|
Hazreti İbrahim (a.s)
Planlı Davranmak ve Aşamalı Olarak Düşünmek
Önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi Hz. İbrahim, kavmini Allah'a iman etmeye davet ederken türlü planlar yapmış ve çok farklı yöntemler izlemiştir. Bu yöntemlerden biri de, olası tehlikeleri ve alabileceği tepkileri düşünerek önceden çeşitli önlemler almaktır. Kuran'da peygamberlerin Allah'ın vücutça ve ilimce desteklediği, üstün bir hikmet, anlayış ve kavrayış yeteneği verdiği, Allah'ın ilhamıyla çok akılcı ve etkili tedbirler alan, basiret sahibi kullar oldukları haber verilmektedir. Hz. İbrahim'de de bu üstün özellikler en kamil şekilde ortaya çıkmaktadır. O, Allah'ın kendisine verdiği sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmiş, insanları hidayet yoluna davet etmek için elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullanmıştır.
Hz. İbrahim'in karşısında çok kalabalık bir topluluk vardır. Üstelik bu topluluk onu öldürmekle, taşlamakla ve yurdundan sürmekle tehdit etmektedir. Hz. İbrahim ise, kendisine türlü tuzaklar kurmaya çalışan bu müşrikleri mutlaka yanından uzaklaştırmak istemektedir. Bunun için de onlara "hastayım" demiştir:
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizler neye tapıyorsunuz? Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz? Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?" Sonra yıldızlara bir göz attı. "Ben, doğrusu hastayım" dedi. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. (Saffat Suresi, 85-90)
Hz. İbrahim'in, söylediği sözle inkarcıları yanından uzaklaştırması son derece hikmetli ve akılcı bir tavırdır. Çünkü onun hasta olduğunu duyan kişiler, kendilerince bir zarar görmemek için ondan uzaklaşmış, böylece Hz.İbrahim'e bir zarar verememişlerdir. Bu şekilde yalnız kalan Hz. İbrahim, putları kırmak için de zaman kazanmıştır. Eğer böyle birşey söylememiş olsa, inkarcı kavmi yanından ayrılmayacak, o da putları kırıp tuzak hazırlama imkanı bulamayabilecekti. Hz. İbrahim'in insanları şirk gibi bir günahtan arındırmak için gösterdiği bu ince plan, onun Allah korkusu, Allah sevgisi ve iman gücüyle hareket ettiğinin en güzel örneklerindendir. Allah'ın kendisine verdiği tebliğ sorumluluğunu yerine getirmek için çok büyük bir cesaret ve kararlılıkla, hiçbir zorluk karşısında yılmadan gayret etmiştir. İnsanlardan hiçbir karşılık beklememiş, kötülüklere iyilikle karşılık vermiş, bunları yaparken de sadece Allah'ın rızasını hedeflemiştir.
Kuran'da "bir şeyi kusurlu göstererek zalimlerin elinden kurtarma" ile ilgili bir örnek daha verilmektedir: Bu örneklerden biri, Hz. Musa ile birlikte yolculuk eden Hz. Hızır kıssasında yer alır. Ayetler şu şekildedir:
Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." (Kehf Suresi, 71)
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." (Kehf Suresi, 79)
Allah'ın özel bir ilimle desteklediği kutlu bir kulu olan Hz. Hızır'ın gemiyi delişinde de çok büyük bir akıl, basiret ve ileri görüşlülük dikkati çekmektedir. Ayetlerde Hz. Hızır'ın Allah'a güçlü imanıyla, tevekkülü, teslimiyeti ve daha birçok özelliğiyle övülen, her hareketi hayır ve hikmet üzere olan bir kul olduğu bildirilmektedir. Hz. Hızır bir gemiyi delmiştir ve bunu yaparken çok önemli birkaç amacı vardır. İleride bu gemidekilere ve gemiye zarar verecek zorba bir kral olduğunu bilmekte, merhametiyle hemen yoksulların yardımına koşmaktadır. Onların sıkıntı içine düşmelerini, zorba kimselerden zulüm görmelerini engellemek istemiştir. O nedenle de yoksulluk ve ihtiyaç içinde olan bu insanları korumak için hemen gemilerinde bir delik açmış, böylece gemiyi eksik ve kusurlu göstererek zalimlerin elinden kurtarmıştır. Bu arada gemiyi makul ölçülerde, tekrar tamir edildiğinde kolayca kullanılabilecek şekilde tahrip etmiştir. Böylece gemiyi gören kişi kusurlu zannedecek ve el koymaktan vazgeçecektir. Ancak müminler, zorba kişilerin mallarını gasp etme tehlikesi ortadan kalktıktan sonra gemiyi kolaylıkla yeniden tamir edip, kullanılabilecek hale getireceklerdir.
