Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-18-2009, 14:39   #3
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Gemide Kılınan Namaz :

Gemide namaz kılan kimse, gücü yettiği kadar namazını ayakta kılar.

Müstehap olan, güç yetmesi halinde farzları gemiden çıkıp —karada— kılmaktır. (Gemi rıhtımda olduğu zaman.) Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir

Bir kimse, gemi giderken, ayakta kılmaya gücü yettiği hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, namazını oturarak kilsa, bu namaz —mekruh olmakla beraber— caiz olur. Bu imâm Ebû Hanîfe Hazretleri´ne göredir. Diğer iki ima(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mımıza göre ise, bu namaz caiz olmaz. Şayet, gemi gitmiyor yani demirlemişse, bu durumda oturarak namaz kılmak —bil-iemâ— caiz olmaz. Tezhîb´de de böyledir.

Gemide namaz kılan kimse, şaye£ gemi nehrin kenarında bağlanmış bir şekilde iken, ayakıta durarak namazını kılmış ise, bu namazı caiz olur.

Eğer gemi durmuyor ve ondan çıkmak mümkünse, o geminin içinde namaz kılmak caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de boyler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Denizin ortalarında demirlemiş olan gemi sallanıyorsa, —esahh olan kavle göre, rüzgâr gemiyi şiddetle sallıyorsa— bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumdaki gemi, yürüyen gemi gibidir. Timurtâşî´de de böyledir.

Gemi sallanırken, bir kimse ayakta namaz kusa, eğer başı dönerse, bu kimsemin oturarak namaz kılması caiz olur. Hutâsa´da da böyledir.

Bir kimse, gemide namaz kılmaya başlarken yönünü kıble(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye dönmesi lazımdır. Kâfî´de de böyledir.

Gemide namaz kılan kimse, gemi döndükçe yönünü kıbleye doğru çevirir. Bu kimse, gücü yettiği halde, yönünü kıbleye çevir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, namazı caiz olmaz.

Gemide namaz kılan kimse, rükû´ ve secdelere gücü yettiği hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, imâ ile namaz kılarsa, bu namazı caiz olmaz. Âlimlerin ammesi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin kavli budur. Muzmarât´ta da böyledir.

Bir kimse gemide ikâmete niyet etmekle mukim olmaz.

Keza, geminin sahibi ve gemide çalışan kimseler, ancak ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mi bir şehre veya köye yakın olursa, o takdirde, aslî ikametleri se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bebi ile mukim olurlar. Muhıytte de böyledir.

Velvâliciyye´de ; «Bir kimse, denizin kenarında ikâmet ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)linde iken namaza başlamış olsa da, rüzgâr onu yürütüp götürse, bu. kimse de sefere niyyet etse, yine namazını mukim gibi kılar.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göredir. Huccet´de : «Fetva, Ebû Yûsuf (R.A.) ´un kavli üzeredir, ihtiyata uygun olan budur.» de-niümiştir.

Itâbiyye´de : «Bir misafir ( = yolcu) şehrin haricinde gemide namaza başlamış olsa da, gemi şehre girene kadar, devam etse, bu kimse namazını tamam kılar.» denilmiştir. Tatarhânİyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir gemide bullunan cemaat, diğer bir gemide bulunan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma ikamet edemezler; Boneleri halinde namazları caiz olmaz. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat gemiler, yan yana iseler bu durumdaki -iktidalan caiz olur. Hu-lâsa´da da böyledir

Nevâzil´de : «Gemilerin birbirine yakın olmasındaki ölçü : Hiç zahmetsiz, geminin birinden inip, diğerine binilmesi halidir. Bu durumda, iki ayn gemideki cemaatin, bir imâma uyarak namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maları caiz olur.» denilmiştir. Tatarhânîyye´de de böyledir.

Nehrin kenarında bulunan bir kimse, nehrin kenarında du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ran geminin imânıma, veya aksi olur, yani gemide bulunanlar, neh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin kenarındaki imâma, uyarsa, bakılır : Eğer> aralarında yol varsa veya .nehirde insanlar bulunuyorsa, iktida caiz olmaz. Fakat, bunlar bulunmamakta ise, iktida caiz olur.

Bir kimse, rıhtımda durarak, gemideki imâma uyarsa, bu kimseninüctidası caiz olur. Fakat bu şâhıs imâmın ön tarafında bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmakta olursa, iktidası caiz olmaz. Muhiyt´te de böyledir.

Bir kimse, namaz kılmakta iken, gemiyi —bir yere veya bir şeye— bağlarsa, namazını yeniden kılar. Çünkü, yaptığı bu iş, amel-i kesir´dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. [5]



16- CUMA NAMAZI


Cum´a namazı, farz-ı ayındır. Tehzîb´de de böyledir. [6]



Cuma Namazının Vücubunun Şartları :


Bir kimseye, cum´a namazının farz olması için şu şartlar vardır :

Hür olmak,

Erkek olmak,

Mukim olmak»

Sıhhatli olmak,

Bu dört şart, Kâfî´de zikredilmiştir.

Yürümeye gücü yetmek. Bu şart, Bahrü´r - Râık´ta zikre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dilmiştir.

Cum´a namazı, köleye, kadınlara, yolculara, hasta olanlara farz değildir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. .

