|
Namazda Nıyyet
Niyyet, namaza girmeyi dilemektir.
Niyyetin şartı, hangi namazı kıldığını bilmektir. Hangi namazı kıldığını bilmenin en yakın delili îse; bu husus, kendisine soruldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunda, o kişinin, hemen cevap verebilmesidir. Eğer o kimse, düşün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meden bu sorunun cevabım veremezse, namazı caiz olmaz.
Aslında, itibar, bunun dil ile söylenmesine değildir. (Yani kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ben bilmesi kâfidir.) Fakat, dili ile de söylerse, bu hâî kalbinin azi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)metini topladığı için, daha güzel! olur. Kâfi´de de böyledir.
Kalbini hazırlamadan aciz olan kimsenin, bunu, dille söy^ lemesi de kâfi gelir. Zâhfcft´de de böyledir:
Nafile, sünnet ve teravih namazları için, mutlak niyyet kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fidir. Sahih olan da budur. Bu, açık bir cevap ve âlimlerin umu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)munun seçtiği görüştür. Tecnls´de de böyledir.
Teravih namazını kılarken, ihtiyata uygun olanı, şu şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kilde niyyet etmektir: «Niyyet ettim teravih namazını kılmaya», diyerek, teravih namazı kılmaya veya «niyyet ettim vaktin sünnetSnt kumaya» diyerek, vaktin sünnetim klimaya veyahut da «niyyet etttm gecendh kıyamına» diyerek, geceyi ikame etmeye niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)melidir. Münyet&l - MusaUî´de de böyledir.
Sünnet namazları kılarken: «ALLAH´ın Resulüne uyarak na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılmaya, rüyyet ettim.» şeklinde niyyet etmek, ihtiyata daha münasip olur. Zehıyre de de böyledir
Vacipler ve farzlar, mutlak namaz niyyeti ile edâ olunmaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; bu icmaen böyledir. Gıyâsiye´de de böyledir.
Bunlarda, muhakak tayin yani hangi namazı kılacağım belirtmek lâzımdır. «Niyyet ettim bu günkü öğle namazının fora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na» veya »...İkindi namazına», veyahut «...Vaktin Sanana», veyar hut da ...vaktin Öğle namazına», gibi... niyyet edilinŞerhu´l - Mok-addiim´de de böyledir.
Sadece, «farza nflyyet ettim» demek kâfi gelmez. Fakat, bir kimse «...vaktin farzını kılmaya» diye niyyet ederse, cum´a hariç, bu niyyeti caiz olur. Cum´a gününden başka günlerde, Öğle vaktinde «vaktin farzına...» diyerek niyyet, caiz olur. Sahih olan da budur.
Vakti içinde kılınmış olan bir namazın, sadece, o vaktin farzı niyyetiyle kılınması caiz olur.
Fakat, bir kimse vaktân çıktığını bilmeden, vaktin farzı niyyeti ile — çıkmış olan vaktin farzını — kılmış olsa, bu caiz olmaz. Si-râcü´l Vehhâc´da ıda böyledir.
Fakat, bir kimse «bu günün Öğle namazına.» diye niyyet ederse, namazı kıldığı zaman, vakit geçmiş bile olsa, kıldığı namaz caiz ölür. Bu, vaktin çıkması konusunda, şüphe taşımayan kimse içindir. Tebyîn´de de böyledir.
Cenaze namazında «ALLAH için namaza, meyyit için duaya» diye niyyet edilir.
Bayram namazında «Bayram namazını kılmaya», vitirde ise «Vitir namazını kılmaya» diye niyyet edilir. Zâhidî´de de böyledir.
Gaye isimli kitabta : Vitir namazının vücubiyeti hususun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da ihtilaf olduğu için, ona «vacib» diye niyet edilmez.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir
Adanmış olan tavaf namazını kılarken, nezredilmiş olan namazın kılındığını, niyeytle belirtmek de şart kılınmıştır. BahruV - Raık´ta da böyledir.
Niyyet ederken, rek´at adedini belirtmek şart kılınmamış(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Şerhul -yikâye´de de böyledir.
Bir kimse, beş rek´at diye miktar belirtmiş olsa da, dört rek´at tamamlanınca oturmuş bulunsa, bu namazı caiz olur. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, beş rek´at niyyeti boştur; bir değer taşımaz. MünyetüU - Musal-lî´de de böyledir.
Kabe niyyeti (Niyyet esnasında kıbleye döndüğünü belirt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek) de şart değildir; Fetva da bunun üzerinedir. Muzrarât´da da böyledir.
