Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-03-2008, 00:05   #2
Kullanıcı Adı
Beritan
Standart Babamın tercüme ettiği bir yazı gerçekten çok etkileyiciydi..
iki yılın geçmesine birkaç ay kalmıştı. Avukatlar sendikasının başkanlık seçimi zamanı gelmişti. Bir dostum başkanlık için aday olduğundan üzerime birçok sıkıntılar çökmüştü. Çünkü dostlukla sevgiyi sürdürmek amacıyla arkadaşımın saffında durup kendisine yardım ederken rakibini de yenilgiye uğratmak gerekirdi. Nitekim bir dost, Eski Bakanla görüştüğüm otelde, bazı destekleyicilerle konuşması için bana söz vermişti. Arkadaşla randevulaştığımızdan biraz önce bizzat otelin doğu kenarında oturmuş düzenli bir şekilde çayımı yudumlardım.Havanın şiddetli sıcağından da alnımdaki terleri silerdim.Birden baktım ki çok yaşlı biri, bastonuna dayanarak geldi.Yavaşça en uzak yerdeki masaya gitti….. Yalnızdı….Ayrı idi….
Evet, o, yanmış kırmızı el sahibi olan Eski Bakandı.
Sandalyesine oturup düzeldikten sonra üzerinde oturduğu masasına baktı. Daha sonra gözüyle bana döndü. Birkaç saniye öylece durdu. Bir birimize karşılıklı tebessümle işaretler yaptık. Açık bir nedeni olmadan yerimden kalktım eski bakana gittim. Kendisine selam verdim. Peşine ona kendimi hatırlattım. Eskide de kendisinde gördüğüm o nazik iltifatlarıyla beni oturmaya davet etti. Selam verdim. Sıhhatini sordum. Havanın sıcaklığıyla izdihamlardan konuştuk.Daha sonra merak ettiğim eli gözlerime isabet etti.Hayret bu sıcaklığa rağmen ellerini, siyah bir eldiven örtmüştü…!!! Benden nasıl çıktığını bilmeyerek beceriksiz ve çocukça olan bir ibare ile dedim…..Yüce paşam elinin durumu nasıl?.....İnşa Allah iyileştin…. Yanmıştı. Öyle de değil mi? …Çok gecikmeli fakat açık ve net sözlerle şöyle dedi …. Evet yanmıştı.Fakat o,her hangi bir yanık gibi değil…. Eh! Allah üstüne perdesini çeksin.
Benim dehşete kapıldığımdandı ki, Eski Bakan sadece kendi kendine konuşur gibi sözlerini uzattı…..Gerçekten devletteki makamımın ne olduğunu bilirdin.Ben emir ve yasaklar yapan biriydim.Her kes beni, sevdiğini söylerdi.
Ben istediğimi yükseltip istediğim kişileri de rezil perişan edebileceğimi sanmıştım. Ben ebediyete kadar bu makamın, bana kalacağını düşünmüştüm. Hiç bir gün şurada bir yaratanın varlığıyla her hangi bir hesaplaşmanın olacağını düşünmemiştim. Hapsettirdim. İşkence yaptırdım. Haksız yere yuvalar yıktım. Bazen sebepsiz olarak… Bir gün geldi. Fakat keşke gelmemiş olaydı. Evime dönüyordum. Her taraftan koruma arabaları etrafımı sarıyorlardı. Şansızlığımdandı ki, yolun kenarında içinde bir şeyi tutuşturmak için çıra parçaları dizilmiş bir kulübe gördüm. O manzaradan ikrah ettim. Bir sonra ki, gönde bu kulübeyi bir daha görmemek için birkaç dakika içerisinde oradan kaldırılmasına dair bir karar çıkardım. Bu kararın çıkmasından sonra artık evime dönerken kulübeyi görmemem için büyük bir güç ve kalabalık insanlarla gidip o kulübeyi kaldırırlar. Sen kulübe sahibi ile insan haklarını benden sorma. Çünkü bu ana kadar o husus, bir an için olsun benim düşüncemi meşgul etmemişti.…. Eski Bakan sözlerini keserek vallahi çayını içmen gerekir, çayını iç diyordu…Ben ona cevap vermeden ve oda cevabımı beklemeden yapmakta olduğu konuşmasına döndü…. Ben döndüğümde kulübenin yerine baktım. Orada perişan bir kimse toprak üstünde otururdu. Onunla birlikte yüzü siyaha çalan bir bayanda vardı. Etraflarında çıplak denecek kadar baş açık yalın ayak çocukları da vardı. Süslü konvoyumuz da oraya yaklaşınca nedensiz olarak yavaşladı. Bizde sanki mukaddes bir yerin etrafını tavaf eden hacı kafilesi gibiydik. O esnada orada oturan kişi heyecanlanıp yüksek sesle ( Paşayı kast ederek) Ey falan adam! Allahtan kork, Allahtan, derdi.
O kişinin söylediği bu sözler, fazlasıyla canımı sıktı. Benimle birlikte olan bazı generallerden, o kimsenin kim olduğunu sordum. Bana, şu kimse, yıkmış olduğumuz kulübenin sahibidir, dedi… Artık ikinci gününü beklemeden hele biz, arabada iken bu kulübe sahibinin yakalanması için karar çıkardım. Peşinde bazı yardımcılarıma telefon açtım. Bu kulübe sahibini terbiye etmelerini istedim… Eski Bakan bir daha sözünü kesti. Allah diyordu… Çay istemedin mi? Vallahi çay gerekir… Daha sonra cevabımı beklemeden aynı sözüne devam etti… Bu adamın Allahtan kork Allahtan sözleri beni uykusuz bıraktı. O kişi doğru, güçlü ve soylu bir kimse idi. Bundan önce bana böylesini söyleyen kimselere alışmamıştım. İnanır mısın? Ben evime gittiğimde bu ” Allahtan kork.” sözünü bana izah etsin diye ilimler fakültesinde olan bir akrabamla konuştum… Bilmem ki neden bu kelime kulağımda kaldı. Hatta kulağımdan geçerek iç organlarımın derinliklerine girdi. Bu esnada bende olan şiddetli acılarla sızılar midemi parçalıyordu… Bazı uyuşturucularla sakinleştiricileri alarak uyumak istedim. Fakat edemedim.
Beritan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla