I. BÖLÜM: TEVHİD UĞRUNA ATEŞE ATILMASI
1. İbrâhim as.’ın Tevhid Uğruna Ateşe Atılması ve Ateşin Serin ve Selametli Oluşu :
“(Bir kısmı

Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler. (İbrâhim as.'ın kavmi bu teklifi, kabul ederek onu yakmak için büyük bir ateş hazırladılar.) "Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol!" dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.”[1]
“Kavminin (İbrâhim'e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.”[2]
“Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler. Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.”[3]
İbrahim’in kavmi bu şiddetli günde kendilerinin zalim oldukalarını itiraf ettiler. Çünkü konuşamayan ve işitemeyen ilahlara tapıyorlardı. Onlar, putları konusunda putlarının aczini ve zaafını ilk defa düşünüyorlar, fakat vicdanlarının uyanışı fazla devam etmiyor, ancak çok kısa bir an sürüyor. Daha sonra Şeytan’ın sesi onların nefislerine galip geldi. Bunun için başlarını eğdiler, küfürlerinde ısrar ettiler ve zalimane kararlarını çıkardılar. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Eğer bir iş yapacaksanız O’nu (İbrahim’i) yakın ve ilahlarınıza yardım edin, dediler.”[4]
İşte, bu her yerde ve her zaman, ehl-i batılın Allah Nebîleri’ne, Rasûllerine ve İslam davetçilerine karşı sığındıkları silahtır.
Sapıkların lideri Nemrud ile kavmi, ilahlarını galip yapmak için kendi Peygamberlerini öldürmekte söz birliği yaptılar. O’na dehşetli bir öldürme çeşidi seçtiler. Bu ise, ateşte yakmaktır. Herhangi bir ateş de değil. Bilakis büyük bir bina yaptılar[5] ve bol miktarda o binaya odun koydular. En sert ve dayanıklı cinslerinden odun toplandı. Odun toplama işine kavmin hepsi de iştirak etti. [6]
Hattâ, İbrahim as.’ın köyünden, bir kadın: “Tanrı, beni, hastalıktan kurtarırsa, İbrahim için, odun toplayayım!” diyerek adak adamıştı.[7]
Nemrud, İbrahim as. için, toplattığı çakıl taşlar ile de geniş bir ateş çukuru, tandır yaptırdı.[8] Ateş Ocağı, Guta kariyesinde idi ve ocağa, üç ay odun toplanıp yığılmıştı.[9]
İbn-i İshak’da “Bir ay odun topladılar” olarak geçmektedir.[10] Ateş, o kadar alevlenmişti ki, uçun kuşlar, oradan geçecek olsalar, hararetin şiddetinden, yanıp kavruluyorlardı![11] Ateşin sıcaklığı ve dumanı, Guta halkını, neredeyse, helâk edecekti! Hararetin şiddetinden, bazıları, yer altındaki bodrumlara sığınmak zorunda kalmışlardı.[12] İbrahim as.’ı, ateşe atmak için, yüksek bir binanın üzerine çıkardılar. Ellerini, ayaklarını, sımsıkı bağladılar.[13] Binanın üzerine de bir Mancınık kurdular.[14] İbrahim as.’ı, Mancınığın kefesine koydular.[15]
Abdullah b.Ömer r.a. Hz.İbrâhim’in ateşe atılarak yakılmasını ilk tavsiye eden kişinin Farslardan göçebe birisinin olduğunu söylüyor. Rivayet edildiğine göre bu kürdün adı Heyzen idi.[16] Mancınığı yapan ve kuran Kürd Heyzen olup, Mancınığı yapanların ilki idi.[17]
Ve bu anlarda İbrahim as.’ın Rabb’ine olan imanı yüce dağlardan daha sağlam ve köklü idi. Allah’ın yardımına ve desteğine olan güveni yeryüzenden ve O’nun üzerindekilerenden çok da kuvvetliydi. Bunun için onların mahşeri topluluğundan, tutuşturulmuş ateşlerinden ve öldürücü konuşmalarından dolayı hiç üzgün değildi.[18]
İbrahim as, bağlanırken, Yüce Allah’a: “Senden başka ilah yoktur! Sen, her noksandan münezzeh ve mukaddessin. Âlemlerin Rabb’isin! Hamd, Sana mahsustur. Mülk, Senindir. Senin şerîkin yoktur!” dedi.[19]
Mancınıkla havaya atıldığı sırada[20] Cebrail as: “Ey İbrahim Bir hâcetin var mı?” diye sordu.[21] İbrahim as; “Sana ise, hayır!” dedi.[22] Cebrail as.: “Öyle ise, hâcetini, Rabb’ine dile!” dedi. İbrahim as: “O’nun; hâlimi, dilediğimi, bilmesi, bana yeter!” dedi.[23] Ve başını, göğe kaldırıp: “Ey Allahım! Sen, göklerde Tek’sin!”[24] Yerde de, Tek’sin![25] Ben de, yerde bir tek’im![26] Yerde, benden başka, Sana ibâdet edecek kimse yoktur.[27] Allah, bana yeter![28] Ne güzel Vekildir O!” dedi.[29]
İbrâhim as. ateşe atıldığı zaman Yüce Allah'a tevekkülü, en yüksek derecede idi.[30] Tevhid'i, vesilesiz, aracısız, katkısız bir Tevhiddi. [31]
zaman, Yüce Allah tarafından: “Ey ateş! İbrahim’e karşı, serinlik ve selametlik ol” buyuruldu.[32] Ateş, yüce Allah’ın buyurduğu gibi, oldu.[33] Ateşten, sıcaklık ve yakıcı tabiatı giderilip ateş, bir ışık haline getirildi.[34] Hz.İbrâhim ateşe atıldı, ateş Hz.İbrâhim'e serin ve selametli olarak Allah'ın emriyle soğudu ve üzerinde çiçekler açtı. Hazırlanan ateş en şiddetli ve hararetli duruma geldiğinde[35] ateş yanlızca İbrâhim as'ın bağlandığı ipleri yaktı.[36] İbrahim as. ateşin içinde yedi gün kaldı.[37] Kendisinin, ateşte kırk veya elli gün kaldığı da, rivayet edilir.[38] İbrahim as.’ın babası Âzer, oğlunun, ateşe atılışından yedi gün sonra, Nemrud’a gidip: “İbrahim’in kemikleri hakkında bana izin ver de, onları, gömeyim!” demişti.[39]
Ahmet Baydar şöyle der; Hz. İbrâhim’in, putları parçalamasından sonra gelinen son nokta O’nu yakmak istemeleriydi. Ama onların ateşleri İbrâhim’e serin ve selam olmuştu.[40] Allah O’nu toplumun ateşinden kurtarmıştı. Sonunda kendi tuzaklarına düşmüşler, sefil ve reziller haline getirilmişlerdi.[41]
Kur’ân Hz. İbrâhim’in fiilen ateşe atılmış olduğundan sözetmez. Hiçbir yerinde de, Hz. İbrâhim’in maddi varlığıyla ateşe atıldığını ve mucizevi bir biçimde yanmadan o ateşin içinde tutulduğunu beyan eden bir ifadeye rastlanmaz. Dahası, müşriklerin İbrâhim’e tuzak kurmak istedikleri, ama bunda başarılı olamayıp hüsrana uğradıkları “Allah O’nu ateşten kurtardı” açıklamasından daha sonra beyan edilmektedir. Ayrıca, yine bu Sure’nin 71’inci ayetinde, Lut’un da İbrâhim’le birlikte kurtarılarak mübarek bir yere ulaştırıldıkları beyan edilmektedir. Bu ayette ikisinin de kurtarıldığını ifade eden “Necceynâ” fiili, sadece Hz.İbrâhim’in ateşten kurtarıldığını anlatan “Encâ” Fiili ile aynı köktendir. Oysa, Hz.Lût ateşe atılması söz konusu değildir. Bu iki Peygamberin aynı dönemde ve aynı çoğrafyada yaşamış olmaları her ikisinin de toplum karşısındaki durumunu anlatmak için ortak bir fiilin kullanılması, İbrâhim’in fiili bir ateşe atılmadığı, ama Lût ile birlikte toplumsal bir basıkı ateşine tabi tutuldukları görüşünü haklı göstermektedir. Yani;“Allah O’nu ateşten kurtardı”[42] ifadesinden, O’nun ateşe hiç atılmamış olduğunu anlamamız mümkündür.
Anlaşılan odur ki; Hz. İbrâhim toplumsal bir muhalefete ve şiddetli bir zulme maruz kalmıştı. Fakat İbrâhim, onların bu taassup ateşine karşı gösterdiği direnç sayesinde, sonraki hayatında üstün bir manevi güce, ruhsal kararlılığa ve iç huzuruna erişmişti. İşte bu durumu Kur’ân temsili bir uslub içinde anlatmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.[43]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kur’an-ı Kerim: Enbiya, 21/68-70.
[2] Kur’an-ı Kerim: Ankebut, 29/24.
[3] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/97-98.
[4] Kur’an-ı Kerim; Enbiya, 68.
[5] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 97.
[6] Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/451; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 212; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[7] Taberi-Tarih c.1, s.123-124; Sâlebi-Arais s.77; İbn.Esir-Kâmil c.1, s.98/99,;Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 212; Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz.Peygamberin Hayatı: c.1, s.451.
[8] İbn.Sa’d-Tabakat c.1, s.46; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/451.
[9] İbn.İyas Bedâyiüzzuhur, s.85; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/45.
[10] Kurtubi, Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an: c.11, s.304; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 212.
[11]Taberi-Tarih c.1, s.123-124; Salebi-Arais s.77; İbn.Esir/Kâmil c.1, s.99; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.146; Kurtubi, Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an: c.11/304; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 212; Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz.Peygamberin Hayatı: c.1/451.
[12] İbn.İyas-Bedâyiüzzühur s.85; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[13] Taberi-Tarih c.1, s.124/125; Salebî-Arais s.77; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[14] Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/114; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/451.
[15]Yakubi-Tarih c.1/24; Zemahşeri-Keşşaf c.21/528; Ebülfida-Elbidaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156; Kurtubi, Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an: c.11/304; Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/451.
[16] “Yüce Allah, onu, yere yutturdu da, kendisi, Kıyamete kadar, kımıldadıkça, yere batıp duracaktır.” İbn Habib de, bunu, böyle kayd eder.; İbn.Habib-Katibülmuhabber s.391; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[17] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[18] M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 212.
[19] Sâlebi-Arais s.77; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.156.
[20] Hakimüttirmizi-Nevairrül’usûl s.218; Ebu Talib Mekki-Kutülkulub c.1/466; Salebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[21] Hakimuttirmizi-Nevairül’usul s.218; Taberi-Tarih c.1/125; Ebu Talib Mekki-Kutülkulub c.1/466; Sâlebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; İbn.Esir-Kâmil c.1/99; Ebülfida-Elbidaye vennihaye s.146; Mir Havend Ravzatussafa Terceme s.164; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[22] Hakimüttirmizi-Nevadirül’usûl s.218; Taberî-Tarih c.1/125; Salebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; Mir Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.164; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[23] Sâlebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; Ravza. Terceme s.164; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[24] Taberi-Tarih c.1/124; Salebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; İbn.Esir-Kâmil c.1/99; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[25] Sâlebi-Arais s.77; İbn.Esir-Kâmil c.1/99; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[26] Taberi-Tarih c.1/124; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[27] Taberi-Tarih c.1/124; Salebi-Arais s.77; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[28] İbn.Sa’d Tabakat c.1/46; İbn.Ebi Şeybe-Musannef c.11/520; Hakimüttirmizi-Nevadirül’usul s.218; Taberi-Tarih c.1/124; Salebi-Arais s.77; Zemahşeri-Keşşaf c.2/578; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1, s.115; İbn.Ebir-Kamil c.1/99; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[29] ibn.Sa’d-Tabakat c.1/46; İbn.Ebi Şeybe-Musannef c.1/115; Taberi-Tarih c.1/124; Salebi-Arais s.77; Zemahşeri-Keşşaf c.2/578; Ebülferc İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/115; İbn Esir-Kamil c,1/115; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[30] İbn.Asakir-Tarih c.2/147; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[31] Kâtip Çelebi-Mizânülhakk s.70; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[32] Kur’an-ı Kerim: Enbiya, 69.
[33] Taberi-Tarih c.1/123; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[34] Zemahşeri-Keşşaf c.2/578; Nesefi-Medarik c.3/84; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157.
[35]Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı c.1/451.
[36] İbn.Ebi Şeybe-Musannef c.11/520; Taberi-Tarih c.1/125; Tefsir c.17/44; Zemahşeri-Keşşaf c.2/578; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.157; Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz.Peygamberin Hayatı: c.1/451.
[37] Salebi-Arais s.78; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.158.
[38] İbn.Asakir-Tarih c.2/147; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1/146; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.158.
[39] İbn.Asakir-Tarih c.2/146; Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1/116; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.158.
[40]Kur’an-ı Kerim, Enbiya, 21/68-71; “Söylentilere göre, Hz.İbrâhim bizzat ateşe atılmış. Yedi gün ateşte kalmış. Ateş O’nun gömleğini yakamadığı için O’na da bir şey olmamaşı. Daha sonrada dünyada en çok lezzet aldığı şeyin ateşte kalmak olduğunu söylemiş.”
[41]Kur’an-ı Kerim: Enbiya 21/24; “Onları sefil ve rezil eden şeyin cinsi Kur’an’da belirtilmez. Fakat söylentiye göre; Hz.İbraihm’in hicretinden sonra Nemrud’un yurdunu sivrisinekler kuşatır. Pek çok kimse sivrisinek yüzünden ölür. Nemrud’un ölümü de burnundan girerek beynine kadar ulaşan sivrisinek yüzünden olur.”
[42] Kur’an-ı Kerim: Ankebut, 29/24.
[43] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.37,38; Muhammed Esed ,meal-tefsir, 21/69’un açıklamasına bakınız.