AVRUPA BİRLİĞİ
Türkiye mutlaka AB'ye girmeli
Müslüman dünyadaki fikirler savaşını ılımlıların kazanmasını istiyorsak, demokrasi ve İslam'ı bir arada yaşatan Türkiye'yi güçlendirmeliyiz
13/01/2004
Thomas L. Friedman (Arşivi)
İstanbul ziyaretimde, kıyısında Topkapı Sarayı'nın uzandığı Boğaz'da uzun bir yürüyüş yaptım. Medeniyetler çatışması ve bundan nasıl kaçınabileceğimiz üzerine kafa yormak söz konusu olduğunda, Avrupa ve Asya'nın göz kamaştırıcı şekilde birleştiği bu topraklardan daha uygun bir yer bulmak zor. Kendimizi kandırmayalım: tarihin önemli bir dönemecinde yaşıyoruz ve geleceğin nasıl şekilleneceği meçhul.
Açık olan şu ki, Usame bin Ladin amacına ulaştı: 11 Eylül, Yahudi-Hıristiyan Batı ile Müslüman Doğu arasında gerçek gerilimler doğurdu. Her iki taraftaki dindarlar, şimdi açık açık birbirlerinin inançlarını suçluyor.
Bu gerilimlerin gerçek bir medeniyetler çatışmasına yol açıp açmayacağını ise şu belirleyecek: Üç yerde, Türkiye, Irak ve İsrail-Filistin'de Batı ile İslam arasında köprüler mi kuracağız, yoksa hendekler mi kazacağız?
Dilerseniz Türkiye'den, yani Avrupa'daki yegane Müslüman serbest piyasa demokrasisinden başlayalım. 15 Kasım'da intihar bombacılarının saldırdığı iki sinagogdan birinin dışındaki sokak tekrar açılırken İstanbul'daydım.
Üç şey beni son derece etkiledi: Birincisi, Türkiye'deki baş hahamın törene, İstanbul'un en üst düzey Müslüman din adamıyla ve belediye başkanıyla el ele katılmasıydı; kalabalık onlar geçerken üzerlerine kırmızı karanfiller atıyordu. İkincisi, Türkiye'nin İslamcı bir partiden gelen lideri Erdoğan'ın, baş hahamı ziyaret etmesiydi -bu Türkiye tarihinde bir ilkti. Üçüncüsü ve en dikkat çekicisi ise, sinagoglara saldıran bombacılardan birinin babasının yaptığı açıklamaydı.
Acılı baba Şefik Elaltuntaş, Zaman gazetesine şunları söylüyordu: "Biz ülkesini, bayrağını ve Kuran'ı seven saygın bir aileyiz. Fakat bu çocuğun neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyoruz... Bırakın Yahudi kardeşlerimizin baş hahamıyla bir araya gelelim. Bırakın onu kucaklayayım. Ellerini ve cüppesini öpeyim. Oğlum adına özür ve ölenler için başsağlığı dileyeyim... Onlarla barışmazsak lanetleneceğiz."
A
ynı gazete hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'ten bir alıntı yapıyor: "İslam dünyası terörizme karşı, hiçbir 'fakat' veya 'rağmen'e başvurmaksızın, sert önlemler almalı."
Burada bir mesaj var: Meseleler bağlamı içinde ele alınıyor. Türk siyasetçiler, köktendincilerden yılmıyor, çünkü (Arap siyasetçilerin birçoğundan farklı olarak) demokratik şekilde seçilmiş olmaktan gelen bir meşruiyetleri var. Yanı sıra intihar bombacılarının aileleri, çocuklarının eylemlerini hiçbir şekilde kutsamıyor. Bu barbarlığı kınamaktan korkmuyorlar, çünkü bu tür olayların utanç sebebi ve Türkiye'nın
ılımlı İslam geleneğine yabancı sayıldığı özgür bir toplumda yaşıyorlar; dinsel çoksesliliği daima kucaklamış ve Türklerin çoğunun 'gerçek' İslam olarak gördüğü bir gelenek bu.
Bütün bunlardan dolayı, Müslüman dünyadaki fikirler savaşını ılımlıların kazanmasını istiyorsak eğer,
Türkiye'nin demokrasi, modernizm, hoşgörü ve İslam'ın bir arada yaşadığı bir model olarak güçlenmesine yardım etmeliyiz.
Bu modelin güçlenmesine, Türkiye'nin AB'ye üye olmasından daha fazla yardım edecek bir ikinci şey yok; AB buna dair temel kararını 2004 içinde verecek.
Türkiye kendisini AB üyeliğine hazırlayabilmek için bir dizi muazzam reforma imza attı. Eğer bütün bunlar yapıldıktan sonra AB kapısını Türkiye'ye kaparsa, Müslüman dünyanın dört bir köşesindeki aşırılıkçılar,
ılımlılara şunu söyleyecek: "İşte görün, biz size demiştik. AB bir Hıristiyan kulübüdür ve bizi asla almaz. Öyleyse niye onların kurallarına uyalım ki?"
Türkiye'nin AB üyeliği öylesine önemli ki, ABD Türkiye'nin kabul edilmesi uğruna AB'ye mali destek vermeyi bile düşünmeli. Eğer bu proje başarısızlığa uğrarsa, ne kadar çetrefilli olursa olsun, Türkiye'ye NAFTA üyeliği teklif etmeliyiz.
Ankara'da görüştüğüm Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bana şunları söyledi:
"Eğer AB bazı mazeretler yaratır ve Türkiye'ye bütün bu reformların ardından 'hayır' derse, eminim ki AB de kaybedecek, dünya da. Türkiye kabul edilirse hem AB hem de dünya barışı kazançlı çıkacak. Bu Müslüman dünyaya verilmiş bir armağan olacak... Diğer Müslüman ülkeleri ziyaret ettiğimde (Suriye, İran, Suudi Arabistan), bizim yaptıklarımızdan gurur duyduklarını görüyorum. İlerleyişimizden (AB'ye katılmak için gerçekleştirdiğimiz siyasi ve ekonomik reformlardan) gurur duyuyorlar. Bunu bana söylüyorlar. 'Reform süreci nasıl gidiyor?' diye soruyorlar."
Evet, herkesin gözü AB'nin üzerinde. Türkiye'nin etrafına hendek kazıp dev (ve tarihi) bir hata mı yapacak, yoksa Türkiye ile arasında köprü mü kuracak?
(11 Ocak 2003)
|