Ayetlerin devamında Hz. Hızır Allah'ın emirlerini tereddütsüz uygulayan, merhamet ve şefkatiyle dikkat çeken, iman edenlere düşkünlüğü ve yardımseverliğiyle tanınan, sabrı ve kararlılığıyla övülen hikmet sahibi bir kul olduğu anlatılmaktadır. (Detaylı bilgi için bkz. Kehf Suresi'nden Ahir Zamana İşaretler, Harun Yahya)
Hz. İbrahim de inkarcı kavimle mücadele ederken kurduğu bir plan gereği, kavminin bir ilah olarak görüp, taptıkları putların hepsini kırmış, ancak bir tanesini sağlam bırakmıştır. Bunu gören insanlar Hz. İbrahim'i putları kırmakla suçlamış ve onu kendilerince cezalandırmak istemişlerdir. İşte Hz. İbrahim'in inkar edenlere yönelik hazırladığı plan -daha önce de belirttiğimiz gibi- burada ortaya çıkmaktadır:
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin." (Enbiya Suresi, 63)
Hz. İbrahim'in bu cevabıyla, taştan, tahtadan putların tüm kainatı yönlendirdiğine, canlılar üzerinde hakim olduğuna inanan putperest kavmi çok büyük bir çıkmaza girmiş, küçük düşmüş, hiçbir cevap verememiştir. Çünkü bu putların hiçbir güçü olmayan, cansız, taş ve tahta parçalarından heykeller oldukları açıktır. Bu apaçık gerçeği kabul etmekten başka çareleri olmadığı ortadadır. Ancak vicdanen ve kalben inandıkları bu gerçekleri açıkça söyleyemezler. Bunu yapmalarının nedenlerinden biri ise Allah'ın Kuran'da da bildirdiği gibi "zulüm ve büyüklenmeleri"dir. (NemlSuresi, 14)
Hz. İbrahim'in tebliğinde vurgulanacak bir diğer önemli konu ise, onun yeni bir anlatıma başlamadan önce, kavminin tüm çarpık inançlarını tamamen ortadan kaldırmış olmasıdır. Allah Hz. İbrahim'e çok büyük bir hikmet, üstün bir anlayış ve tebliğ gücü vermiştir. Kavmini Allah'a iman etmeye davet ederken en hikmetli, en etkili ve en akılcı üslubu kullanmıştır. Allah'ın ilhamıyla kavminin çarpık dinini tamamen ortadan kaldırmış, şirk dininin ne kadar büyük bir yanılgı ve sapkınlık olduğunu en etkili şekilde ortaya koymuştur. Böylece Rabbimizin insanlara uyarıcı-kurtarıcı olarak gönderdiği ve alemlere üstün kıldığı bu mübarek elçisi, Allah'ın izniyle, batıl bir anlayışın yerine Allah'ın varlığına, O'nun üstün güç ve kudretine iman etmeye dayalı, hak olan bir bakış açısı yerleştirmiştir.
Hz. İbrahim'in, kavmini Allah'ın vahyiyle hidayete davet ederken izlediği bu hikmetli yol, tüm Müslümanların din ahlakını anlatırken örnek alabilecekleri çok önemli bir rehberdir. Hz. İbrahim'in kavmine yapmış olduğu bu tebliğ, bir topluluğu Allah'a iman etmeye davet ederken, önce o topluluğun sahip olduğu putperest dinin çelişkilerini ve çıkmazlarını ortaya koymanın son derece hikmetli ve etkili bir yol olduğunu göstermektedir. Böylelikle inançlarının çürük bir temele dayandığını gören insanların, hak dinin üstünlüğünü kavramaları, Allah'ın tüm kainatı yoktan yarattığını, sonsuz güç ve kudret sahibi olduğunu ve tüm varlıkları sarıp kuşattığını görebilmeleri -Allah'ın dilemesiyle- çok daha kolay olacaktır.
|