|
TÜRKİYE’Yİ ANKARA’DA BÖLDÜLER
Kürtlerin siyaset yapma hakkının ellerinden alınması barış sürecine, Tokat’taki katliamdan daha ağır darbe vurdu. Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un vekilliği düştü.
Anayasa Mahkemesi, “eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği gerekçesiyle, DTP’nin temelli kapatılmasına” oy birliğiyle karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, DTP’nin kapatılmasıyla ilgili davanın dördüncü gününde yapılan dokuz saatlik görüşmenin ardından tüm Türkiye’nin sonucunu merakla beklediği kararı açıkladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16 Kasım 2007 tarihinde DTP’nin kapatılması istemiyle dava açtığını anımsattı.
Kılıç, yapılan görüşmeler sonunda, DTP’nin, “eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa’nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101 ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına” karar verildiğini açıkladı.
Türk ve Tuğluk’un milletvekilliği düştü
Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasın neden olan DTP Genel Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin, Anayasa’nın 84. maddesinin son fıkrası uyarınca, gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren sona ermesine karar verildiğini belirten Kılıç, parti tüzel kişiliğinin, kapatma kararının verildiği tarihte sona ermesine hükmedildiğini bildirdi. Kılıç, Türk ve Tuğluk’la birlikte 37 DTP’liye beş yıl süreyle siyaset yasağı getirildiğini de sözlerine ekledi.
Kılıç, “Davalı partinin bütün mallarının 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 107. maddesi gereğince Hazine’ye geçmesine, gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca Başbakanlık’a ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 11 Aralık 2009 gününde oy birliğiyle karar verilmiştir” dedi.
Eleştirileri görüyor gibiyim
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kararları açıkladıktan sonra açıklama yaptı ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Haşim Kılıç, şunları söyledi: “Karar yazılana kadar Anayasa Mahkemesi ile ilgili yapılacak eleştirileri şimdiden görüyor gibiyim. Bu kararla ilgili bazı düşünceler ve eleştirilerin olduğunu basın organlarından bizde izledik. Efendim ‘Demokrasi ve insan hakları anlamında tam bir süreç başlamışken böyle bir sürecin bu davanın gündeme alınmasıyla sabote edildiği verilecek kapatma kararının siyasi bir darbe olarak nitelendirildiği ve zamanlamasının da çok düşündürücü olduğu’ ifade edildi. Bu eleştirileri çok haksız ve acımasız olarak değerlendiriyoruz. Bu dava iki yılı aşkın süredir devam etmektedir.
Parti kapatmalarla ilgili çağdaş dünyada geçerli olan ve uluslararası anlaşmaların ve bizim Siyasi Partiler Kanunumuzun ifade ettiği ölçüler içinde hem ifade özgürlüğünün hem de örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin birtakım ölçülerinin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bir siyasi parti; terör, şiddet ve baskı içeren eylem ve söylemleri kullanma hakkına sahip değildir. Terör ve şiddet içeren eylemler ve söylemlerle barışçıl söylemleri ve önerilerini birbirinden ayırmak zorundadır.”
Terör ve şiddetten uzak durmalı
AİHM’in son yıllarda verdiği kararlarda bu konunun üstünde çok açık biçimde durduğunu belirten Kılıç şöyle devam etti: “Bir siyasi partinin terör ve şiddete yakınlığı meşru göstermeye çalışması propagandası övülmesi ona yardım ve yataklık yapılması açık ve gizli destek verilmesi sözleşmeye asla uygun görülmemiştir. Bu konuda verilmiş kapatma kararları sözleşmeyi ihlal olarak nitelendirilmemiştir. Bir siyasi parti demokratik ortam içinde amacı ve bu amaca ulaşmak için kullandığı araçlarını demokratik toplum değerleri ile uyum içinde kullanmak zorundadır. Eğer bu uygunluk yoksa bu siyasi partinin siyasi alanda bir toplum modeli önerme hakkı da yoktur. Bir partinin savunduğu veya önerdiği inandığı toplumsal projesi ne kadar kutsal olursa olsun yöntem olarak terör ve şiddetle ilişki kurmuşsa bu amacının bence hiçbir anlamı yoktur.
Siyasileri göreve çağırmıştık
Mahkemelerin siyasi bir görevi olmadığını ve bu yönde de bir yardım beklenilmemesi gerektiğini söyleyen Kılıç, “Siyasi partiler ilgili ve ihtiyaç duyulan anayasal ya da yasal değişiklikleri yapması için her fırsatta çağrıda bulunduk. Ancak bu çağrıları biz siyasilerimize duyuramadık.
Bu çağrının içinde siyasi partilerle ilgili gerek anayasal gerekse yasal düzenlemelerde terör ve şiddete ilişkin bir izin veren düzenleme yapılamaz, bu konuda bir çağrımız yok. Dünyanın hiçbir yerinde terör ve şiddete bulaşmış bir siyasi partiye ne ifade özgürlüğünde ne de
örgütlenme özgürlüğünde hak verilebilmektedir. O nedenle bizim bu değişiklikler konusunda yaptığımız çağrı bunun dışındadır” dedi.
Sorunların çözüm yerinin Meclis olduğunu belirten Kılıç, Siyasi aktörlere çağrı yapmak istiyorum; kaybolan diyaloglar yeniden kurulmalıdır” ifadelerini kullandı. Haşim Kılıç, kapatma kararını alırken, Batasuna kararını da gözönünde tutuklarını söyledi.
37 kişiye siyaset yasağı
Anayasa Mahkemesi, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un yanı sıra aralarında Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay ve Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın da bulunduğu 37 kişi hakkında beş yıl siyasi yasak istedi. DTP’nin kurucusu ve üyesi olmadığı halde Leyla Zana’ya da siyasi yasak istenmesi dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre beş yıl süreyle başka bir partininin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamayacak 37 kişinin ismi şöyle: Abdulkadir Fırat, Abdullah İsnaç, Ahmet Ay, Ahmet Ertak, Ahmet Türk, Ali Bozan, Ayhan Ayaz, Aydın Budak, Ayhan Karabulut, Aysel Tuğluk,
Bedri Fırat, Cemal Kuhak, Deniz Yeşilyurt, Ferhan Türk, Fettah Dadaş, Hacı Üzen, Halit Kahraman, Hadice Adıbelli, Hilmi Aydoğdu, Hüseyin Bektaşoğlu, Hüseyin Kalkan, İbrahim Sungur,
İzzet Belyar, Kemal Aktaş, Leyla Zana, Mehmet Salih Sağlam, Mehmet Veysi Dilekçi, Metin Tekçe, Murat Avcı, Murat Taş, Musa Farisoğulları, Mustafa Tuç, Necdet Atalay, Nurettin Demirtaş, Orhan Miroğlu, Sedat Yurttaş ve Selim Sadak. Mahkemenin kararından sonra belediye başkanları yollarına bağımsız olarak devam edecekler.
Tuğluk: Demokrasi yara aldı
Yüksek Mahkeme’nin siyasi yasak getirdiği isimler arasında yer alan Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk kararı, “Türkiye demokrasisi ciddi yara aldı” şeklinde değerlendirdi. Tuğluk, “Gerçek, özgür, onurlu, eşit demokratik Türkiye mücadelesine başka alanlarda devam edeceğiz” dedi. Çözümün demokratik çözümde olduğuna inandıklarını kaydeden Tuğluk, “Bu karar, kapatılan partiye oy veren milyonların iradesinin reddidir ve o iradeye saygısızlık anlamına gelir. Bu karar Kürtlerde
ciddi duygu kırıklığına yol açacaktır. Ancak biz sorumlu bir yaklaşım göstererek, demokrasi içinde kalarak bu zeminde mücadelemizi sürdüreceğiz. Kürt ve Türk halklarının kaderi ortaktır. Ya birlikte kazanacağız ya kaybedeceğiz” diye konuştu.
Sivil toplum örgütlerinden kapatmaya büyük tepki
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri, DTP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına tepki gösterdi. Kapatma kararının barış sürecine darbe vurduğunu açıklayan STK temsilcileri,
parti kapatmalarının önüne geçilmesini istediler.
Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar: Sağduyunun güvencesi olan Ahmet Türk’ün milletvekilliğinin düşürülmesi bizim için üzüntü vericidir.
TİHV Başkanı Sezgin Tanrıkulu: Türkiye ve Kürt meselesi açısından kapatma
kararı doğru olmamıştır. Siyasetin meşru araçlarının kullanılma imkanının yok edilmesi Türkiye’de Kürt meselesinde barışçıl çözüme hizmet etmez.
GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu: Demokratik açılım güç duruma sokulmuştur. DTP’li yetkililer sağduyulu olmalı. Demokratik kanalların kullanılması ve siyasal mücadeleden taviz verilmemesi gerekir.
İHD Başkanı Muharrem Erbey: İktidara tanınan tolerans DTP’ye gösterilmedi. Demokrasi ve insan hakları sorunları açısından vahim ve yanlış bir karardır. .
Kapatılan altıncı Kürt partisi
Anayasa Mahkemesi’nin kapatma kararı verdiği DTP, kısa ömürlü bir parti olsa da izlediği siyasi çizginin yaklaşık 20 yıllık bir geçmişi var. 1989 yılında HEP’in kurulmasıyla başlayan siyasi çizgi ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP ile yola devam etti. Kurulan partiler kendini ya feshetti ya da kapatıldı. İşte o partiler:
HEP: SHP’den istifa eden bazı milletvekille 7 Haziran 1990’da HEP’i kurdu.1991 seçimlerinde SHP ile seçim ittifakına giren HEP 18 milletvekiliyle Meclis’e girdi. “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak” iddiasıyla kapatılması istendi. Anayasa Mahkemesi 11 üyenin oybirliği ile 14 Temmuz 1993’de HEP’in kapatılmasına karar verdi.
ÖZEP: 25 Haziran 1992’de kurulan partinin kurucuları arasında SHP’den istifa eden HEP kökenli 18 milletvekili bulunuyordu. Aynı yıl parti HEP’e katılarak kendini feshetti.
ÖZDEP: HEP’in kapatılma ihtimaline karşı 19 Ekim 1992’de kuruldu. Ardından kapatma davası açıldı. ÖZDEP’li yöneticiler davanın sonuçlanmasını beklemeden 30 Nisan 1993’te fesih kararı aldılarsa da, bu karar Anayasa Mahkemesi’ne ulaşmadan partinin kapatılmasına karar verildi.
DEP: HEP’in kapatma davası sürerken 7 Mayıs 1993’de kuruldu. Genel Başkanlığı’na Yaşar Kaya getirildi. Ancak kısa süre sonra Kaya ve yedi parti yöneticisi tutuklandı. SHP’den siyasete giren ancak partiden ihraç edilen Kürt milletvekilleri bir süre sonra DEP’e katıldı. Anayasa Mahkemesi, DEP hakkında 16 Haziran 1994’te kapatma kararı aldı.
HADEP: 11 Mayıs 1994’te kuruldu. Partinin kongresinde PKK bayrakları ve Öcalan posterleri açılması, Türk bayrağının indirilmesi nedeniyle gözaltına alınan Murat Bozlak ve bazı parti yöneticileri tutuklandı. 13 Mart 2003 tarihinde parti kapatıldı.
DEHAP: 24 Ekim 1997’de kuruldu. 2002’de hakkında kapatma davası açıldı. DEHAP, 19 Kasım 2005’de kendini feshetti.
TARAF/TARAF- FARUK BALIKÇI/DİYARBAKIR - Istanbul - 12.12.2009
|