|
II Abdülhamit’in torunu Bülent Osmanlı : “Fakirlikten ölen akrabalarım oldu”
Osmanlı’nın görkemli saraylarından birinde, bin bir itinayla büyüyebilirdi, ama Bülent Osman, saray yerine Fransa’da küçük bir apartmanda dünyaya geldi. 600 yıllık imparatorluktan ona servet yerine, sefalet miras kaldı. II Abdülhamit’in ikinci kuşak torunlarından Bülent Osman, pek çok aile üyesine kırgın. Ama hâlâ görüştükleri de var. Ve bugünlerde onları bir araya getirme telaşında. Çünkü II. Abdülhamit’in şahsi malı olduğunu öne sürdüğü Musul petrollerinden ‘pay’ istiyor. O ve ailesinden 44 kişi yasal süreci başlattı. “Gerekirse AİHM’e gideriz” diyorlar.
Eyüp Erdoğan
Elindeki tabloyu bize gösterdikten sonra dikkatlice yeniden duvara astı. Osmanlı hanedanı saltanatını sürdürüyor olsaydı, belki de tabloda resmedilen 36 padişah gibi, onun resmi de çerçevedeki yerini alacaktı. Ne de olsa o, baba tarafından Plevne fatihi Gazi Osman Paşa’nın, anne tarafından II. Abdülhamit’in torunu.
1930 yılında, Osmanlı hanedanının sürgün döneminde, Fransa’da dünyaya gelen Bülent Osman’ın hayat hikâyesi, roman gibi. İsterseniz filmi biraz geriye saralım ve 1930’a geri dönelim. Bülent Osman’ın dünyaya geldiği bu yıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun en kıdemli üyeleri, Fransa’nın Nice şehrinde, satın aldıkları apartmanda sürgün hayatı yaşıyordu. II. Abdülhamit’in kızları Naime ve Zekiye Sultan, küçük Bülent’e özel ilgi gösteriyordu. Çünkü o, babasının tek çocuğuydu. Naime Sultan, her zaman, “Gâvur memleketinde torunumu okutmam. Göreceksin, bizi geri alacaklar. Memleketimize geri döneceğiz” diyordu. Bu hayali hiçbir zaman gerçekleşmedi. Bülent Osman, saltanatın ne anlama geldiğini, büyükannesi Naime Sultan’ın şaşaalı hikâyelerinden öğrendi.
JİLET SATAN PADİŞAH TORUNU
Ailenin bu yıllarda maddi sıkıntısı yoktu. Paraya ihtiyaçları olduğunda, ellerindeki mücevherleri satıp, yaşamlarını sürdürüyorlardı. Işıltılı elmasları, yok pahasına sattıklarından haberdar bile değillerdi. Çünkü o yıllara kadar ‘tasarruf’, ‘maddi sıkıntı’ ve ‘bütçe’ gibi kavramlar hayatlarında hiç yer almamıştı. 1930’lu yılların sonuna doğru, mücevherler tükendi ve ailenin erkekleri iş aramaya başladı. Fransızca bilmedikleri için iş bulamıyorlardı. Sonunda Bülent Osman’ın II. Abdülhamit’in birinci kuşak torunlarından olan babası, ailesinin geçimini sağlayabilmek için kapı kapı dolaşarak jilet satmaya başladı. Annesi ise paça kısaltma gibi dikiş işleriyle, aile bütçesine katkıda bulunuyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılında, işler daha da kötüleşti. Artık yiyeceklerini bile haftada bir kez, karne ile alabiliyorlardı. Yaşı ilerledikçe, hayat Bülent Osman için zorlaşıyordu. Okumak için çalışmak zorundaydı. İşe araba yıkayarak başladı. Ardından askere gitti. Fransız ordusu için Afrika’da savaştı. Hizmetlerinden ötürü ‘Legion d’Honneur’ yani Fransa’nın verdiği en yüksek rütbeli nişanla ödüllendirildi. Askeri başarısının ardından, Michelin Lastikleri’nde çalışmaya başladı ve 16 ülkede yöneticilik yaptı. Uzun çalışma hayatını noktaladıktan sonra Türkiye’de daha sık görünür oldu. 80 yaşındaki Bülent Osman, artık yılın üç ayını Türkiye’de, dokuz ayını Fransa’da geçiriyor. Şu aralar en büyük telaşı, ailesinin tüm fertlerini bir araya toplamak ve dedesi II. Abdülhamit’e ait olduğunu iddia ettiği Musul petrollerindeki payını alabilmek.
“TÜRKİYE MUSUL’DAN PAY ALIYOR”
MUSUL PETROLLERİNDEN HAK TALEP ETMENİZİN DAYANAĞI NEDİR?
* Musul petrollerinin çıkarıldığı arazi ve dolayısıyla buradan çıkan petrol, II. Abdülhamit’in şahsi malı. Oradan ne kadar petrol çıkıyor, paradan kim ne kadar pay alıyor, bunların hiçbirisini ailemiz bilmiyor. Hakkımızı arayabilmek için öncelikle II. Abdülhamit’in yaşayan akrabalarını bir araya getirip imza toplayacağız. Sonra da bu arazileri ve petrol hakkımızı satmak için kendi memleketimize başvuracağız.
1926 YILINDA IRAK-TÜRKİYE-İNGİLTERE ARASINDA YAPILAN ANKARA ANLAŞMASI’NA GÖRE, TÜRKİYE 1951 YILINA KADAR MUSUL PETROLLERİNDEN PAYINI ALDI. ARTIK BU SÜRE DOLDU VE TÜRKİYE’YE PARA GELMİYOR.
* Biz bu petrolün II. Abdülhamit’in şahsi malı olduğunu söylüyoruz. Ayrıca, Türkiye’nin Musul petrollerinden şu anda pay almadığına emin değilim. Türkiye’ye pay geldiğini düşünüyorum. Bana bu yönde bilgi geldi.
BU BİLGİYİ KİMDEN ALDINIZ?
* Irak’ta, resmi görevi olan yabancı bir arkadaşım var. Bu durumu ona danıştım. Bana, “İşittiğime göre Türkiye, Musul petrollerinden payını alıyor ve bu petrolle istediğini yapıyor” dedi.
SİZ TÜRKİYE’NİN PAY ALDIĞINI DÜŞÜNEREK BÖYLE BİR GİRİŞİMDE BULUNUYORSUNUZ. OYSA ANKARA ANLAŞMASI, TÜRKİYE’NİN PAY ALMADIĞINI ORTAYA ?KOYUYOR.
* Türkiye para almıyorsa, bu gerçekten saçma bir durum. Buna inanmıyorum. Yani biz, bu petrolü bırakıp gittik mi? Sanmıyorum. Türkiye, Irak veya bir başka ülke, bu petrolü satıp para alıyor. Biz, “Petroller dedemizin malı, ya payımızı verin ya da size bu hakkımızı satalım” diyoruz.
AİLENİZE, DAHA ÖNCE MUSUL PETROLLERİNDEN PARA GELİYOR MUYDU? GELİYORSA, HANGİ ÜLKE ÜZERİNDEN GÖNDERİLİYORDU?
* 1940’a kadar geliyordu. Ama bu tarihten sonra kesildi ve halihazırda gelmiyor. Ben o yıllarda dokuz yaşındaydım ve tarihsel süreci bilmiyorum. Kimden geldiğini de bilmiyorum. Ama bu petroller büyük dedemin şahsi malı. Kayıtları devlet arşivlerinde var.
BU DURUMU TÜRKİYE’DEN ?KİMİNLE GÖRÜŞMEK İSTİYORSUNUZ?
