|
Hazreti Yahya (a.s)
Kur’ân-ı Kerim’de Yahyâ (a.s.)
“Yahyâ” ismi , Kur’ân-ı Kerim’de 5 defa geçer: 3/Âl-i İmrân, 39; 6/En’âm, 85; 19/Meryem, 7, 12; 21/Enbiyâ, 90. (Ayrıca, 3 yerde fiil olarak geçen yaşar, dirilir anlamına gelen yahyâ kelimesi, konumuzun dışındadır)
“Rabbi Meryem’e hüsn-i kabul gösterdi; onu güzel bir bitki olarak yetiştirdi. Zekeriyyâ’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve ‘Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?’ der; o da: ‘Bu, Allah tarafındandır, çünkü Allah, dilediğine sayısız rızık verir’ derdi.”
“Orada Zekeriyyâ, Rabbine duâ etti: ‘Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Sen, duâyı hakkıyla işitensin.”
“Zekeriyyâ, mihrapta durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nidâ ettiler: ‘Allah sana, Kendisi tarafından gelen bir Kelime’yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler.”
“Zekeriyyâ, ‘Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir?’ Allah şöyle buyurdu: ‘Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar.”
“Zekeriyyâ: ‘Rabbim! (Oğlum olacağına dâir) bana bir alâmet ver’ dedi. Allah buyurdu ki: ‘Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok zikret, sabah akşam tesbih et.” (3/Âl-i İmrân, 37-41)
“Zekeriyyâ, Yahyâ, İsa ve İlyâs’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de sâlihlerden/iyilerden idi.” (6/En’âm, 85)
“Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
(Bu,) Zekeriyyâ kuluna Rabbinin rahmetinin yâdıdır.
Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti:
‘Rabbim, dedi. Benim kendimde kemik yıprandı, baş bembeyaz alev aldı. Ve ben, Rabbim, Sana (ettiğim) duâ sâyesinde bedbaht olmadım.
Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olanlardan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir velî (oğul) ver.
Ki o bana vâris olsun; Ya’kub hânedânına da vâris olsun. Rabbim, onu rızâna lâyık kıl!’
Allah şöyle buyurdu: ‘Ey Zekeriyyâ! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahyâ’dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.’
‘Rabbim, dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?’
‘Öyledir’ Rabbin buyurdu. ‘O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım’ dedi.
O, ‘Rabbim!’ dedi, ‘(çocuğum olacağına dâir) bana bir işâret ver.’ Allah : ‘Sana işâret, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuş(a)mamandır’ dedi.
Bunun üzerine Zekeriyyâ, ma’bedden kavminin karşısına çıkarak, ‘sabah akşam tesbihte bulunun’ diye onlara işâret verdi.
‘Ey Yahyâ! Kitab’a (Tevrat’a) kuvvetle sarıl!’ (dedik) ve henüz sabî iken ona hikmet verdik.
Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan (takvâ sahibi) bir kimse idi.
Ana-babasına iyilik ederdi; isyânkâr bir zorba değildi.
Doğduğu gün, öleceği ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selâm olsun!” (19/Meryem, 1-15)
“Zekeriyyâ’yı da (an). Hani o, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ‘Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen, vârislerin en hayırlısısın (her şey sonunda Senindir).
Biz, onun da duâsını kabul ettik ve ona Yahyâ’yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, ümit ve korkuyla Bize yalvarırlardı; onlar, Bize derin saygı (huşû) duyarlardı.” (21/Enbiyâ, 89-90)
|