiydi. Olgunluk ve insanı tanıyıp idare etmek, 16 yaşındaki bir Türk çocuğu için bulunmaz bir meziyettir.Saray hayatı modernleşti saraylardan okumuşlar çıktı. 38 yaşında hayatı terk eden Abdülmecid Han adi cinayetlerin dışında hiçbir idam infaz edmemiştir. Dış dünya ile ilişkiler ustaca yürütüldü kendisinden sonra kardeşi Abdülaziz Han devrine musiki resim sanatı, kuruluşları devredilmiştir. Tanzimat devrinin tarihi, biyografileri henüz yazılmamıştır. Bu bizim için çağdaş Türkiye’yi anlamaktaki en büyük noksandır. Abdülmecid Han doğru değerlendiremediğimiz bir hükümdardır.

*
İLBER ORTAYLI

300 budala her cemiyette çıkar

Türkiye Fransızca veya Almanca bölümlerinin kapatıldığı bir ülke değil; bu dilin arkasındaki kültür ve sosyal yapıyı inceleyen bir ülke olmalıdır.
YÖK’ün bölüm kapatma kararı isabetsiz Pireye kızıp yorgan yakamayız. 300 budala ve küstah her cemiyette çıkar Bir başkasının dini akidelerine ve dua kitaplarına karışanlara aklı başında insanlar iyi gözle bakmaz. XIV.*Louis Fransada önemli bir kararın tatbikine başladı. Fransa’da “Jeux de langue”, taklit edilen okul sistemiyle kabiliyetli gençlere Türkçe, Farsça ve Arapça öğretiliyordu. Viyana Muhasarası’nı izleyen yıllarda müthiş raporlar yazan Fransız Büyükelçi Girardin bunlardandı ve Türkologdu. Avusturyalı tarihçi Hammer-Türk edebiyat ve tarihi üzerinde ilk önemli eserleri meydana getirendir.

Toderini Türk edebiyat bilgileri veren İtalyan’dır. 17. ve 18. asırlarda Fransızlara ve Avusturyalılara diplomatik rapor yazan Venedikli elçiler ve İtalyan tercümanlardı. yanlış, yalan bilgi verdiler Çareyi “dil öğrenmekte bulursun” zihniyetiyle Doğu dilleri eğitimine başlandı.Türk imparatorluğu Fenerli Rum beylerini İtalya ve Fransa’da okuyanları kullandı. Bizde Fransızca eğitimi ve dilinin öğrenilmesi diplomasiden çok medeniyet problemi olarak ortaya çıktı. Orduyu ıslah edip mühendislik, tıp ve baytarlık eğitimi için, hukuki metinleri okumak için Fransız dilini öğrendik. Fransızca Türk Batılılaşmasının anadilidir. Felsefeyi ve edebiyatı okumak askeri ve idarinin arkasından geldi.

Tanzimat’ın büyük adamları sadrazam Mehmed Paşa gibi, halkın içinden çıkıp kalemde, memuriyete başladığı zaman bin zahmetle Fransızcayı öğrenen kimselerdir. Bu sadrazamın kaleminden çıkan Fransızca veya Reşit Paşa’nın kullandığı üslup yabancıların hayranlığını çekmiştir. Diplomasi önemlidir, diplomasinin dili Fransızcayı kullanmakbda önemidir. Zamanla bu iş Avrupa dillerine yayıldı. İngilizce bahriye diliydi. Enver Paşa’nın nesli Almancayı öğrendi. Prusya askerinin nizamını kapmak için başka çare yoktu. Son halife Abdülmecid Almancayı bilirdi. 1930’ların Türkleri bilimi öğrenmek için Almanca öğrenmekten kaçınmadılar.

Fransızların Türkçeyi ne kadar öğrenebildikleri önem verdikleri mühim değil. ama Fransa’da Türkçe çok uzun zamandan beri öğretiliyor. Doğu Dilleri ve Uygarlıkları Ulusal Enstitüsü bunlardan biri. Üstelik yeni nesil Türkologlar meraklı ve sebatlı ama dedik “siz kendinize bakın Fransız dilini öğrenmek ve öğretmek zorundayız. Sırf Amerikan İngilizcesiyle dışa açınılmaz. Batı dillerini bilmek gerekir. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Türkler olmadan oranın tarihini anlamak mümkün değildir. Bizim de hiçbir ülkeyi dışlamadan tarihimizi ve coğrafyamızı öğrenmemiz gerekir ona göre temaslarımızı geliştirmek zorundayız