* Başbakan Erdoğan ile görüşmek istiyorum. Ona, “Musul’daki petrol hakkımızı size verelim, hepsini satın alın” diyeceğim. Bugüne kadar yüksek mertebedeki insanlarla görüşemedim. Ankara’da, Ekim 2009 tarihinde bir arkadaşımın verdiği yemekte bazı bakanlar ve müsteşarlar vardı. Onlara, başbakan ile görüşmek istediğimi söyledim. Bana, “Bu işi bitirmek istediğini başbakana ileteceğiz. Ama sen bir şeyi aklına koymalısın. Başbakan, sadece bütün aile adına konuştuğunu ispat edersen seninle konuşur” dediler. Şu anda bunun çalışmalarını yürütüyorum.
“PETROLÜMÜZÜ ABD’YE SATABİLİRİZ”
TÜRKİYE SATIN ALMAZSA NE YAPACAKSINIZ?
* Türkiye almazsa Amerikalılara satacağız. Musul’daki haklarımızı satın almak için ABD’den bir şirketin avukatları geldi. “Ya Türkiye alsın, ya biz alalım” diyorlar. Bu avukatlar Irak’a gittiler ve orada araştırma yapıyorlar. Onlar haklarımızı satın almaya hazırlar, ama Türkiye’nin bu duruma itiraz edebileceğini düşünüyorlar. Bu yüzden Irak’ta araştırmalar yapıyorlar. Ben istiyorum ki, bizim payımızı kendi ülkemiz satın alsın.
SİZ, AİLE İÇİNDE BU İŞİN ORGANİZASYONUNU YAPMAYA BAŞLADINIZ MI?
* Evet. Hanedanın II. Abdülhamit soyundan gelen kanadını, bu iş için toparlamaya çalışıyorum. Ama yakınlarımız dünyanın birçok ülkesine dağılmış ?durumda.
TARİHÇİLERE GÖRE II. ABDÜLHAMİT ÜZERİNE KAYITLI 50 BİN TAPU BULUNUYOR. BUNLARIN ÖRNEĞİ SİZDE VAR MI?
* Bu kayıtlar bizim elimizde değil. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtlarında var. Ben sayısını tam olarak bilmiyorum. Irak’taki Amerikalılar bunu da araştıracaklar.
“AİHM’YE BAŞVURABİLİRİZ”
BU KONUDA TÜRKİYE’YE KARŞI DAVA AÇMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
* Fransa’da bir yetkili, bize bu konuda yardımcı olabileceklerini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açabileceğimizi söyledi. Fransızlar da petrol hakkımızı satın almak istiyorlar.
ŞİMDİYE KADAR NEDEN HİÇ BU MESELENİN PEŞİNE DÜŞMEDİNİZ?
* Vefat eden akrabalarımızdan Osman Ertuğrul bu konuyla ilgileniyordu. Ben bu meselelere hiç ilgi duymuyordum. Konunun detaylarını, altı yıl önce, buradaki bazı arkadaşlarımdan öğrendim ve çaba harcamaya karar verdim.
sabancı’yla tartışma
TÜRKİYE’DE DE II. ABDÜLHAMİT ADINA KAYITLI MÜLKLER VAR. BUNLAR NE DURUMDA?
* Daha önce akrabalarımla bazı sorunlar yaşadım ve aileme karşı kırgınım. Kuruçeşme’de hanedana ait büyük bir arazi Sakıp Sabancı’ya satıldı. Sevgili aileme, satış işleminin yapılabilmesi için tüm varislerin imzalarını getirmeleri gerektiğini söylemişler. Bu listede, babam Cahit Osman’ın vefat ettiğini göstermişler. Beni de ölü göstermişler. Avukatım, bütün imzalar tamamlanmadan arazinin satılamayacağını ve tapuya gidip ölmediğimi beyan etmemi söyledi. Buraya geldim ve aileme gittim. Onlara “Biliyorum ki öldüğümü düşünüyordunuz ve üzgündünüz. Korkmayın, yaşıyorum, daha buradayım. Ama yarın sabahtan itibaren beni görmeyeceksiniz” dedim. Ertesi sabah Sabancı’nın yanına gittim. Ona “Hayattayım ve ben payımı satmak istemiyorum” dedim. Sabancı bana, “Payını satmazsan, tüm hisseleri kanunen satın almak zorunda kalırsın” dedi. Ben de ona, “Sevenleriniz olduğu gibi sizi sevmeyenler de var. Onlardan bazıları, bu arazinin tüm hisselerini almak için şu anda bekliyorlar” dedim. Sabancı bu olaya çok bozuldu, sinirlendi. Ama sonunda benim payımı da vererek araziyi satın aldı.
BU ŞEKİLDE SATILDIĞINI BİLDİĞİNİZ ?BAŞKA MÜLKLER VAR MI?
* Taksim’de bir arazi vardı. Bu araziyi, büyük bir şirket satın aldı ve otel yaptı. Bu arazinin, Büyükannem Naime Sultan’a ait olduğunu biliyordum. Daha sonra öğrendim ki ailemden birileri bu araziyi satmış ve bana haber verilmemiş. Önceki yıllarda ailemden yaşlı bir insan vefat etmişti. İstanbul’un Anadolu yakasında büyük bir binası vardı. Bu da ailemin bir bölümü tarafından satıldı. Hiç kimse bana, “Gel payını al” demedi. Mahkemeye gittim ve payımı aldım.
TAPUDAKİ YETKİLİLERE HİÇ GİTMEDİNİZ Mİ?
* Sabancı ile görüştükten sonra Kuruçeşme’deki arazi için tapuya gittim. Oradaki görevliler “İnsanlar bize, sizin öldüğünüzü söylediler. Uğraşmayı isterseniz çok daha büyük topraklarınız var” dediler.
TÜRKİYE’DEKİ MÜLKLERDEN PAYINIZI ALABİLMEK İÇİN UĞRAŞACAK MISINIZ?
* Ailemden 44 kişi bir avukata vekâlet verdi ve şu anda bu avukat mülklerimizle ilgili geniş bir çalışma yürütüyor.
AİLENİZDEN ÇOK YAKINIYORSUNUZ…
* Ailemde, her ailede olduğu gibi iyi ve kötü insanlar var. Musul petrollerinin ve diğer mülklerin varisleri biziz. Hakkımızı neden almayalım? Fakirlikten ölen akrabalarım oldu. En azından kalanlar rahat eder.
MUSUL SORUNUNUN KISA TARİHÇESİ
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması sırasında, işgal kuvvetleri ile Türkiye arasında, Musul’un kime ait olacağı konusunda sert tartışmalar yaşandı ve konu, daha sonra çözülmek üzere anlaşmaya dâhil edilmedi. Osmanoğlu ailesi, Lozan görüşmeleri sırasında, Musul’daki petrol arazilerinin II. Abdülhamit’in şahsi malı olduğunu öne sürerek kendilerine devredilmesini istedi. Bu girişimler karşısında İngilizler, II. Abdülhamit’in tahtı bırakırken, Musul’daki varlıklarını devlete hibe ettiğine dair bir ferman ortaya çıkarttı. İngiliz ve Osmanlı kaynaklarını inceleyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke’ye göre, İngilizlerin ortaya koyduğu bu belge sahte. “Uluslararası hukuk kurallarına göre, kişisel hakların hiçbir gerekçeyle kaybolamayacağını” savunan hanedan ailesi, Musul’daki haklarının devam ettiğini öne sürüyor.
Lozan Anlaşması’nın ardından, Türkiye ile İngiltere arasında 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Anlaşması’na göre Musul, İngiltere’nin mandası olan Irak’a bırakıldı. Anlaşmada, Musul bölgesinden elde edilen petrol gelirlerinin yüzde 10’nun, 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi kararlaştırıldı. Türkiye, bu anlaşma doğrultusunda 1951 yılına kadar Musul petrollerinden payını aldı.
KYNK
|