Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-22-2008, 03:48   #121
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. İbrâhim as.’ın Müşrik Babası Âzer İçin Mağfiret[1] Dilemesinden Tevbe Etmesi :
(Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara.[2]

İbrâhim as. Babil'den ayrılacağı zaman, babası için Allahu Teâlâ'dan bağışlanma dileyeceğini hatırlamış ve babasının affı için Allah'a şöyle yalvarmıştı "Babamı da bağışla! Çünkü o sapıklardandır."[3]

Süleyman Ateş diyor ki; Peygamber'in ve mü'minlerin, yakınları dahi olsa müşrikler için mağfiret dileyemeyeceklerinin vurgulayan ayetten sonra gelen bu ayette, insanlara örnek olan İbrâhim'in, söz verdiğinden ötürü babası için Allah'tan mağfiret dilediği anlaşılmaktadır. Ancak bu, onun acıma duygusuyla söylediği bir sözden ibaretti. Babasının bir Allah düşmanı olduğunu anlayınca artık onun için mağfiret dilemedi. Binaenaleyh, onun izinde giden peygamberlerin ve mü'minlerin, müşrikler için istiğfar[4] edemeyecekleri anlaşılmaktadır.[5]

İbrâhim Baydar ise, Müşrik bir babanın Allah’a iman etmesi için, dua etmeyi yasaklayan ilahi bir belge yoktur. “Kafirlerin bağışlanmalarını istemeliri, bir peygamber ve mü’mine yakışmaz” mealindeki ayet ise, Tevbe suresinin 87’inci ayetinde beyan edildiği üzre, cenaze namazı gibi ölüm sonrasında yapılan “Duâ” ile ilgilidir. Ölümlerinden sonra onlara af dilemek elbette bir peygambere yaraşmaz. İbrâhim as. babası henüz hayatta iken böyle bir dilekte bulunmuştu. Fakat verdiği bu “Duâ” sözü, babasının Allah düşmanlığının bağışlanması için değildi. İmanı kendisine nasib etmesi için, Allah’a yakarması anlamındaydı. Nitekim, onun artık iflah olmaz bir Allah düşmanı olduğunu öğrenince, bu duâ’dan da vazgeçmişti.[6] Bu ise Kur’an-ı Kerim de şöyle geçmektedir.

İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki:

"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir."

Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç.

Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır[7].

İbrahim şöyle dedi: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkârdır.[8]"

"Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım.[9]"

“İbrâhim'in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah'ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrâhim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi.”[10]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] MAĞFİRET: Örtme; Allahü teâlânın, kullarının günâhlarını bağışlaması.

Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:
Ey günâhı çok olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz. Allah, günahların hepsini affeder. O, sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhâmet sâhibidir. Zümer sûresi: 53.
Rabbinizden mağfiret istemeğe ve Cennet'e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennet'in büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar için hazırlandı... Âl-i İmrân sûresi: 133.
Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey âdemoğlu (insanoğlu) ! Sen benden ümidli bulundukça, senden meydana gelen günâhları mağfiret ederim. Ey âdemoğlu! Senin günâhların gökyüzünü dolduracak dereceyi de bulsa, benden mağfiret dilersen seni bağışlarım. Ey âdemoğlu! Bütün yer dolusu günahlarla gelip de, bana hiçbir şerîk (ortak) koşmayarak huzûruma çıkarsan, ben seni bütün yer dolusu mağfiretle karşılarım.” (Hadîs-i şerîf-Riyâzü's-Sâlihîn).
”Müslüman kardeşini sevindirmek, Allahü teâlânın af ve mağfiretine sebeb olur.” (Hadîs-i şerîf-Kitâb-ül-Metcer-ür-Râbih).
”Allahü teâlânın af ve mağfireti o kadar büyüktür ki (çoktur ki), ben suçuma büyük demekten utanırım”. (Sa'dî Şîrâzî).

[2] Kur’an-ı Kerim: Tevbe, 9/113.

[3] Kur’an-ı Kerim: Şuara, 26/86.

[4] İSTİĞFÂR: Mağfiret (bağışlanmak) istemek. Allahü teâlâdan kusurlarının ve günâhlarının affedilmesini bağışlanmasını dilemek. Tövbe etmek.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki:
”Biri günah işler veya kendine zulm eder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfârda bulunursa, Allahü teâlâyı çok merhametli, afv ve mağfiret edici bulur.” Nisâ sûresi: 109.
”Günâh işlemiş kimse, abdest alır, iki rek'at namaz kılar, sonra istiğfâr ederse günâhı affolur.” ( Hadîs-i şerîf-Kurret-ül-Ayneyn).
”İstiğfâr, belâ ve sıkıntıların giderilmesi için faydalıdır ve denenmiştir.” (Muhammed Ma'sûm).
”İstiğfâr, insanı her murâda (arzuya), âfiyete kavuşturur.” (Hâdimî).
”Üç kimse şeytanın ve askerinin şerrinden korunmuştur. Onlar da, gece gündüz çok zikr edenler, Allahü teâlâyı ananlar, seherlerde (sabah namazı vakti girmeden önce) kalkıp istiğfâr edenler ve Allahü teâlânın korkusundan ağlayanlardır.” (Dârendeli Hilmi Efendi).
”Sıkıntısı olan kimse çok istiğfâr okusun.” (Hazret-i Ömer).

[5] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c.9/163.

[6] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.34

[7] Mümtehine 4.

[8] Meryem 47.

[9] Meryem 48.

[10] Tevbe, 9/114.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla