Yine hicran ile yaralı gönlüm...
Yine matemdeyim,
günahlara dadandım...
Her dakikasında bir pişmanlık sarıyor beni.
Oysa istemiyordum gözlerimle görmeyi,
kulaklarımla işitmeyi
ve yüreğimle hissetmeyi günah olanı...
Yenik düştüm...
Bir taraftan nefse mağlup olmanın verdiği eziklik
diğer taraftan Allah'ın azabının dehşeti sarıyor yüreğimi.
Söz vermiştim önceki miracımda.
Bir daha olmayacak demiştim...
Cezbeden cazibelerin peşinde sürüklenmeyeceğim diye,
kıyama durmuştum,
Rabbimin huzurunda.
Bir köşede çöküp oturdum.
İki dizimi karnıma gömdüm.
Boynumu büktüm utanıyordum.
Her şey benim hizmetim için yaratılmışken,
doğru yolu bulayım diye Peygamber
ve onunla beraber bir kitap gönderilmişken,
huzur içinde bir yaşam sürmenin,
dünya ve ahirette mutlu olmanın formülü elimdeyken
ben günaha bulaşıp nankörlük etmiştim.
Düşününce her şey anlamsızdı benim için.
Göğümün yıldızları birer birer dökülüyordu.
Güneş, yaydığı ağını topladı.
Her şey ve her yer karardı birden.
Sonra her yer ve her şey yeniden aydınlandı.
“Artık sizin duanız olmasa Rabbiniz sizi ne yapsın”
demişti İlahi…
Şimdi ümidin yüreğimde yeniden çimlendiğini hissettim.
Ey yeryüzünde kımıldayan her canlının Rabbi!
gönlümü yolundan ayırma!
Amin...