Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mahkemeleri böyle bir davayı görmeye muktedir değildir. Bir yerden sonra uluslararası baskılar devreye girer ve siyasiler, siyaseti rafa kaldırmak isteyenleri "anlama" gereği duyar. Her ne kadar Ergenekon ve Balyoz sanıkları emperyalizm karşıtı, ulusalcı ve bağımsızlık sevdalısı görünseler de Türkiye'de ulus aşırı dostlarının hatırı sayılır. Kurtlar Vadisi'nde bile İskender, Feller'in emrine girmek zorunda kaldı.
Zaten, Baykal'ın tehditleri, Bahçeli'nin meydanlarda ip atması, buna karşılık Erdoğan'ın "Beyaz çarşafı göze aldık." açıklamaları siyasiler tarafından durumun ciddiyetinin kavrandığını gösteriyor. Geriye bir tek şey kalıyor. Sonucu belirleyen ne olacak? Kongar'ın ima ettiği gibi ulus aşırı güçlerin hatırı mı? Yoksa "Başkalarının savunmadan ümidini kestiği yerde Türklerin taarruzu başlar." sözünde olduğu gibi, iktidar ve muhalefetiyle tüm siyasetin, en azından iktidarın, siyaseti rafa kaldıran müdahaleleri kökünden çözmek için mahkemenin rahat çalışmasını sağlamak üzere ne lazımsa yapması mı? Eğer ikincisi gerçekleşirse bu aynı zamanda siyasetin rüşt ispatı olacak.
|