Cum´a namazı, bil-icmâ sürekli oturan t=: kalkmaya gücü yetmiyen felçli) kimselere de farz değildir. Muhıyl´te de böyledir.

Bu şekilde kötürüm olan bir kimseyi, mescide götürecek. bir kimse bulunsa bile, kendisine cum´a namazı farz değildir. Zâhi-ûî´de de böyledir.

Kör olan kimseye de, cum´a namazı farz değildir. Kör olan kimseyi, elinden tutup camiye götürecek bir kimse olsa bile, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seye cum´a farz olmaz.

Şiddetli yağmur ve zalim hükümdardan gizlenmek de, bir kimseden cuma´nın farziyetini düşürür. Fethül - Kadîr´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir köleyi, efendisi cum´a namazından, cemaatten ve bay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ram namazından men edebilir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Mescidin kapısında, efendisinin hayvanını beklemekte olan kölenin durumu hakkında ihtilâf vardır. Esahh olan, o kölenin bu hayvanın muhafazasını temin ettiği zaman, cum´a namazını kılma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sıdır. Aynî´nin Hidâye Şerhin´de de böyledir.

Müste´cirin (= icarlayanın, ücretle adam tutup çalıştıran kimsenin, iş verenin), icarladığı i~ ücretle tuttuğu, çalıştırdığı, iş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çi) kimseyi, cum´a namazını kılmaktan men etmeye hakkı vardır. Bu, İmâm Ebü´l - Hafs´ın kavlidir.

Ebû Ali ed-Dekfcâk ise : «iş verenin, işçiyi cum´a namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktan men etmeye hakkı yoktur. Ancak, ücretle tutulmuş olan kimsenin, namazla uğraşmak ve —mescit uzaksa— gidip gelmek için kaj´bettiği zaman kadar, ücretinden kesebilir. Ücretle çalışan bu kimsenin de, namazla meşgul olduğu zaman karşılığı olan ücreti istemeye hakkı olmaz.» denilmiştir. Muhiyt´te de böyledir. Metinle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin zahirine göre, Dekkâk´ın kavli daha kuvvetli ve daha doğrudur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Kendisine, cum´a namazı kılmak farz olmayan bir kimse, şayet cum´ayı kilmiş olsa, bu, vakit namazının yerine geçer ve caiz olur. Kenz´de de böyledir. [7]



Cuma´nınt Edasının Şartları :


Bu şartlar, namaz kılan şahsın dışında olan şartlardır:

1- Cuma kılınan yerin şehir olması :

Zahirü´r- rivâyede Şehir : KendisindeMüftî (= fetva veren), kadı (*= hâkim — hüküm veren) bulunup, hadlerin ikame edildiği (= verilen cezaların yerine getirildiği) ve binalarının da Mina bina(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları kadar olduğu yerdir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Hulâsa´-da ise : İtimat bu kavü üzeredir.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Hadleri ikamenin = verilen cezalan infaz etmenin) mana(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı :Bunu yapmaya gücün yetmesi, yetki ve seîahiyet bulunmasıdır. Gryâsiyye´de de böyledir.

Cum´a namazı, .şehirde caiz olduğu gibi, finâ-i mısr´da da a: izdir.

Finâ-i mısr : Şehrin mühim işlerini yürütmek için hazırlanmış, şehre bitişik yer, meydan, demektir.

Bir kimsenin, ikamet ettiği oturup durduğu) yer ile şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hir arasında, ekin tarlaları veya hayvan otlakları gibi aralıklar bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nursa, bu durumda olan kimselere, cum´a namazı farz olmaz. Buhâ-ra´da Kal´ denilen mevki böyledir.

Bu gibi yerlerde bulunanlara -^ezan sesini işitmekte olsalar bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le cum´a namazı farz değildir,

Bftr ok atımı mesafe, bir veya birkaç mil mesafe bir şey değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir, Mâfâsa´da da böyledir.

Bu kavli, Fakih Ebû Ca´fer, Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf (R.A.) ´tan rivayet etmiştir. Şerosül - Eimme Halvânî´nin ihtiyarı da budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Cum´a günü şehre gidip, orada kalmaya niyyet eden köy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lülerin de cum´a namazım kılmaları lazımdır. Çünkü, o kimse, o gün şehir halkından birisi gibi olmuştur.

Fakat, bu kimse, o gün şehirden çıkmak niyyetinde olursa, cum´a vaktinden önce de çıksa, sonra da çıksa, o kimsenin cum´a namazı kılması lazım gelmez.

Ancak, bu kimse, buna rağmen cum´a namazım kılarsa, sevap . kazanır, Fetâvâyi Kâdîhân´da, Tecnfe´de ve Muhıyt´te de böyledir.

Üzerlerine cum´a farz olmayan köylüler ve bâdiyeliler, cum´a günü öğle namazını, ezan okuyup, kamet getirerek, cemaatle kılarlar.

Misafir (= yolca) olanlar ise, cum´a günü öğle namazlarını şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hirde tek tek kılarlar.

Şehirde —mukim— oldukları halde, cum´a namazını kılmamış bulunanlar da, öğle namazlarını tek tek kılarlar.

Hapiste olanlar ve hastalar da, cum´a günü öğle namazım ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatle kılamazlar. Şayet kılarlarsa mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.

Halife veya Hicaz Emîri´nin, hacc mevsiminde, Mina´da cum´a kıldırmaları caiz olur. Ancak, Hacc Emîri´nin burada, cum´a kılması Cai/ olmaz. Hacc Emiri´nin mukîm veya misafir olması da müsavidir. Ancak, Hacc Emîri, cuma hususunda, Irak Emîrindön veya Mekke Emîrinden izin almış bulunuyorsa, bu durumda cum´a kıldırması caiz olur. «Hacc Emiri mukim ise caiz olur.» diyenler ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu gibi «Misafir ise —asla— caiz olmaz.» diyenler de olmuştur. Sahih olan ise, önceki görüştür. Bedâî´de de böyledir.

Hacc mevsiminin dışında ise bu caiz olmaz._ Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Arafat´ta cum´a namazı kılınmaz.´Bu hususta ittifak vardır. Kâ-ff.de de böyledir.

Bir şehirde, bir çok yerde cum´a namazı kılınabilir. Bu, İmâm-ı A´zam (R.AJ ve İmâm Muhammed (R.A.) ´in kavlidir. Bu ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vil, esahhtır. İmâm Serahsî: «Gerçekten sahih olan kavli budur.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. İmâm-ı A´zam (R.A.)´m yolu da budur. Bizim ihtiyarımız da budur. Balırü´r - Râık´ta da böyledir.

Cum´a günü, şiddetli yağmur yağması halinde, insanlar, cum´aya gidip gitmeme hususunda, bir genişlik ve serbestlik için(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dedirler.

Her hangi bir yerde, cuma´nm caiz olup olmadığı hususunda bir tjereddüt meydana gelirse, (bulunulan yerin şehir olup olmadığı hakkında veya başka bir durumda) mukim olan, cum´a ehlinin, cum´a namazından sonra, öğle namazı niyyeti ile dört rek´at namaz kılmaları münasip olur. Bir kimse, böyle yapmakla, —eğer cum´a yerini bulmamış olursa—, kesin olarak vaktin farzı uhtesinden düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olur. Kâfî´de de, Muhıyt´te de böyledir.

Kılınan bu dört rek´at namaza nasıl niyyet edileceği, husu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sunda görüş aynîığı vardır. «Bu namazı kılan kimse, üzerinde olan son öğle namazı kılan, kimse, üzerinde olan son öğle namazı niyyeti ile kılar.» denilmiştir. En güzeli budur. îhtiya´ta uygun olan ise : «Niyyet ettim, vaktine erişip de —henüz— kılmadığım son öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına» demektir. Gımye´de de böyledir,

Fetâvâyi Âhu´da : «Cum´a namazından sonra kılınan dört rek´atıte, bizim memleketimizde uygun olan, dört rek´atin hepsinde de Fatiha ve zamm-ı sûre okumaktır, denilmiştir. Tatarhâniyye´de

2- Cum´amn edasının şartlarından bM de sultandır.

Cum´a namazını, ister âdil olsun, ister zâlim bulunsun, hü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kümdar f — veUyyü´1-emr) küdırır. Nisâb´dan naklen Tatarhânlyye´-de de böyledir.

Cum´a namazını, veliyyü´l-emr´in emrettiği, em´r, kadı veya hatipler de kıldırabilir. Aynî´nin Hidâye Şerhi´rade de böyledir.

Sultanın veya vekilinin emri ve izni olmadan, cum´ayı kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmak caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Cum´a günü, bir kimsenin, imâm hazır iken, ondan izin al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan hutbe okuması caiz olmaz. Ancak, imâm izin verirse, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin hutbe okuması caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Emir hasta olursa, emniyet işleri ile görevli kimsenin, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan izin almadan cum´a namazını kıldırması caiz olmaz; bu izni al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mışsa caiz olur. Câmhı´l - Cevânû´den naklen Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir beldeye kadı olarak tayin edilmiş bulunan kölenin, cum´a namazı kıldırması caizdir. Hulâsa´da da böyledir.

İdaresi altındaki insanları, emirler gibi idare etmekte olan ve huyca da emirlere benziyen ve devlet başkanından berat alma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış .bulunan bir mütegalibenin arkasında, cum´a namazı kılmak caiz olmaz.

Bir kadın devlet başkanı olduğu zaman, onun emri ile cum´a namazı kıldırmak caiz olur. Fakat, kendisi cum´a namazı k.ıl-dıramaz. FethU´l - Kadîr´de de böyledir.

Zamanımızda [8] tam yetkisi bulunmayan, buna izinli ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dukları, beratlarında veya ahidlerinde yazılı olmayan valiler ve em(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niyet amirleri, cum´a namazını kıldıramazlar. Ancak, bu izne sahip oldukları zaman küdırabilirler. Giyâsiyye´de de böyledir.

Bir şehrin valisi Ölürse, cenaze namazını yakîni kıldırır. Fakat, cenaze namazını emniyet amiri veya kadı kıldınrsa, bu da caiz olur. Şayet, bunlardan hiç biri orada hazır bulunmazsa, insan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların seçtiği birisinin bu cenaze namazını kıldırması da caizdir. Sirâciyye´de de böyledir.

Cuma kıldırmaya izni bulunan bir imâm olmadığı zaman, cemaatin üzerinde görüş birliği ettiği bir kimsenin imâm olup, cuma namazını kıldırması sahih olur. Tehzîb´de de böyledir.

Bir devlet başkanı vefat ettiği zaman, onun tâyin etmiş olduğu valilerin ve müslüman´arın işlerini yürüten — âmirlerin, azledilmedilderi müddetçe, cum´a namazı kıldırmaları caizdir. Se-rahsl nin Muhıyt´inde de böyledir.

Emrin, hutbe okumak için yerdiği izin, cum´a kıldırmak için de geçerli bir izindir. Cum´ayı kıldırmak için verdiği izin ise, hutbe okumak için de geçerlidir. Hatta, emîr bir kimseye: «Hutbe oku, fakat namazı kıldırma.» demiş olsa bile, bu emirle, yine de na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kıldırması caiz olur. Zahidi´de de böyledir.

Bir çocuk veya bir nasrânî (=hıristiyan), bir şehre vali tayin edilmiş olsa, daha sonra da, çocuk bulûğa erişse veya hıristi-yan müslüman olsa, yeniden izin almayınca, cum´a kıldiramazlar. Ancak, devlet başkanı onlara: «Büüûğa erince veya müslüman olun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca hutbe okuyun.» demişse, bunlar cum´a kıldırabilirîer. Tehzib´de de böyledir.

Bir hükümdar, yolculuğa çıktığı zaman, köylerde insanları toplayıp, cum´a namazı kıldıramaz. Fakat, hükümdar kendi şehirle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinden bir şehre varırsa,— misafir olduğu halde — kıldırdığı Cum´a namazı caiz olur. Çünkü, kendisinin emri ile, başka birinin cum´a kıldırması caiz olunca, kendisinin kıldırması —_elbette — daha evlâ olur.

Bir şehrin imâmı, başka bir şehre tayin edilse, o şehrin in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sanları bu imânını kendilerine düşman olması sebebi ile veya buna benzer bir halden dolayı şehirden kaçsalar; sonra da geri toplan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak isteseler, bu durumda onlar, imâmı tayın etme yetkisinde olan idareciden (devlet başkanından) izin almadıkça toplanmazlar. Faldh Ebû Ca´fer: «Bu hüküm, o imâmın, insanlar herhangi bir — meşru´ — sebeple men ettiği ve o yerin şehiiüikten çıkmasını uygun görüp, istediği zaman — geçerli — olur. Fakat, imâm, inadından dolayı veya o insanlara zarar vermek maksadı ile men ediyorsa, bu durumda o insanlar, toplanırlar ve bir imâmın arkasında cum´a na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazlarını da kılarlar. Zahiriyye´de de böyledir.

Azledilen bir imâm, azil yazısı gelene kadar veya önüne ikinci bâr emirin geçmesine kadar, cemaate cum´a namazı kıldıra-bilir.

Azil yazısı geldikten veya yerine diğer bir emirin geldiğini bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dikten sonra, cum´a namazı kıldırmış olsa, bu namaz batıl olur. Fe-tâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Cum´a imâmı namaza başladıktan sonra, yeni bir vali gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, bu imâm devam edip namazını tamamlar. Hıuâsa´da da böyledir.

Küffârm idaresi altında bulunan bir memlekette, rhüslü-manlarm cum´a namazı kılmaları caizdir.

Buradaki müsîümanlarm rızası ile, bir hakim de hüküm vere bilir.

Fakat, böyle bir beldede yaşayan müslüman] arın, kendilerine, müslüman bir vali aramaları lazımdır. Mi´râcü´d - Dirâ´ye´de de böyledir.

3- Cum´anın edasının şartlarından: birisi de öğle vaktinin girmiş olmasıdır :

İmâm-ı Azam (RA.)´a göre, cum´a namazı.kılınırken, teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüt miktarı oturacak kadar bir vakit geçtikten sonra, öğlenin vakti çıkmış olsa, cum´a namazı fesada gider.

Bu durumda, iki namazın arasında bulunan ayrılık ve farklılık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan dolayı da, cunı´anm üzerine, öğle namazı bina edilemez. Teb-yîn´de de böyledir.

İmâma uyan bir kimse, cum´a namazında uyuduğu zaman, vakit çıkacak olsa, bu muktedî´nin cum´ası fesada gider. Fakat, vakit çıkmadan, imâmın namazı bitmiş olsa ve muktedî bu sırada uyan-sa, cum´a namazını tamamlar. Muhıyt´teıde böyledir.

4- Cum´aınn edasının şartlarından birisi de namazdan önce hutbe okumaktır.

0 Cum´a namazı hutbesiz kılınsa veya vakit girmeden Önce, hutbe okunmuş olsa, caiz olmaz. Kâfî´de de böyledir.

Hutbenin farzları ve sünne-Çleri vardır.

Hutbenin ilki fara vardır :

1- Vakit.

2- Afllahû Teâlâyı zikretmek. [9]



Vakit :


Hutbenin vakti, zevalden sonra ve namazdan öncedir. Hutbe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, zevalden Önce ve namazdan sonra okunması caiz olmaz, Aynî´-de de böyledir. [10]



ALLAHu Teâla´yı Zikretmek :


Hutbede hamd (= ALLAHu Teâlâ´ya hamdetmek, «elhamdü lillah» demek) veya ,tehlîll (= Milâhe illALLAH demek) veya teşbih (== sübhânALLAH demek) kifayet eder. Mütûn´da da böyledir.

Bunların kifayet ötmesi, hutbe kastı ile söylenmeleri- halin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dedir. Fakat, bir hatip, aksiran bir kimse için : «elhamdülillah» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se veya mücib-i hayret bir şey için : «sübhanalîah» veya «lâilâhe il-tALLAH» demiş olsa, bunlarm hutbe yerine geçmiyeceği hususunda iema´ vardır. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Bir hatibin, yalnız başına hutbe okuması veya —sadece— kadınlara karşı huflbe okuması caiz olmaz. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir.

Hutbe, bir veya iki kişiye karşı okunur; namaz da, üç İdşi ile kılmırsa, bu durum caiz olur. Hulâsada da böyledir.

Uyuyanlara veya sağırlara karşı okunan hutbe caiz olur. Ay-nl´de de böyledir. [11]



Hutbenin Sünnetleri


Hutbenin on beş sünneti vardır :

1- Temizlik.

Cünüp ve abdestsiz olan kimselerin hutbe okumaları mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

2- Ayakta durmak.

Fakat, bir kimsenin oturarak veya yan yatarak hutbe okuması da caiz olur. Fetâvâyi Kadîhân´da da böyledir.

3- Hatibin, yönünü cemaate çevirmesi,

4- Hatibin, hutbeden önce: «Euzü billahi mine´ş - şeytânİ´n»-cim» demişi.

5- Hatibin, hutbesini cemaate duyurması,

6- Hatibin hutbeye, ALLAHu Teâlâ´ya hamd-ü sena ile başlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı,

7 - ALLAHu Teâlâ´ya, sânına lâyık bir şekilde övgüde bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak,

8- Şehadet kelimelerini okumak,

9- Peygamber (S.A.V.) Efendimize, salat-ü selâm getirmek.

10- Cemaate öğüt ve nasihatta bulunmak.

11 Bir miktar Kur´an okumak.

Hutbede Kur´an okumayı terk etmek, kötülüktür. Hutbede oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nacak Kur´ân´m miktarı ise, ya kısa üç âyet veya uzun: bir âyettir. ´

12- Hamd-ü senayı ve salât-ü selâmı, ikinci hutbede, tekrar okumak.

13- Müslümanlara, bolca duâ etmek.

14- Her iki hutbeyi de hafif (kısa) okumak. Hutbe, uzunca bir sûre okuyacak miktar ve müddette olmalıdır. Hutbeyi uzatmak mekruhtur.

15- İki huitbe arasında drurmak.

Zâhirii´r - rivâyede, iki hutbe arasında üç âyet okuyacak miktarda okumak sünnettir. Sirâcü´l - Vehhâe´da da böyledir.

Şemsü´l - Eimme Serahsi : «İki hutbe arasında oturma mik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarı, her uzvun yerli yerine oturup, karar bulması ve yerleşmesi ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lidir.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Muhtar olan kavil, Şemsül - Eimme Serahsî´nin kavlidir. İki hutbe arasında oturmayı terk etmek kötülüktür. Esahh olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Gunye´de de böyledir.

Hutbe´den önce oturmak sünnettir. Aynî´de de böyledir.

Hatipde aranılan şart, cum´a namazını kıldırmaya ehil ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masıdır. Zâhidi´de de böyledir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimize iktidâen, hatibin minber üzerinde bulunması da sünnettir.

Hatibin, hutbe okurken sesini yükseltmesi ve birinci hutbe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, ikinciden daha açık ve yüksek sesle okuması müstehabtır. Bah rü´r - Râık´ta da böyledir.

Münasip olan, ikinci hutbeye: «el-hamdü lillahi nahmedühû veneste´inüh» diyerek başlamak ve Hülefâ-i Râşldin´i ve diğer saha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)beleri anmak ve «ALLAH cümlesinden razı olsun» demektir. Güzel olan budur ve Tecnîs´de de böyledir.

Hatibin hutbe esnasında hutbe harici bir sözle konuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması mekruhtur. Ancak, emr-i bil-ma´ruf maksadı ile konuşması müstesnadır; bu mekruh olmaz. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.

Cum´a namazını hatibten başka bir şahsın kıldırması mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nasip olmaz. Hutbeden sonra, imâmın abdesti bozulmuş oüsa, eğer halife var ise, yerine birini geçirmesi caiz olur; aksi takdirde caiz olmaz. Fakat, imâmın abdesti, namaza başladıktan sonra bozulmuş olursa, dilediği gibi yapar. Tehzib´de de böyledir,

İmâm hutbeye çıktığı zaman, namaz kılınmaz vç konuşul-

maz.

İmâmeyn´in kavillerine göre, imâm minbere çıktığı zaman ve hutbeye başlamadan önce, namaz kılmakta bir beis yoktur. Ayrıca, imâm hutbeyi bitirip, de namazla meşgul olmaya başlamadan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce namaz kılmakta da bir beis yoktur. Kâfi´de de böyledir.

Bu esnada, insanların konuşmaları, teşbih okumaları, ak-

sırıp ,da «el-hamdü lillah» diyene «yerhamü kal lalı» demeleri, selam almaları mekruh olur. Sirâcüİ - Vehhâc´da da böyledir.

Fakat, bu sırada fıkıh öğrenmekte, fıkıh kitablarına bak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta ve onları yazmak da, bizim âlimlerimizin bazılarına göre bir beis yoktur. Fakat, bunları dili ile söylemedikleri zamandır. Bunları ancak´eliyle, başiyle veya gözü ile işaret edebilir. Bir kimsenin fena bir iş yaptığını görünce, onu eli ile nehyetmesi veya başı ile işaret edip, durumu haber vermesi gibi... Sahih olan kavle göre, bunda bir beis yoktur. Muhıyt´te de böyledir.

Hutbe okunurken, Peygamber (S.A.V.) EfendimÜze selâvat getirmek mekruhtur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Hutbeyi dinleme hususunda, imâmdan uzak olanlar da imâma yakın olanlar gibidirler ve her ikisi de susarlar. Muhtar olan görüş budur. Cevâhirül - Ahi ât i1 de de böyledir. Ehvat olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Tebylr´de de böyledir

«Hutbe esnasında Kur´ân okunabilir.» diyenler de ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muştur; fakat sahih olan susmaktır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namazda haram olan şeyler, hutbede de haramdır. Meselâ: îmâm hutbe okurken yemek, içmek uygun değildir. Hulâsa´da da böyledir.

Erkekler için müstehab olan, yüzünü hutbe okuyana çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmektir. Bu hüküm, imâmın önünde onlar içindir. îmânım sağ ve solunda bulunan kimseler de, imâma yakın olurlarsa, hutbeyi din(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemeye hazır olmak için, imâma doğru dönerler. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Âlimlerimizin âmmesi, cemaatın hutbeyi, baştan sona ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar dinlemesinin uygun olacağını söylemişlerdir.

İmâma yakın olmak, uzak olmaktan daha efdaldir. Bilginleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizin sahih kavli budur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, imâma yaklaşmak için, insanların omuzların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan atlayarak ileri geçmesi mekruhtur.

Fakih Ebû Ca´fer, âlimlerimizden şöyle nakletmiştir: İmâm huttbe okumaya başlamışsa, ona yaklaşmak için insanların omuzla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rından atlayarak gitmek mekruhtur.

Ancak, imâm hutbeye başlamamışsa, böyle yapmak mekruh ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Çünkü: Sonradan geleceklere yer genişletmek için ve imâma yakın olmanın faziletinden dolayı, daha öncekilerin varmadığı boş yerlere gitmekte bir beis yoktur.

İmâm hutbeye başladığı zaman, camiye gelen kimsenin, boş oiari bir yere hemen oturması gerekir. Çünkü, bu durumda, o kimsenin yürümesi ve ileri gitmeye çalışması, hutbe okunurken bir iş, bir amel yapması demektir. Fetâvâyi Kâdiban´da da böyledir.

Fakat, bir soru sormak için, omuzlardan atlayarak, ileri gitmek, her hal-Ü kârda, bil-i´cmâ" mekruhtur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Mescidde, birden bir şey isteyecek olan kimsenin, insan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların Önünden yürüyerek geçmeden ve omuzlarından atlamadan ve kimseyi sıkıntıya düşürmeden, istenilmesi gerek şeyi istemesinde bir 5eis yoktur. Ve bu şeyin verilmesinde de bir beis yoktur. Ancak, durum böyle değilse, mesçid içinde bir şey vermek hela! olmaz. Ve-cîzül Kerderi de de böyledir.

Hutfbe okanurken hazır bulunan bir kimse, isterse diz çö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ker isterse bağdaş kurar veya nasıl kolayına geliyor öyle oturur. Çünkü hutbe, hakikate amel yönünden namaz değildir. Muzmarât´ta da böyledir.

Fakat, müstehab olan, hutbe esnasında namazda otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rulduğu gibi oturmaktır. Ml´râcü´d - Dİraye´de de böyledir.

Nafile namaz kılmakta olan kimse, hutbe okunmaya baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lanınca, bu namazı iki, rek´atte keser. Eğer ilk rek´atte bulunuyorsa, secdeye varmadan namazını keser. Gunye´de de böyledir.

Bir kimse, cuma namazını kılarken, üzerinde sabah nama´ zının kaldığım hatırlasa, eğer cum´anın zayi olacağından korkmaz ise, cum´a namazını keser ve sabah namazını kılmaya başlar. Bu durumda, vaktin dar olması sebebi ile tertip düşer. Fakat, vakit zayi olacaksa, cum´a namazını tamamlar.

Ancak, vaktin değil de, cum´anın zayi olacağından korkarsa, Ebû Hanife IRA.) ile Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, sabah namazım kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlar. İmâm Muhammet! (R.A.) ´e göre ise, cum´ayı ttamam- • lar. Mâ´râcü´d - 0irâye´de de böyledir.

Bir yay´a veya bir bastona dayanarak hutbe okumak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hulâsa´d a da böyledir,

Kılıçla fethedilen her belde de, hatip hutbe okurken, kıhn-ca dayanır. Tehâvi Şerhi´nde de böyledir.

5 - Cumanın edasının şartlarından birisi de cemaattir.

Cemaatin en az miktarı, imâmdan başka üç kişidir. Teb-yîn´de de böyledir.

Bu cemaatin hutbe esnasında hazır bulunmaları şart değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Fethü´l - Kadir de ide böyledir.

îmâm, tek bir k&şiye kaşı hutbe okusa ve sonra da cemaat gelse ve cum´ayı kılsalar, bu caiz olur: Serasi´nih Mutoyt´inde de böyledir.

Bu cemaatin, imamlık için elverişli olması da şarttn-. Yani bunların çocuk ve kadın olmaları gerekir. Sadece kadın ve çocuklar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la kılınan cum´a sahih ollmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyte-dir.

Cemaatin köleler, hastalar ve misafirlerle tamamlanması ile cum´a tamam olur. Ümmi ve ahraslarla tamamlanması halinde de durum böyledir. Serahsi´nin Muhıyt´tnde de böyledir.

İmâm, cum´a için tekbir, alsa fakat cemaat, imama uyup cum´ayı kılmaya başlamazsa, Asıl´da zikrolunduğuna göre, imâm rükû´dan başını kaldırmadan önce, cemaat kendisine uyarsa, cum´a sahih olur; uymazlarsa, namazı yeniden kılmak gerekir. Bunun ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sine bir kavil yoktur. Gıyâsîye´de de böyledir.

Cemaat, imamla birldlkte tekbir alır, sonra ondan ayrılıp mescidden çıkar ve daha sonra da geri gelip, imâm başını rükûdan kaldırmadan önce, tekrar tekbir alırsa, cum´a namazı sahih olur. Serahsi´nin Muhıyt´inde de böyledir.

İmâm tekbir alırken, yanında bulunan vcabdestli olan ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maat, kendisi ile birlikte tekbir almasalar, sonra da abdestleri bo-zulsa; bundan sonra başka bir cemaat gelse ve öncekiler çıkıp gitse, cum´a namazı istihsânen caiz olur.

Bu durumda, eğer öncekiler tekbir almış olsalar ve sonra da başkaları gelmiş olsaydı, onla-r tekbirlerini yenilerlerdi- Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Eğer cemat, iftüıat tekbirinden sonra fakat secdeden ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce namazdan ayrılmış olursa, İmâm-ı A´zam´a (R.A.) göre, cuma sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olmaz; diğer iki imamımıza göre ise, sahih olur. Thnurtaşî´de de böyledir.

Bu cemaat, rek´aıi secde ile kayıtladıktan sonra ayrılmış olursa, imamlarımızın üçüne göre de cum´a caiz olur. Muzmarat ta da böyledir.

6- Cum´anm edasının şartlarından birisi de izn-i ânıdır.

0 İzn-i ânı ; Umumî izin; cum´a kılınacak yerin herkese açık olması, Cum´a kılanan caminin kapısının açık olması; insanların oraya girmesi için umûmî izin bulunması ve bu camide ezan okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması, demektir.

Cemaat, camiye toplanmış ve caminin kapılarını üzerlerine ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)patarak cum´a namazı kılmış olsalar, bu cum´a caiz olmaz.

Keza, hükümdar,. hizmetkârlarını toplayıp evinde (sarayında) cuma kılmak istese; eğer evin kapısını açar ve herkesin girmesine izin verirse, —cemaat gelsin, gelmesin— bu cum´a caiz olur. Fakat, hükümdar evin kapısını açmaz ve kapıya bir kapıcı oturtursa, onla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rın cum´aları caiz olmaz. Muhiyt´te de böyledir.

Misafirin, kölenin ve hastanm, imâm olup cum´a namazını kıldırmaları caiz olur. Kudurî´de de böyledir.

Öğle namazını, özürsüz olarak cum´adan önce kılmak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Kenz´de de böyledir

Hastanm, misafirin ve hapis olan kimsenin, öğle namazını, imâm cum´ayı kılana kadar te´hir etmeleri müstehaptir; te´hir et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezlerse mekruh olur. Kerdeii´nin Vecîz´inde de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını kılar, sonra da gidip cum´a na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına yetişirse, —misafir, hasta veya kölb olmak gibi— bir özrü olsun veya olmasın, daha önce kılmış olduğu Öğle namazı batıl olur. Fakat, imâma yetişemez veya evinden, imâm cum´ayı bitirdikten sonra çıkmışsa, kıldığı öğle namazı, bil-icmâ bâtıl olmaz.

Bu kimse, imâm namazda iken evinden çıkar fakat imâmın cum´a kıldırdığı yere varana kadar, imâm namazım bitirmiş olursa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, bu kimsenin kılmış bulunduğu öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le namazı bâtıl olur. Diğer iki imamımıza göre ise, bâtıl olmaz.

Fakat, bu kimse, evindencum´a kılmayı murad etmeden çıkmış, olursa, namazı bil-icmâ* batıl olmaz. Kâfî´de de böyledir.

Bu kimse, eğer imâma yetişmeye gayret gösterir fakat, an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak imâmın cum´ayı bitirmesinden hemen sonra, ona kavuşursa, yine namazı batıl oJmaz. Tebyîn´de de böyledir.

Öğle namazını evinde kılmış olan bir kimse, sonra da; imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma yönciip gitse, imâm da namazı henüz kılmamış olsa, ancak bu şahıs, mesafenin uzaklığından dolayı imâma uyabileceğini ümid et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mese, Belh´li âlimlere göre, bu kimsenin namazı batıl olur. Sahih olan budur.

Fakat, bu kimse, bir özründen dolayı veya özürsüz olarak, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma yöneldiği halde, onunla namaz kılmazsa, namazının bâtıl olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır. Fakat, bu hususta sahih olan ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vi!, namazın batıl olmamasıdır.

Bu kimse imâma yöneldiği zaman, orada insanlar olsa fakat bu insanlar, imâm namazı.tamamlamadan çıkmış bulunsalar; bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda da görüş ayrılığı vardır. Sahih olan, bu durumda, bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin öğle namazının batıl olmasıdır. Kifâye´de de böyledir.

İmâma yetişmek için sa´yde (gayrette, sür´at göstermede), o kimsenin evinden ayrılmasına itibar edilir. Muhtar alan kavle gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, bu kimse, evinden ayrılmadan imâm namazı bitirmişse, bu şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın knmış bulunduğu Öğle namazı batıl olmaz. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.

Bu kimse, öğle namazım kıldıktan sonra mescidde otursa, bil-ittifak, imâmla beraber namaza başlayana kadar namazı bâtıl olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Hasta olan bir kimse, evinde öğle namazını kıldıktan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra, kendisinde bir hafiflik bulup mescide gitse ve cum´ayı kıîsa, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce kılmış bulunduğu Öğle namazı nafileye döner. Nihâye´de de böy ledir.

Cum´aya, teşehhüdde veya sehiv secdesinden yetişmiş olan kimse, İmâmı A-´zam (R.A.) ile İmâm Yûsuf (R.A.)´a göre, cum´asını tamam lar.

Bir şehirde Özürsüz olarak —cum´a günü— öğle namazı kılmak mekruhtur.

Özürlü kimselerin de, cum´a günü öğle vaktinde, —ister imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın namazından önce olsun, ister sonra olsun— cemaatle namaz kılmaları mekruhtur.

Cum´a kılmaya mani bir hâl olduğu zamanlarda da, cemaatle öğle namazı kılmak mekruhtur. Fakat, köylüler, kerâhetsiz olarak, ezanla ve kametle, —cum´a günü— öğle namazını cemaatle kılabilir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Kâdihân ve diğerleri böyle zikretmişlerdir. Şerhü Muhtasaru´I -Vlkâyc´de de böyledir.

Cum´a günü, ilk ezan okunduğu zaman, alış verişi terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek ve camiye yönelip gitmek icabeder.

Tahâvî : «—îlk ezan okununca— camiye gitmek vaciptir. Minber ezanı vaktinde de alış veriş mekruhtur.» demiştir.

Hasan bun Ziyâd ise : «Muteber olan, minarede okunan ezan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır;» demiştir. Esahh olan, zevalden önce okunan ezanların hiç biri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne itibar olunmayacağıdır. Burada mu´teber olan da, zevalden son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra okunan ilk ezandır. Bu ezan, ister minareden okunsun, isterse içeriden okunsun, müsavidir. Kâfî´de de böyledir.

Bize ve f akihlerin ammesine göre, mescide giderken, sür´at-li yürümek ve koşmak vacip değildir. Bunun, müstehap olup olma-" dığmda da görüş ayrılığı vardır. Esahh olan ise, camiye sakinlik ve vakar üzi*e yürüyüp gitmektir. Gunye´de de böyledir.

Hatip minbere oturduğu zaman, önünde ezan okunur. Hut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be tamam olunca da kamet getirilir. Adet böyle cereyan edegelmiş-tir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Cum´a namazı iki rek´attir. Her iki rek´atinde de Fâtihâ ve sûre açıktan okunur. Serahsî´nin Muhıyf ilnide de böyledir.

Bir kimse, cum´a namazında tekbir aldığı halde, izdi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hamdan dolayı secde etmeye gücü yetmezse, bu şahıs, insanlar kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kana kadar bekler; şaye.t, bir aralık boş yer bulursa secde eder. Bu durumda, bir başka şahsın sırtına secde etmek de caizdir. Ancak, secde edilebilecek boş yer var iken, başkasının sırtına secde etmek caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Kalabalık ve izdiham fazla olur ve secde edilecek yer bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmazsa; bu durumda secde etmeye gücü yetmeyen kimse, imâm selam verene kadar durun Bu durumda bu kimse Iâhik ölür. Na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını okuınaksızin tamamlar. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Cum´a günü, cum´a namazını kılarken abdesti bozulan, kimse, —namazının kalan kısmını— kaza ederken serbesttir; dilerse gizli okur. Bu durumdaki şahıs, sabah namazının farzını münferi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den (— yalnız başına) kılan şahıs gibidir. Hulâsa´da da böyledir.

Cum´a namazına hazırlanan kimsenin, güzel koku sürün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, varsa en güzel elbisesini gitmesi müstehaptır.

Cum´a günü, beyaz elbise giymek ve ön safta oturmak da müs-tehaptir. Mi´râcü´d - Dîrâye´de de böyledir. [12]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla