Uyarmalıyız; statüko ile pazarlık olmaz. Pazarlık demek, statükoya nefes aldırmak, kendini tahkim etmesi ve yeniden üretmesi için suni teneffüs yapmak demek. Demokratik siyasete, açık topluma, piyasa ekonomisine ve dünya ile bütünleşmenin yarattığı 'aydınlanmaya' yenik düşen bir yapı var karşımızda. Statükoda hâlâ müzakere edilecek güç görmek yanlış, temsilcilerini muhatap almak abes.
Şimdi durduramadıkları değişimin siyasal aktörü görünümündeki AK Parti ile pazarlık yapıp iktidarı 'paylaşmak' istiyor. Oysa statükonun ne pazarlık yapacak gücü kaldı ne de yaşama imkânı ve değişime karşı 'şart' öne sürme şansı. Her türlü pazarlık, kendi anakronizmasında can çekişen statükonun ayağa kaldırılması demek olur. Türkiye 1989'un Doğu Avrupa ülkelerini andırıyor şu sıralarda; prangalarından kurtulmak üzere olan bir toplum var yeni ekonomik gücü ve siyasal temsiliyle. Vesayet rejimi çatırdıyor. 'Ara yolcu' yaklaşımlar geç kalmış bir yıkımı daha da geciktirecek.
Statükoyu yıkacak dinamikler durdurulamaz nitelikte. Türkiye'nin sosyolojisi, ekonomisi ve siyaseti artık üzerine giydirilen deli gömleğine sığmıyor. Uluslararası konjonktür de değişimden yana. Statüko güçleriyle yaptıkları ittifak soğuk savaşın bitimiyle işlevsiz, anlamsız hale geldi. Despotik, oligarşik bir Kemalist rejimin şiddet ve istikrarsızlık kaynağı olduğunu dünya biliyor. Ortadoğu, Kafkasya, Karadeniz ve Balkanlar'da barış ve işbirliği yerine çatışma ve gerginlik yaratmayı iş edinen bu kesimlerle artık 'iş tutmuyorlar'. Türkiye'nin demokratik istikrarı bölgesel ve küresel barış için şart. Vesayet rejiminin yerine tam demokrasiyi kurmak için daha uygun bir konjonktür bulunamaz.
|