Dağdan inen PKK’lılar, Pişmanlık Yasası’na dahil edilmek istendi. Kriz on saatte aşıldı. DTP lideri Türk’e saat 23:00’da gelen bir telefon tüm moralleri bozdu. Habere göre Habur’dan giren PKK’lılar, Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmayı kabul ettikleri takdirde serbest kalabileceklerdi. Bu da, bütün açılımın suya düşmesi demekti. O andan itibaren müthiş bir telefon trafiği yaşandı. Türk, İçişleri Bakanı Atalay’la birebir görüştü. Gece uykusuz geçti ama değdi. Kriz sabah aşılmıştı. DTP lideri Ahmet Türk, devletin bir adım atması halinde PKK’nın on adım birden atacağını söyledi: Operasyonların durması en büyük güven hareketi olacaktır. Hükümet, bu kez soruna devletin statükocu mantığı ile yaklaşmamalıdır.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün önceki akşam 23.00’da başlayan ve dün sabah 10.00’a kadar geçen gecesini böyle nitelemek yerinde olur. Çünkü Ahmet Türk ve bir grup DTP’li milletvekili önceki gece sabaha kadar uyuyamadı. Haber kötüydü; Habur Sınır Kapısı’ndan gelecek olan 34 kişilik grup Türk Ceza Kanunu’nda “etkin pişmanlık” hükmünü düzenleyen 221. maddeden ‘yararlandıkları’ takdirde serbest kalabileceklerdi. Bu haberin tek bir anlamı vardı: O da gelecek olan 34 kişi cezaevine girmek zorunda kalacakltı. Bu da ‘barışın suya düşmesi’ demekti.
Atalay ile telefon trafiği
Silopi’de yerleştiğimiz otelin bahçesindeki masadan saat 23.00’ı biraz geçe, umutsuz ve sinirli bir şekilde ayrılan Ahmet Türk’ün sabaha kadar sürecek olan telefon diplomasisi de başlamıştı. Gece boyunca Ahmet Türk ile birlikte DTP’nin hukukçu milletvekilleri Hasip Kaplan, Ayla Akat Ata, Sırrı Sakık, Sevahir Bayındır ve İbrahim Binici sabaha kadar gözlerini kırpmamıştı. Ayla Akat ve Sevahir Bayındır gece yarısı Şırnak Valisi Ali Yerlikaya ile bir görüşme gerçekleştirdi. Validen son bilgileri aldı.
Ama en önemli görüşme trafiğini Ahmet Türk gerçekleştiriyordu. Telefonun öbür ucundaki isim ne Adalet Bakanı, ne Vali ne de yerel yetkililerdi. Aldığım bilgiye göre telefonun öbür ucundaki isim demokratik açılım çalışmalarının koordinatörlüğünü yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dı. Perde arkasından yürütüldüğünü anladığım görüşmelerde Türk’ün önüne şu formül konmuştu: Gelecek olan gruptaki kişiler ifadeleri alındıktan sonra TCK’nın 221. maddesine dayanılarak serbest bırakılacaktı. Türk’e ‘Başka hukuki olanak yok’ deniyordu. Türk ise, bu durumda bütün barış çabalarının boşa gideceğini ve demokratik açılım sürecinin nihayetleneceğini belirtiyordu. Çünkü gelecek olan 34 kişilik grup 221. maddeden yararlanarak serbest bırakılmayı kabul etmeyecek ve cezaevine girecekti.
Türk, gece boyunca DTP’nin hukukçu milletvekilleriyle istişarelerde bulunarak çıkış yolu aramaya çalıştı. Ama 221. maddeden ‘çıkış yolu’ yoktu. Erken saatlerde otelin lobisinde dolaşırken DTP’nin hukukçu milletvekillerinin bu konuya sabaha kadar kafa yorduklarını anladım.
Ahmet Türk’ün formülü
10 yıl önce gelen PKK’lılar da aynı ‘hukuki açmaz’ karşısında cezaevine girmeyi tercih etmişler. Üstelik şöyle bir farkla; 1999’da yürürlükte olan TCK’nın pişmanlık yasasını düzenleyen 170’inci maddesi ‘Cezasızlık durumu’ başlığı altındaydı. Yani bu maddede yer alan bir fıkraya göre ‘nesnel durum’ gereği ‘pişmanım’ demeden, mahkeme fiili durumu gözeterek gelenleri serbest bırakabilirdi. Ancak ne mahkeme bu yorumu yapmış ne de gelen gruptakiler bu maddeden yararlanmayı talep etmişti. Bugünkü yeni TCK’da ise, böyle bir ‘nesnel durum’a olanak tanıyacak bir düzenleme bulunmuyor. Çünkü 221. madde zaten “Etkin Pişmanlık” başlığı altında düzenlenmiş.
Ahmet Türk ve DTP’li ekibinin, telefonun öbür ucunda olan İçişleri Bakanı Atalay’a önerdikleri formül ise şöyle olmuş: Yerel mahkeme somut duruma göre içtihat niteliği de taşıyabilecek bir yorum getirsin. Demokratik açılım süreciyle birlikte başlayan süreçte ülke barışına hizmet etmeye geldikleri için güvenlik soruşturması yapıldıktan sonra serbest bırakılsın.
Bu pazarlığın sabaha kadar sonuçlanmadığını da fark ettim. Milletvekilleriyle sohbet ederken, hepsine gergin bir bekleyişin hâkim olduğunu gördüm. Türk’ün sabah 09.00’da yapması beklenen basın toplantısı bir türlü yapılamıyordu. Saatler 10.00’ı gösterdiğinde Ahmet Türk, lobiye indi. Salonda hukukçu milletvekilleriyle bir grup avukatı yanına aldı ve otelin arkasında bulunan bahçeye çıktı.
‘Cudi Limanı’nda toplantı
Halka da açık olan bu bahçenin adı da ilginç: “Cudi Limanı.” Bahçenin en kuytu köşesindeki bir akasya ağacının altında Türk’ün yanı sıra, Hasip Kaplan, Ayla Akat Ata, Şırnak Barosu Başkanı Nuşerivan Elçi, Avukat Hatice Korkut, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ile Şanlı Urfa Milletvekili İbrahim Binici ve Sırrı Sakık toplandı. Yaklaşık 40 dakika süren toplantının hemen ardından “ara bir formül” bulunduğunu ve krizin nihayet çözüldüğünü öğrendim. Gelecek olan grupların ifadeleri üzerinde bile anlaşılmıştı.
Silopi’den Türkiye’ye giriş yapacak olanlar üç satırbaşıyla ifadelerini vereceklerdi. Birinci başlıkta, Türkiye’de başlayan demokratik açılım sürecinin önemine dikkat çekeceklerdi. İkinci başlıkta 25 yıldır süren savaşın nedenlerini anlatacaklardı. Son başlıkta ise Öcalan’ın yaptığı çağrıya uyarak Türkiye’de yeni bir sürecin başlamasına vesile olması umuduyla geldiklerini açıklayacaklardı. Buna karşılık savcılığın veya mahkemenin ya da sadece mahkemenin Türkiye’nin demokratik açılım süreciyle birlikte yeni bir dönemin başladığı değerlendirmesini yaparak kimlik tesbiti ve güvenlik soruşturmasını yaptıktan sonra “adresleri sabit olduğundan ve kaçma şüphesi taşımadığından” tahliye edilmelerine karar verecekti.
Ağacın altında yaklaşık 40 dakika süren toplantının ardından Ahmet Türk ve DTP’li ekibin daha rahat olduğunu gözledim. Sohbet ettiğim vekiller ile hukukçular yine de “nelerin yaşanacağını geldiklerinde göreceğiz” diyerek son dakika sürprizlerine açık olduklarını belirtmeyi gerekli gördü. Bu yazı kaleme alındığı sıralarda 34 kişilik grup Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesi’nden Türkiye’ye henüz giriş yapmamıştı.
Bir adıma on adım...
Kandil ve Mahmur’dan gelen PKK’lı iki grubu karşılamak için Silopi’ye giden DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, “Bugün eğer istersek burada ölümlerin duracağı, barışın filizleneceği bir süreç başlatabiliriz” dedi. DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna ve Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Aygül Bidav’ın da katılımıyla basın toplantısı düzenleyen Türk, sürecin doğru okunması ve barış gruplarının niçin gönderildiğinin doğru değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Grupların tıkanan açılım tartışmalarını, sürecin barışçıl ve demokratik gelişimin önünü açmak için geldiğini vurgulayan Türk şöyle dedi: Burada oluş nedenimiz, bu tıkanıklığın aşılmasıdır. PKK bunun ilk adımını yine attı, devletin de buna karşı operasyonları durdurması en büyük güven hareketi olacaktır. Bu geliş aynı zamanda PKK’nın savaşta değil barışta ısrarcı olduğunun da göstergesidir. Eğer devlet bir adım atarsa PKK on adım atacaktır. Sadece tartışmaların tıkanmaması için böyle bir jestin yapılmış olması bile hükümetin elini güçlendirecek büyük bir yaklaşım olarak değerlendirmek gerekir. Beklentimiz hükümetin, devletin yine aynı klasik statükocu ‘teslim oldular, bittiler’ mantığı ile yaklaşmamasıdır.”
Şahin: Randevu talebi gelirse değerlendiririz
Yetim çocukları kabulünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, PKK’lı iki grubun Türkiye’ye geldiği ve Meclis’te görüşmeler yapmak istediklerinin anımsatılması üzerine, bu girişimin iyi niyetli, Türkiye’nin 30 yıla yakın uğraş verdiği terörün sona ermesine yol açıcı bir teşebbüs olmasını diledi. Şahin, “Gelişmeleri hep birlikte takip edeceğiz ve göreceğiz” dedi.
Konuyla ilgili Meclis Başkanlığı’na herhangi bir randevu talebinin ulaşmadığını bildiren Şahin, “Böyle bir talep ulaşırsa, talebi ve içeriğini öğrendikten sonra değerlendirmemizi yapar, ondan sonra kararımızı açıklarız” dedi.
Hükümetten sabotaja karşı ihtiyat çağrısı
Hükümet, dağdan inmelerin devam etmesi ve barış sürecinin sabote edilmemesi için alarma geçti. Özellikle DTP’nin süreci krize sokacak açıklamalardan kaçınmasını isteyen hükümet çevreleri, son gelişmelerin bugünkü MGK toplantısında masaya yatırılacağını belirtti.
Gelişmeleri Taraf’a değerlendiren yetkililer şunları söyledi: “Sürecin başarısızlığa uğramaması için, dağdan inenlerin ve onu karşılayanların ‘biz bu sürece, barışa destek vermek için geldik’ demeleri gerekir. Bunu başka noktalara çekmemek gerekir. Bu süreci çok iyi analiz etmek gerekir.
Özellikle DTP’nin bu sürece açıklamalarıyla ve eylemleriyle sabote etmemesi gerekir. Bu nedenle çok ihtiyatlı davranmak gerekiyor. Dağdan gelen bu insanların ‘pazarlık’ yapmaya gelmediğini kamuoyuna açıklanmalı. Bu insanlar bu sürece destek vermek için geldiği yönünde değerlendirilmeli. Ve bu kişiler ‘memleketimize geri dönüyoruz’ mesajını vermeli.”
Dağdan inmelerin teşvik edilmesi ve sürecin ‘kalıcı barışa’ doğru gitmesi için hükümetin kararlı olduğunu belirten bir yetkili, “Eminim ki dağdan gelenlerin çoğu kısa bir süre içinde evlerine anne ve babalarına sarılarak yepyeni bir hayatla tanışacaklar” dedi.
Bu sürecin başarısızlığa uğramaması için dağdan inişlerin devam etmesi gerektiğini de belirten yetkililer, “Bazı çevrelerden gelen bu kişilerin 1999 yılında yaşananlara maruz kalmaları özellikle isteniyor. Devletin bütün birimleri bu nedenle bu süreci en iyi bir şekilde değerlendirmeli. Arzu edilen o dönemde yaşananlar tekrarlanmamalı. Her şey kanunla çözülmüyor. Devlet dağdan inenleri bu çerçevede değerlendirmeli. Öyle olacağını da umuyoruz” diye konuştu.
MGK’da görüşülecek
Bugün yapılacak MGK toplantısında ağırlıklı olarak demokratik açılımın ele alınacağı belirten kaynaklar, “Özellikle İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın bu çerçevede yürüttüğü görüşmeler ve değerlendirmeler içeren raporu görüşülecek. Bu çerçevede Mahmur ve Kandil’den inişler ele alınacak. Bu nedenle yarınki MGK’da önemli gelişmeler ve kararlar çıkabilir” dedi.
Taraf/KURTULUŞ TAYİZ-FARUK BALIKÇI/SİLOPİ-FİKRET KARAGÖZ/ANKARA - Istanbul - 20.10.2009