Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-05-2010, 22:13   #174
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
"Kurumlararası çatışma" veya "kaos endişesi" gibi deyimler, yaşadığımız bu derin travmayı ifade etmek için yetersiz. Gerçeklik duygumuzu kaybedecek ölçüde derin bir güven bunalımı bu. Her şeyin anlamını yitirdiği, değersizleştiği ve ters-yüz olduğu bir psikolojik deformasyon süreci, tek tek bireyler olarak yaşadığımız.

En zor kazanılan şey güvendir; aynı zamanda çok kolay harcanan ve tüketilen. Toplum olarak bizi, bu ülkeyi bir arada tutan bu çok değerli sermayemizi hızla tüketiyoruz. Bu güven bunalımının arkasında ise tek sebep var: TSK içinde arka arkaya patlak veren skandallar. Türkiye'nin başka herhangi bir kurumuyla ilgili değil, askerle ilgili bir güven bunalımı söz konusu olan. Adı üzerinde, güvenliğimizden sorumlu kurum. Şimdi bu kurum bireysel dünyamızı alt-üst eden güvensizliğin yegâne kaynağı. Daha büyük endişe olabilir mi? Güvenliğimizi sağlamakla görevli kurumun güvenliğimizi tehdit ettiği kuşkusunu taşıyoruz.

Her akşam televizyon ekranlarında, Kirazlıdere'deki Özel Harp Karargâhı'nın kapısını seyrederken, bu kapıdan cinayet işlemek üzere birilerinin vaktiyle çıkmış oldukları ve aynı kapıdan işlerini görüp dönmüş oldukları kuşkusunu taşımak, insanı nereye götürür? Küçük çocukların hayatına kasteden caniler, katliam planları yapan muvazzaf askerler kovuşturulurken, bu işler için kullanılmak üzere toprak altına gömülen silah ve mühimmatın dökümü çıkartılırken ne düşünmemiz bekleniyor? Askerin itibarı mı? Ordunun güvenilirliği mi? Ülkeyi korumak üzere eline silah teslim ettiğimiz görevlilerin namluyu bize çevirdikleri endişesi yaşarken neyin itibarı, neyin güvenilirliği?





Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla