Okuduğumuz Kitaptan Cümleler
pek cümle sayılmaz ama çanakkale mahşerinden
arada okurumda...
... Mösyö Valentin hayallere daldı. Oğuzhan'dan başlayan Türk tarihi gözlerinin önündeydi. 'Tanrı'nın kırbacı' dedikleri Atilla ünlü kılıcını çekmiş, Avrupa'yı titretiyordu. Alparslan'ın Diyojen'i perişan edişini görür gibiydi. Atını denize süren cengaver Fatih'in topları Bizans'ın surlarını dövüyordu. Bir insanın pasaportla gezemeyeceği ülkeleri kısacık saltanatında ülkesine katan Yavuz, Sina Çölü'nü geçiyordu. Her bahar 'Bize mi sefer yapacak?' korkusuyla Batılıların rüyalarına giren Kanuni, Mohaç'ı geçmiş, atını mahmuzluyordu...Ele avuca sığmayan akıncıların ufuklardan ufuklara yankılanan naraları duyuluyordu.. İşte bu sonsuz enerj, muhteşem tarih çuvalların içinde titreyen sıska vücutlara dönmüştü!...Çanakkelede direnişi ölümden önceki son savleti olabilirdi!...Bu morarmış ellerin yüzlerin bir torba kemik haline gelmiş vücutların kaderi toprak olmaktı
... Kulübenin kapısı açıldı; bastonuna dayanarak bir kocakarı dışarı çıktı ve bağırmaya başladı. Gazanfer! Mücahit! Muzaffer! Çocuklar kulübeye doğru koşarken Mösyö Valentin'in yüzü ciddileşti, bakışları değişti, arkalarından bakarak mırıldanmaya başladı.
-Gazanfer! Mücahit! Muzaffer!.. haa!.. En karanlık gününde çocuklarına bu adları takan millet, bir yerde toprağa gömülse bile, bir başka yerden fışkırır!!!
|