Kaza namazlarında, ta´yine (hangi namazı kılacağın» be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirtmeye) ihtiyaç vardır. Fethu´l Kadlr´dc de böyledir.
Kazaya kalmış namazlar çok olduğu zaman, bunları kaza etmekle uğraşan kimsenin, kıldığı kaza namazını, öğle, ikindi... gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi hangi vakti kılıyorsa, onu belirtmesine ihtiyaç vardır, «...günün öğlesi», «...günün ikindisi», şeklinde niyyet edilir. Fetâvâyi Kâdî-lıânVia da böyledir. Esahh olan da budur.
Bu kimse, şayet, işinde kolaylık istiyorsa, «üzerimde en ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce (veya en sonra) kazaya kalan öğle namazını kılmaya...» diye veya buna benzer bir şekilde niyyet etmelidir. Fetâvâyi Kâdîhân -da da böyledir.
Bir kimse, başladıktan sonra bozmuş bulunduğu nafile bir namazı kaza ederken, niyyetinde, bu namazı kaza etmekte olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu belirtmesi şarttır, Tebyîn´de de böyledir.
Bir kaza namazına niyyet edildiği esnada, «Cumartesi... namazına» diye niyyet edilse de, kazaya kalan namaz, Pazar gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nünün namazı veya durum bunun tersine olsa, bu hususta, ine-şayih ihtilaf etmiştir;
Böyle bir durum, vakit namazlarında caiz olur. Gunye´de de böyledir.
Bir kimse, farz namazı kılmaya başlasa da, sonra onu, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)file zannetse ve nafile diye devam etse ve namaz bitene kadar da bu niyyetde olsa; kıldığı bu namaz, farz namaz (olarak caiz) dir. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, iş bunun aksine olmuş olsaydı, hüküm de tersine olurdu. Yani, nafile diye başlanılan namaz, farz niyyeti ile bitirilmiş olsa bile o namaz, nafile namazdır; farz namaz değildir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, öğle namazına başladıktan sonra, nafileye niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet eylese veya ikindi namazına veyahut kaza namazına veyahut da cenaze namazına niyyet edip başlamış olsa ve bu ikinci niyyetin-den sonra tekbir aîsa; ilk başladığı namazdan çıkmış, niyyet edip tekbir alidığı ikinci namaza başlamış olur. Şayet, tekbir alma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mışsa, tekbirsiz niyyetle Önceki namazdan çıkmış sayılmayacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, ilk başlamış olduğu namazı bitirmiş olur. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bir kimse, Öğle namazından bir rek´at kıldıktan sonra, tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bir alır ve yeniden kalbinden öğle namazına niyet ederse, kalbi İle niyyet ettiğinden, kılmış olduğu ilk rek´at da caizdir. Fakat,
ikinci defa tekbir aldığı esnada dili ile, «niyyet ettim Öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına» diyerek niyyet etmişse ilk başladığı öğle namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur ve ilk kıldığı rek´at caiz olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Nafile için tekbir alan bir kimse, sonra, tekrar tekbir ala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak, bu ikinci tekbirle de farza niyyet etse, o kimse farza başlamış olur,
Yalnız başına namaz kılmakta olan bir kimsenin, namazı-nızLcaiz olması için, şu üç şeye, niyyet etmesi gerekir :
1- Namazı ALLAH için kıldığına,
2- Hangi namazı kılmakta olduğuna,
3- Kıbleye dönmeye.
îmâm da, yalnız kılan kimse gibi niyet eder. îmâm olmak için, ayrıca niyyet etmesi ihtiyâç değildir. Hatta, imâm olan kimse, «felan adama imâm olmamaya» niyyet etmiş bulunsa da, o adam da, gelip bu imâma uymuş olsa, bu bile caiz olur. Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.
Fakat, bir imâm, kadınlar için, imamlığa niyyet etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa, ona uyan kadınların, namazları sahih olmaz. Muhıyt´te de böyledir.
îmâma uyan kimse de, yalnız kılan kimse gibi niyyet eder ve aynca imâma uymaya da niyyet eder. Çünkü, niyyetsiz olarak, imâma uymak caiz değildir. Kâdîhân´da da böyledir.
İmâma uyan kişinin «İmâmın başladığı ve kıldığı namaza» veya «... ve imâmın namazına iküdâya» diye niyyet etmesi caiz olur. Keza, «başkasına değil ona iktidâya» niyyet etse bu da caiz olur. Esahh olan da budur. Mi´râcü´d IMrâye´de de böyledir.