Yabancı dili Fransızca Latince ve Yunancayı da öğrenmek gerekir Türkiye Fransızca veya Almanca bölümlerinin kapatıldığı bir ülke değil; bu dilin kültürel ve sosyal yapısını inceleyen bir ülke olmalıdır. Etrafımızı tanımazsak ayakta kalamayız. Son 30 yıl da Rusça bilenlerin nüfuz sayısı arttı, fena mı oldu. Sanayiciler tüccarlar kazançlı çıktı. Bilim adamlarına yeni ufuklar açıldı. Asya ve Kafkasya’daki Türklerle kültürel bağımız kuruldu. bu diplomasimize ve barışçı görüşmelerimize yansıdı. Komşumuz komşumuz oldu, daha yakından tanıyoruz. YÖK’ün bölüm kapatma kararı isabetsiz belirtmeye lüzum dahi yok. Pireye kızıp yorgan yakamayız. 300 tane budala ve küstah her cemiyette çıkar. Bir başkasının dini akidelerine ve dua kitaplarına karışanlara iyi gözle bakılmaz. Bunun için bütün insanların dilini ve kültürünü çevremizden ve dünyamızdan atmanın âlemi yoktur.


İLBER ORTAYLI

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

GEÇTİĞİMİZ hafta İranlı tezhip ve minyatür sanatçısı Maryam Khorrami ve Azam Eisazadeh’nin eserleri Sultanahmet’te teşhir edildi.
ilginç çünkü İranlılar Türk minyatürlerine basit eserler olarak bakarlar. Bu iki sanatçı farklı görüşte; 18. ve 19. asırdaki Osmanlı minyatür ve tezhip sanatının özellikleri ve kendine has karakterini fark edenlerden.Safeviler devrinden beri İran’da gelişen minyatür sanatını çok iyi bildikleri açık. İmparatoriçe Farah Pehlevi’nin kurduğu vakıftan beri bu dalda çalışan İranlı sanatçı çoktu. Sergi bunun örneğiydi.

AYIP; HEKİM DÖVÜLÜYOR

Birtakım adamların dövmedikleri doktor bey ve hanım, hemşire, sağlık görevlisi ve onlar da yoksa hademe, kırmadıkları cam yok. Sorumuz ortada. bu rahatlama sağlık hizmetlerinin mükemmelliğinden mi ileri geliyor, yoksa “Bunlar size hizmet etmekle mükellef, işini yapmayan olursa haddini bildirin, düsturuyla etrafı dağıtmaktan mı ileri geliyor Soruyoruz emniyet kuvvetleri nerede? TV*kanallarında Birtakım adamlar hastane kuyruklarında canımız çıkardı, kötü muamele görürdük, her şey düzeldi, Allah razı olsun” diyorlar.haberler; üstelik de bazılarını basındaki sansürden renkli camdan çok gittiğimiz hastanelerde öğreniyoruz.Birtakım adamların dövmedikleri doktor ve hanım, hemşire görevlisi ve onlar da yoksa hademe, kırmadıkları cam yok.
bu rahatlama sağlık hizmetlerinin mükemmelliğinden mi ileri geliyor,

“Yarım saattir dışarıda bekliyoruz. Ne diye hastayla oyalanıyorsun, işini yapsana” diyen hayırlı evlat doktor beyin gücü yettiği için doktor hanımın yüzünü dağıtıyor. Ne de hayırlı evlat ama hayatının acısını kadın doktor döverek çıkartıyor. hapishaneden evvel tımarhanede altında tutulması gerekir. Maalesef böyle olur sağlık reformu dediğin” kitleler kışkırtıldı ve bu sonuçlar çıktı. doktorlar size hizmet etmek için orada” resmi ağızlar tekrarlıyor ve oy bekliyor Sağlık Bakanlığı, hekimler başta olmak üzere sağlık personelini koruyamıyor. Arızalı insanların hücumuna maruz kalıyorlar.özel hastaneye gidenlerden değilim. Tanıdığım hekimlerin mükemmelleri var, devlet hastanelerine idiyorum ve tavsiye ediyorum.

devlet hastanelerinde. bir kısım hastaneye düştüğünde yaşı 90’a yakın aile bireyi hastanede vefat ettiğinde kapı kırmayı, hastane çalışanını dövmeyi ritüel haline getirdiler. Soruyoruz emniyet ve Sağlık Bakanlığı nerede? hastanelerin üstünden T.C. rumuzunu kaldırmakla iş bitmiyor. Millete hizmet için hastanene ve sağlık personeline sahip çıkacaksın. Tıpkı çocuklarımıza eğitim için devlet okullarına ve öğretmenlere sahip çıkmak gerektiği gibi.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla