Arkadaşlar lütfen dikkatlice okuyalım harika bir yazı Atilla Yayla'dan
Korumacılık devletçiliği besler. Devlete ister ekonomik ister sosyal-ahlaki gerekçelerle toplumsal hayata müdahale hakkı vermek tilkiye kümes emanet etmekle eşdeğerdir. Bu devlet gücünü kullananları azdırır ve haksız kazanca boğar. Devletlerin fakirleri daha çok gözettiği tezi bir masaldır. Devletler her zaman güçlülerden yanadır. Güçlüler ise bürokratlar, politikacılar, onlara eklemlenen asalak zenginlerdir. İşçi, köylü, esnaf devletten menfaat elde edemez. Bir elde eder görünürse iki kaybeder. Elde ettiğini de yine diğer güçsüz toplum kesimlerinin aleyhine elde eder. O yüzden devleti korumacılık yoluyla toplumsal hayata müdahaleden uzak tutmak devleti meşru sınırları içinde tutabilmek için şarttır
Serbest ticaret kaynakları etkin oldukları alanlarda kullanıma yönlendirirken korumacılık tam tersini yapar. Kaynak tahsisini çarpıtır. Kaynakları çoktan çekilmeleri gereken sahalarda ve terk edilmiş olması gereken teknik ve yöntemlerle kullanılmaya mahkum eder. Bu fakirlik üretir. Artan fakirlik paylaşım kavgasını yoğunlaştırır. Korumacılık keyfidir. Kimin kime karşı korunacağına karar vermek eninde sonunda keyfi bir karardır. Sınırlar nerede çizilecektir ve korumacılık nerede son bulacaktır, bilinmez. Bugün bakkallar süpermarketlere karşı korunma istiyor ama bakkalların eski çerçilerin yerini aldığı unutuluyor. Çerçiler daha az erdemli ve daha az kıymetli insanlar mıydı ki hızla şehirleşen Türkiye'de doğmakta olan bakkal esnafına karşı korunmadı? Son otuz senede korumacılık uyguluyor olsaydık veya mevcut korumacı politikaları takip etseydik ben bu yazıyı bilgisayarla değil daktiloyla yazıyor olurdum. Siz bugünkü konforlu aracınıza değil efsanevi Reno 12 veya Anadol otomobile biniyor olurdunuz. Daktilolar ilk çıktığında hayatını elle yazarak kazananlar kim bilir ne sıkıntılar çekmiştir. Otomobillerin yaygınlaşması at arabalarıyla insan ve eşya taşımacılığı yapan insanları nasıl da sahneden silmiştir. Konfeksiyon atölyelerinin gelişmesi yarım asır öncesinin gözde mesleği terziliği ve terzileri kim bilir ne acılarla yüzleştirmiştir. Hayatın akışı budur. Belli meslekler silinmiş veya o işi yapanlar emekliye ayrılmak zorunda kalmıştır. Ama onların çocukları babalarını ekonomik alan dışına iten gelişmeler sayesinde meslek ve iş sahibi olmuştur. Babaları korunsaydı çocukları işsizliğe, en iyisinden baba mesleğine mahkum olurdu. O zaman hayat durağanlaşır ve refah seviyesi asla yükselmezdi. Ekonomik hayatın nasıl aktığı bellidir. Devletçi masallara inanmamalı, devleti lehimize başkalarına baskı uygulamaya çağırmamalıyız. Korumacılık hem adalete aykırıdır hem de etkinsizlik yaratıcı bir yöntemdir. Kimse toplumları Tanrısal bir yönetim ve denetime tabi tutabileceği hayaline kapılmasın. Herkes önüne baksın ve kendisi için en iyi işi en iyi şekilde yapmaya çalışsın.
Konu Ukbâ tarafından (04-05-2010 Saat 16:12 ) değiştirilmiştir..
|