OSMANLININ ÖLÜMSÜZ YANI
Monsenyör Georges Marovitch çok güzel bir benzetmeyle şöylre iifade ediyor:
“Benim bir tespitim olacaktır. Bir tarihlerde Romada çalışıyordum. Şehrin uzağında bir mabet verdı. Yeşillikler içinde bu manastırda bulunduğum bir gün kar yağmıştı. Oysa ki Romaya kar pek nadir olara yağar. Kışın şiddetinden bahçede bulunan çok sevdiğim erik ağacı kurumuştu. O senenin baharında ne çiçek açtı ne de meyve verdi.
Bahçivan benim üzüldüğümü görünce “merak etme” dedi.
Ağaca su verdi, gübreledi budadı. Büyük bir dikkatle baktı, ilgilendi. Ağacı budarken ben çok üzülmüştüm. Çünkü kurumuş dallarla birlikte yeşil olanlarıda kestiği oluyordu. ERİK AĞACI OLDUKÇA KÜÇÜLMÜŞTÜ ; am canlanmıştı da….
Bir sene sonra mevsimi gelince ağaç yeşillendi, çiçek açtı ve yeniden meyve vermeye başladı.
Osmanlı İmparatorluğu da, bence bu ağaç gibidir. KURUMUŞ GİBİ GÖRÜBDÜ. Ama ölmemişti. Budandı, bakıldı. Gerçi kesilmemesi gereken canlı kısmı da kesilip atıldı ama ; ne yapalım, kısmet… AMA AYNI KÖK ÜZERİNDE YENİDEN HAYAT BULDU.
Monsenyör Georges Marovitch
Büyüyüp öbür bahara meyve verecek…..
|