|
CHP il başkanları ve Gandi - Eser KARAKAŞ - STAR
Geçen hafta aynı gün yazdığım yazıda Türkiye’nin CHP’yi neden bu kadar konuştuğunu anlayamadığımı yazmış idim.
İngiltere’de, Fransa’da, İsveç’te kendine sosyal demokrat diyen partiler 60 sene tek başına iktidara gelemezse ne kadar basında yer bulurlarsa bizde de CHP’nin o kadar basında yer bulması normal olur idi ama, bizde böyle olmuyor; bence esas konuşulması gereken konu CHP değil, CHP’nin basında bu kadar tartışılıyor oluşu.
Bu soruya ciddi bir cevap üretilirse kanımca karşımıza çok sevimsiz gerçekler de çıkabilir.
Geçen hafta başında NTV’de Can Dündar’ın ülkemizin önemli illerinin CHP başkanlarıyla yaptığı bağlantıları izledim; yaklaşık tüm il başkanları çok kesin, tavizsiz bir üslupla Deniz Baykal’ın arkasında olduklarını ifade etmişler idi. Bu yazıyı yazdığım saatlerde ise CHP’li 81 başkanından 77’sinin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini öğreniyorum.
İlkeli siyaset dedikleri de bu olmalı herhalde.
Sadece bu olay bile CHP’nin neden üzerinde çok konuşulmayı gerektirmeyen bir parti olduğunu ortaya koyuyor.
CHP’ye yönelik eleştiriler karşısında konuşan her CHP yetkilisi söze daima “Biz Cumhuriyet’i kuran partiyiz” diye başlıyor; bu zaten tarihsel bir gerçek, kimse aksini söylemiyor, kimse Cumhuriyeti ANAP kurdu, AK Parti kurdu, Demokrat Parti kurdu, Adalet Partisi kurdu falan demiyor.
Ama şunu söylüyor: Bir siyasi partinin önemini ve hakkında uzun vadede konuşulma oranını, başarısını aldığı oy oranları belirler, gerisi boş laftır; aynı şeyi siyasetçiler için de söyleyebiliriz.
Erdoğan'ın Batı'dan görünüşü..- Mehmet Ali Birand - MİLLİYET
Sizlere Erdoğan’ın,Washington, Paris ve en son olarak Atina’da nasıl göründüğünü, hakkında neler dendiğinin bir özetini yapabilirim. Ancak lütfen bu yazıyı okuduktan sonra “Başbakana yalakalık yaptın” gibisinden mesajlar yollamayın. Burada, gittiğim ülkelerin politikalarını yapan veya bu politikaları etkileyen üst düzey kişilerin neler dediklerini aktaracağım. Bu bir anket değil, bir izlenim yazısıdır.
Başbakan Erdoğan’ı bizler başka türlü görüyor ve değerlendiriyoruz, yabancılar ise bambaşka görüyorlar.
Dolaştığım Başkentlerde konuştuklarım için Erdoğan adeta Robin Hood gibi bir efsane kahramanıymış muamelesi yapılıyor.
En önemli niteleme, arkasından iten bir ailenin, bir gücün veya para desteğinin bulunmaması. Üstüne üstlük, Türkiye’nin egemen güçleri tarafından cezalandırılmasına rağmen, mücadele ederek iktidar olması, insanlara çok cazip geliyor.
Genel kanı, Türkiye’yi son birkaç yıl içinde önemli derece değiştirdiği ve eski tabuları yıkıp, yeni bir düzen kurmayı başardığı şeklinde. Özellikle Asker ve Yargı konularında attığı adımlar ve çeşitli Açılımlar, batı dünyasında “ Türkiye’yi normalleştiriyor” şeklinde okunuyor.
En son gittiğim Atina’dan bir örnek vereyim.
Erdoğan’ın Türkiye’yi bölgenin en ilginç ve en güçlü ülkesi konumuna soktuğu anlatılıyor. Özellikle başarılı bir dış politika izlediği ve bölgede sözü dinlenen bir lider olduğu vurgulanıyor. Bunları söyleyenler de, ne dediklerini bilen insanlar. Biz beğenmesek ve eleştirsek, hatta korksak dahi, Batı bambaşka görüyor.
CHP'nin asıl açmazı - Fehmi Koru - YENİŞAFAK
Şu yakınlarda kritik bir seçimden çıkmış İngiltere'de birbirleriyle yarışan üç partinin lideri de 40'lı yaşlarında genç insanlardı; en yaşlıları Gordon Brown ayrılınca koltuğu için yarışanların hepsi çok daha genç yaşlardalar...
Yaşlı-başlı adamlar CHP'de liderlik kavgası açmış yürütüyorlar, ortaya çıkarabildikleri iki kişinin ikisi de 'eski yüz'; yeni bir liderle kitlesine umut vermek için kullanabileceği kurultay fırsatını, CHP, hem yaşlı, hem eski, hem de söyleyeceği yeni bir fikir olmayan birini başına getirerek heba edecek...
