Sevgili arkadaşlar,
Daha önce forumumuzda yine buna benzer bir yazı paylaşılmıştı.. Yine buna benzer sözler... Ama artık ilmiyle, hizmetleriyle temayüz etmiş insanların yine bizler tarafından "acımasızca" eleştirilmesine tahammül etmekte zorlanıyorum.. Mustafa İSLAMOĞLU ehl-i sünnet değilmiş, bilmiyorum bunu iddia eden kardeşlerimiz ehl-i sünnetin neresinde duruyor. Ehl-i sünneti ne kadar tanıyor? Velev ki dediğiniz gibi İslamoğlu ehk-i sünnet olmasın, bu bir alim için nakısa mıdır? İslam tarihi boyunca farklı mezheplerde sayısız alim gelmiştir. Mürcie, Mutezile mensubu olan ve eserlerinden istifade edilen yüzlerce alim gelmiştir ve İslam Medeniyetinin oluşmasında bu eserlerin hepsinin katkısı olmuştur. Şimdi biz bu insanlar ehl-i sünnet değildir diye eserlerini hiçe mi sayacağız..
Başkalarını eleştirmekten aynalara bakamaz olduk, sorarım biz ne kadar ehl-i sünnetiz. Eleştirdiğimiiz muhterem zat kadar dine hizmetimiz oldu mu? İlmimiz onun kadar genişde ondan mı bu kadar rahat eleştirme hakkını haiziz. . Ve İslamoğlu'nun dediği gibi " Alimin eti zehirlidir, yiyeni iflah etmez." unutmayalım ve ona göre konuşalım..
İslama hizmet ettiğini düşünce ve eylemleriyle vuzuha kavuşturan bir insanı "en büyük tehlike" olarak görmek için olayları hangi bakış açısıyla okumak lazımdır.. Birlik ve dirliğimizin sağlanması için müslümanların "bir" olması gereken günümüzde farklı düşünceler yüzünden birbirimizi töhmet altında mı bırakmalıyız? Rica ederim akl-ı selim ile düşünelim. Din konusunda ülkemizde kalem oynatmayan yoktur ama din hakkında konuşmanın sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu unutmayalım. Kendi "peşin hükümlerimiz"le insanları yaftalamayalım. Kalblerin içini bilen Allah'tır, niyet okumacılığı yaparak değil eylemleriyle değerlendirelim insanları...
selamlar
|