Kur'ân-ı Kerim'de İbrâhîm (a.s.)
Kur'ân-ı Kerim'de "İbrâhîm" ismi 69 yerde geçer. 25 ayrı sûrede Hz. İbrâhim'den değişik vesilelerle bahsedilir. Hz. Mûsâ’dan sonra, Kur’ân-ı Kerim’de isminden en çok bahsedilen ikinci peygamber İbrâhim (a.s.)’dir. Bunun yanında, 213 âyet, Hz. İbrâhim’le (hayatı, mücâdelesi, mesajı, duâları ile) ilgilidir.
Kur'an'da Hz. İbrâhim, değişik sıfatlarla anılmış ve kendisinden övgüyle bahsedilmiştir. Kur'an'da geçen sıfatlarından bazıları; Evvâh: Başkalarına çok üzülüp âh eden, bağrı yanık (Tevbe: 9/114; Hûd: 11/75), Halîm: Çok yumuşak huylu (Tevbe: 9/114; Hûd: 11/75), Münîb: Allah'a sığınan (Hûd: 11/75), Hanîf: Allah'ı bir tanıyan, Hakka yönelmiş (Bakara: 2/135, Âl-i İmrân: 3/67, 95; Nisâ: 4/125 vd.), Halîl (Halîlullah): Dost, Allah dostu (Nisâ: 4/125), Kaanit: Allah'a kulluk eden (Nahl: 16/120), Şâkir (Allah'a çok şükreden (Nahl: 16/121).
"Bir zamanlar Rabbi İbrâhim'i birtakım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince; 'Ben seni insanlara imam/önder yapacağım' demişti. 'Soyumdan da (imamlar/önderler yap, yâ Rabbi!)' dedi. Allah: 'Ahdim zâlimlere ermez (onlar için söz vermem)' buyurdu." (Bakara: 2/124)
"Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrâhim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrâhim ve İsmâil'e: ''Tavaf edenler, ibâdete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun' diye emretmiştik." (Bakara: 2/125)
"İbrâhim de demişti ki: 'Ey Rabbim! Burayı emîn bir şehir yap, halkından Allah'a ve âhiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle.' Allah buyurdu ki: 'Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azâbına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!" (Bakara: 2/126)
"Bir zamanlar İbrâhim, İsmâil ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı

'Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz Sen işitensin, bilensin." (Bakara: 2/127)
"Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibâdet usûllerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin." (Bakara: 2/128)
"Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden Senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara Kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü azîz olan, üstün gelen; hakîm olan, her şeyi yerli yerince, hikmetle yapan yalnız Sensin." (Bakara: 2/129)
"İbrâhim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, Biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o âhirette de sâlihlerden/iyilerdendir." (Bakara: 2/130)
"Çünkü Rabbi ona: 'Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine teslim olup boyun eğdim, müslüman oldum' demişti." (Bakara: 2/131)
"Bunu İbrâhim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da: 'Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölün (dedi)." (Bakara: 2/132)
"Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: 'Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?' demişti. Onlar: 'Senin ve ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuş, O'nun için müslüman olmuş kimseleriz' dediler." (Bakara: 2/133)
"Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız (yaptıklarınız) sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz." (Bakara: 2/134)
"(Yahûdiler ve hıristiyanlar müslümanlara

'Yahûdi ya da hıristiyan olun ki, hidâyeti (doğru yolu) bulasınız' dediler. De ki: 'Hayır! Biz, hanîf olan İbrâhim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi." (Bakara: 2/135)
"Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya'kub ve esbâta (torunlara; Ya'kub'un on iki evlâdından torunlarına) indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olup müslüman olduk' deyin." (Bakara: 2/136)
"Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya'kub ve esbâtın (torunların) yahûdi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: 'Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?' Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şâhitliği gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gâfil değildir." (Bakara: 2/140)
"Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrâhim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi?! İşte o zaman İbrâhim: 'Rabbim, hayat veren ve öldürendir' demişti. O da: 'Ben (de) hayat verir ve öldürürüm' demişti. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir' dedi. Bunun üzerine kâfır apışıp kaldı. Allah zâlim kimseleri hidâyete erdirmez." (Bakara: 2/258)
"İbrâhim Rabbine: 'Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster' demişti. Rabbi ona: 'Yoksa inanmadın mı?' diye sordu. İbrâhim: 'Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim).' dedi. Bunun üzerine Allah: 'Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir; üstün gelen, her şeyi yerli yerince, hikmetle yapandır' buyurdu." (Bakara: 2/260)
"Allah, birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem'i, Nûh'u, İbrâhim âilesi ile İmrân âilesini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah (her şeyi hakkıyla) işiten ve (her şeyi tümüyle) bilendir." (Âl-i İmrân: 3/33-34)
"Ey ehl-i kitap! İbrâhim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?" (Âl-i İmrân: 3/65)
"İbrâhim, ne yahûdi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi." (Âl-i İmrân: 3/67)
"İnsanların İbrâhim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah mü'minlerin velîsi/dostudur." (Âl-i İmrân: 3/68)
"De ki: 'Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrâhim'in milletine/dinine uyun. O, müşriklerden değildi." (Âl-i İmrân: 3/95)
"Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke'deki (Kâbe)'dir. Orada apaçık âyetler/nişâneler, (ayrıca) İbrâhim'in makamı vardır..." (Âl-i İmrân: 3/96-97)
"...İbrâhim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik." (Nisâ: 4/54)
"Onlardan bir kısmı İbrâhim'e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; (onlara) kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter." (Nisâ: 4/55)
"Doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrâhim'in, hanif/Allah'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır?! Allah İbrâhim'i halîl/dost edinmiştir." (Nisâ: 4/125)
"İbrâhim, babası Âzer'e: 'Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de, kavmini de apaçık bir dalâlet/sapıklık içinde görüyorum' demişti." (En'âm: 6/74)
"Böylece Biz, kesin iman edenlerden olması için İbrâhim'e göklerin ve yerin melekûtunu (izzet ve hükümranlığını) gösteriyorduk." (En'âm: 6/75)
"Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü; 'Rabbim budur' dedi. Yıldız batınca, batanları, yok olanları sevmem' dedi." (En'âm: 6/76)
"Ay'ı doğarken görünce, 'Rabbim budur' dedi. O da batınca, 'Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette dalâlette olan/yoldan sapan topluluklardan olurum' dedi." (En'âm: 6/77)
"Güneşi doğarken görünce de, 'Rabbim budur, zira bu daha büyük' dedi. O da batınca, dedi ki: 'Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) şirk/ortak koştuğunuz şeylerden uzağım." (En'âm: 6/78)
"Ben hanîf (Allah'ı bir bilen ve O'na yönelmiş) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." (En'âm: 6/79)
"Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: 'Beni doğru yola hidâyet etmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na şirk/ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?" (En'âm: 6/80)
"Siz, Allah'ın size, haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na şirk/ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım?! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan (Allah'ı tek ilâh kabul edenlerle O'na ortak koşanlardan) hangisi (Allah'ın azâbından) emniyette/güvende olmaya daha lâyıktır?" (En'âm: 6/81)
"İman edip de inançlarına herhangi bir zulüm (şirk) karıştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." (En'âm: 6/82)
"İşte bu, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz huccetlerimiz/delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir." (En'âm: 6/83)
"De ki: 'Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, hanîf/Allah'ı birleyen İbrâhim'in milletine/dinine iletti. O, şirk/ortak koşanlardan değildi." (En'âm: 6/161)
"Onlara, kendilerinden evvelkilerin, Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendilerine zulmetmekte idiler." (Tevbe: 9/70)