Ancak, imâma uyan kimse, «imâmın farzına...» veya «imâmın namazına...» diye niyet etse, bu caiz olmaz. Tebyîn´de de böyledir.Bu hususta, efdal olan, imâm «ALLAHu Ekber» dedikten son-ra, «imâma uymaya» niyyet etmektir. Böylece, namaz kılan kimseye uymuş olur. îmâm yerine durunca, ona iktida edilmiş olsa, bu da caizdir. Alimlerimizin hepsi bu görüştedir. Fetva da buna göredir. Şeyhu´l - İmâmü´z - Zalıid İsmail ve Hakim Abdurrahman el - Kâtib de bununla fetva vermişlerdir. Kuvvetli olan da budur. Muhıyt´te de böyledir.
îmâmın, henüz namaza başlamadığım bilen bir kimse, «imâmın namazına» başlamaya niyyet etse, imâm namaza başladığı vakit, o adam da namaza başlamış olur. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kimse, imâmın namazına başlamaya niyyet etmiş olsa da imâm namaza başladı zaniiı ile kendisi namaza başlamış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bu kimsenin, o niyyeti caiz olmaz. Kâdîhân´da bu görüsü seçmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Şerhul - Münye´de de böyledir. îmânım, öğleyi mi, cum´ayı mı kıldığını bilmediği halde, bir kimsenin «imâmın namazına» niyyeti ile imâma uyarak kıldığı namaz, imâm hangi namazı kılmışsa, o namaz olarak caiz odur.
Fakat, imâma uymaya niyyet eden kimse, «imâmın namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na)» niyyet etmese de, «öğle namazına» diye niyyet etse; eğer, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın kıldığı namaz, cum´a namazı olursa, bu durumda, o kimsenin niyyeti caiz olmaz.
îmâma uyan kimse, eğer işin kolayım istiyorsa, «imâma uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya ve onun namazını kılmaya» veya «imâmla birlikte onun kıldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı namazı kılmaya» diyerek niyyet etmesi münasip olur. Muhıyt´te de böyledir.
Cum´a namazı kılmak için imâma uyan kimse, öğle ve cu-ma´nın ikisine birden niyyet etse, bazı âlimler bunu caiz görmüşler ve iktidarım hükmü sebebi Üe cum´ayı tercih etmişlerdir.
Bir kimse, imâma uymaya niyyet etmiş olsa da, imâmın Zeyd mi Amr mı olduğunu hatrlamasa veya imâmı Zeyd olarak gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, halbuki imâm Amr olsa, bu durumda da, o şahsın, imâma iktidâ-sı caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.İmama uyan kimse, imamın şahsını görse ve «ben, bu imâm olan Abdullah´a uydum» dese; veyahut da, imâmın şahsını görmese ve fakat «Ben mihrabda duran imâm Abdullah´a uydum» dese, imâm ise Abdullah değil de Ca´fer olsa; yine, o şahsın iktîdası caiz olur.
Muktedî, Zeyd´e uyduğu zaman, imâm, Amr ise, niyeti caiz olmaz. Tebyîn´de de böyledir.
Cemaat çok olduğu zaman, imâma uyan kimse için, en mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nasip yol, imâmı ta´yin etmemektir. (Niyyet esnasında, kime uydu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu belirtmemektir.
Cenaze namazında da ölüyü tayin etmemek (niyyet esnasında kimin cenaze namazını kılacağını belirtmemek) daha uygun olur. Zahîriyye´de de böyledir. [19]
Bilgi Durumları İtibariyle, Namaz Kılan Kimselerin Dereceleri
Bilgi durumları itibariyle, namaz kılan kimseler, şu altı gruba ayrılırlar :
1- Namazın farzlarını ve sünnetlerini bildikleri gibi, farzın mânasını da bilen kimseler.
Bu kimseler, namazı kılmakla, gerçekten sevaba hak kazanırlar. Terketmeleri sebebi ile ide azaba müstehak olurlar.
Bu gibi kimseler, sünneti yapmakla da sevaba müstehak olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; sünneti terketmekten dolayı ise azap görmezler.
Bilgi seviyesi yüksek olan bu kimseler, «Öğle namazına», «ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di namazına» veya «sabah namazına) niyyet ettikleri zaman, ne yaptıklarını bildiklerinden dolayı niyyetleri caiz olur.
2- Bazı kimseler de hangi namazın farz, hangisinin sünnet ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilir ve farza.farz olarak niyyet eder; ancak, kıldığı namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daki f arzların, sünnetlerin neler olduğunu bilmez; işte bu gibi kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selerin de niyyeti (ve namazı) caiz olur.
3- Bir kimse, farza niyyet eder fakat farzın manasını bilmez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, o kimsenin niyyeti (ve namazı) caiz olmaz.
4- Bir kimse, diğer insanların kıldığı gibi farzları ve nafilele(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri kılıyor fakat farzları nafilelerden ayıramıyor bulunsa, onun da niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yeti (ve namazı) caiz değildir.
5- Kıldığı namazın, hepsinin de farz olduğuna inanan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, namazı caizdir.
6- Bir kimse, ALLAHu Teâlâ´nm, kuÜarına beş vakit namazı farz kıldığını bilmese fakat kendisi, bu namazları vaktinde kılıyor olsa; bu şahsın kıldığı namazlar da caiz değildir. Gunye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. [20]
Farz mı. Nafile ini Kıldığını Bilmeyen Kimse:
Bir kimse, farzı nafileden ayırmayı bilmiyor ve kıldığı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazların hepsine farz diye niyyet ediyor olsa; kendisinden önce, mü-ekked sünnet olmayan ikindi, akşam ve yatsı gibi namazlarda, o kimseye uymak caiz olur. Sabah, öğle gibi, kendisinden önce, sün-net-i müekkede bulunan namazların hiç birisinde, bu kimseye ifcti-dâ eylemek caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Niyyetin, namaza başlarken yapılmasının efdal olduğu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda, âlimlerimiz ittifak etmişlerdir. Kâdîhân´da da böyledir,
Tekbirden önce niyyet etmek, tekbir esnasında niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek gibidir. Ancak, niyyetle tekbir arasında, namaza uymayan bir iş yapmamak gerekir. Kâfî´de de böyledir.
Bir kimse, namazı kılmak için niyyet etse ve sonra da abdest alıp mescide gitse ve tekbir getirip —önce niyyet ettiği nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za başlamış olsa, bu caizdir ve niyyetine bir zarar vermez.
Tekbîr aldıktan sonra niyyet etmek ise, âdetten değildir. Hulâsa1 da da böyledir.
Farzda Riya Olmaz:
Farz´da riya (gösteriş´ olmaz, Hulâsa´da da böyledir.
Bir adam, ALLAH rızası için namaza başladıktan sonra, kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bine riya duygusu girse, o namaz, başladığı hal üzeredir.
Riya diye, insanların yanında namaz kıümayıp da, görsünler di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye onların yanında namaz kılan kimselerin haline denir.
insanların yanında olduğu zaman, namazı güzel kılıp, yalnız bulunduğu zaman güzel kılmayan kimselere de, —ihsan hâriç na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın aslî sevabı verilir. Mıızmarât´ta da böyledir.
Bir kimse, öğle namazını kılmak için mescide girse ve imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı —tahiyyata— oturmuş bulsa ve onun birinci oturuşta mı, ikinci oturuşta mı olduğunu da bilemese, hemen niyyet edip imâma uyar. Fakat, niyyet esnasında, şayet : «îmâm birinci oturuşta ise, ona uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dum, eğer ikinci oturuşta ise ona uymadım.» demiş olursa, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin imâma iktidâsı, caiz olmaz.
Keza, bu durumda, bîr kimse «îmâm birinci oturuşta ise farza, ikinci oturuşta ise nafile kılmaya nîyyet ettam.» dese, o kimsenin farza iktidası, caiz olmaz.
Bir kimse, mescide varsa ve kılınan namazın, yatsı namazı mı, yoksa teravih namazı mı olduğunu bilemese ve imama uyup niy-yet ederken de : «eğer kıldığı farz ise, ona uydum! teravih ise uyma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım.» dese, bu kimsenin namazı sahih olmaz.
Fakat, bu durumda, bu kimse :«Kıldığı farz ise de, teravih ise de imâma uydum.» dese ve namazın teravih olduğu meydana çıksa, iktidası sahih olur. TeciüVde de böyledir.
Bir kimse, mescide girdiğinde, imâmı namaz kıldırmakta iken görse ye kıldıkları namazın yatsı namazı mı, teravih namazı mı olduğunu bilemese ve : «Eğer yatsı ise iktida eyledim, teravih ise ik-tida etmiyorum.» dese; kılınan namaz ister yatsı olsun, ister teravih olsun, o kimsenin iktidası sahih olmaz.
Fakat, bu durumda, bu kimse : «Yatsıda İse de, teravinde ise de imâma uydum.» demiş olsa; kılınan namaz ister yatsı olsun, ister teravih olsun, bu şahsın iktidası sahih olur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. [21]
|