EMRE AKÖZ-SABAH GAZETESİ
Golç Paşa'nın mirasını niye reddediyoruz?
Ordu,milleti yönetmek için değil,dış saldırılardan korumak için vardır !
En sıradan, en banal klişeleri, çok önemli saptamalarmış gibi sunan yorumcular var medyada. Bunları tanımak kolay: Ne zaman askeriyeyle ilgili bir (iç) siyasi sorun çıksa, bugün olduğu gibi tartışmalar başlasa, bunların lafı hazırdır:
'
Ehem, ıııı, öööö, kişisel hatalar yüzünden kurumları yıpratmayalım lütfen.'
Genelkurmay başkanlığı koltuğuna oturan orgeneraller, neredeyse istisnasız bir biçimde
siyasete müdahale planları yaptırıp duruyor...
40 hatta
50 kişiden oluşan ekipler, bazen aylarca çalışarak eylem planları hazırlıyor...
Yani
apaçık suç olan bir emir ve uygulama, hesap soran olmadığı için, kurumsal alışkanlık haline getirilmiş...
Ayrıca suç ortaya çıkmış, zanlılar da belirlenmişken, olay
kurumsal bir refleksle örtbas edilmeye çalışılmakta...
50 yıl içinde sürüyle darbe, muhtıra, müdahale, psikolojik operasyon üst üste yığılmış...
Bizim kerameti kendinden menkul yorumcular, hâlâ "kişilerin hatalarını kurumlara yüklemeyin" demekte.
***
Sünger beyinlilerin bir başka klişesi de '
orduyu yıpratmayalım' şeklindedir.
Nedenmiş o?
Tankları topları, tüfekleri, uçakları, helikopterleri, cemseleri, mayınları, dürbünleri, radarları, füzeleri var...
"Olmasın" diyen kim?
Konu bu değil ki!
Biz, '
Görevinizi yapın; ülkeyi savunun ama siyasete karışmayın' dedikçe, onların adına konuşan
postal civeleklerinden hep aynı yaygara yükseliyor: "Orduyu yıpratmayın."
Eğer, bir bürokratı görevini yapmaya çağırmak, onu yıpratmaksa, varsın yıpransın. Ne yapalım yani?
***
Üstelik daha da ileri gidiyorlar: Askeri zihniyeti tüm topluma empoze etmeye çalışıyorlar.
Bu yılki
Cumhuriyet Bayramı açıklamasında ne demişti GK Başkanı Org.
İlker Başbuğ: '
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin özüdür.'
Sonra da, Türkler olarak, 'Ordu-millet' özelliğimiz olduğunu iddia ediyordu...
Bunlar
1930'larda kullanılan sözlerdir. Cumhuriyet bayramında kurulan 'tak'ların üzerine, '
Ordu, milletin özüdür' diye yazarlardı.
Ancak bunun tek nedeni,
Kurtuluş Savaşı anılarının hafızalardaki tazeliği değildi.
Asıl mesele 19'uncu yüzyılın sonunda Almanya'dan ithal edilen
militarist ideolojiydi.
Orduyu modernleştirmek üzere gelen General
Colmar Freiherr von der Goltz'un (1843-1916) hocalık yaptığı genç subaylar aracılığıyla yaydığı '
Volk in Waffen' anlayışıdır bu:
Yani
Osmanlı da,
Prusya gibi, bir '
millet-i müselleha' (silahlanmış millet/halk, ordu-millet) olacaktı...
Osmanlı'daki adıyla '
Golç Paşa'nın ordu üzerindeki etkisi, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna dek apaçık biçimde sürmüş,
ABD ile ilişkiler ve
NATO'ya girişimizle değişiklik başlamıştır.
Ancak görüyoruz ki Türkiye'de görev almasından
126 yıl sonra dahi Golç Paşa'nın ruhu
TSK'da dolanmaya devam ediyor.
"Ordu-millet" kavramının ve "Ordu, milletin özüdür" sloganının
bileşik anlamı şudur:
'
Ordulaşmış milletin yöneticisi, siyasetçiler değil, komutanlardır.'
Öyle midir? Hayır!
İlker Başbuğ, Golç Paşa'nın mirasına sahip çıkabilir ama biz o mirasın sadece tarih kitaplarında kalmasını istiyoruz.
Bizim için ordu, milleti yönetmek için değil, dış saldırılardan korumak için vardır.
Yani: '
Ordu, milletin hizmetkârıdır.'