'Biat kültürü' diye küçümsedikleri gelenekten gelen kişilere baktığımızda tam tersi bir durum söz konusu: Necmettin Erbakan'dan sonra Recai Kutan el aldı, ama Saadet Partisi'nin şimdiki lideri Numan Kurtulmuş bileğinin gücüyle genel başkanlığa geldi. Fazilet Partisi döneminde el almamış biri (Abdullah Gül) genel başkanlığa adaylığını koydu ve delegelerin yarısına yakınının oyunu alabildi.
Tayyip Erdoğan bugün "Bir seçim sonra yokum" dediğinde arkasında partiyi ileriye götüreceğine inandığı yarım düzine genç arkadaşı olduğunu biliyor...
Siyaseti yakından izleyen halktan birine iki parti için ayrı ayrı "Kimler lider olabilir?" sorusunu sorun; Ak Parti için bir çırpıda ad verebilirken, CHP'de tık nefes kaldığını göreceksiniz.
İyi de, hani biri 'biat kültürü'nden geliyordu da diğeri demokrattı?
İçimizdeki CHP’liler - Yıldıray Oğur - TARAF
Cumhuriyet’in esas başarısı olan o gerçek şudur:
Bu ülkede okumuş yazmış, zengin olmuş herkes hâlâ CHP’nin potansiyel üyesi kabul edilmektedir.
Türkiye okumuşlarının, elitlerinin, gazetelerinin, köşe yazarlarının birinci partisi hâlâ CHP’dir.
Bugünkü gazeteleri, CHP’de ne olup bittiğini öğrenmek için değil, eşsiz bir cevher olarak okuyun derken bunu kastediyorum.
İçinizdeki CHP’liyi keşfedin bu cevherde.
“Baykal’ın karşısına çıkan aday Anıtkabir’e alınmasın” diyecek kadar zıvanadan çıkmış CHP İkitelli teşkilatı delegesi gibi yazan köşe yazarlarını;
Taraf’ın Fethullah Gülen’den işaret alıp Baykal’a yapılan komploya karşı durduğunu söyleyecek kadar parti içi hizipçiliğin öfkesine kapılmış ombudsmanları;
CHP’yi koruma aşkıyla, “AKP’lilerin de seks kasetleri var” diye şantajlara başvuracak kadar porno siyasetine kendisini kaptıranları;
Yandaş dedikleri gazetelerden isimlerin bile AKP’yi övmeden önce beş kez “ama ben AKP’li değilim” demek zorunda hissettiği ülkede, adını söyleme rahatlığında “Ben hep CHP’ye oy veririm, üç kuşak CHP’liyiz” diyen genel yayın yönetmenlerini okuyun ve Cumhuriyet’in bu başarısının hakkını verin.
Bu yazıyı okuyabildiğinize göre siz de potansiyel bir CHP’lisiniz.
Aslında NE OLDU? - Mehmet Tezkan - MİLLİYET
Gazetelerin mutfağında Kılıçdaroğlu krizi..
Yazı işleri kara kara düşünüyor.. Hele birinci sayfayı hazırlayanlar daha şimdiden ıkınıp sıkınmaya başladılar..
‘Kılıçdaroğlu’ kelimesi hiçbir yere oturmuyor..
Manşete koysalar valla yedi sütun kaplıyor.. Üç sütuna, beş sütuna koymanın imkânı yok.. Ya başlığın puntosunu küçülteceksiniz ya da Kılıçdaroğlu demeden Kılıçdaroğlu diyeceksiniz!..
Krizin nedeni bu..
Gandi Kemal lakabına gazetelerin balıklama dalmasının nedeni budur.. Başlığa geliyor, Manşete çekersen cuk diye oturuyor..
Ama her zaman da Gandi, Gandi denmez ki.. Burası Hindistan mı?
Eee, ne yapacaklar?
Kara kara düşünmeleri ne yapacaklarını bilmemelerinden.. Kimi Kemal K mı desek diyor, Kimi, K. K diye rumuzu öneriyor.. Kemal Bey desek olmaz mı diye soran bile var..
* * *
Anlaşılan Kılıçdaroğlu sadece siyasi rakiplerini değil 12 harfli soyadıyla gazeteleri de zorlayacak..
‘Bu Davutoğlu da çok oluyor artık!’ – Eyüp CAN - HÜRRİYET
Washington’dan Paris’e birçok başkentten tıpkı Mavi’nin reklamındaki gibi “Bu Türkler de çok oluyor artık” kıvamında tepkiler geliyor.
Nereden mi biliyorum?
Türkiye, İran ve Brezilya arasında önceki gün imzalanan ortak deklarasyondan sonra New York Times’tan Jarusalem Post’a hangi gazeteyi okusanız bu yönde haber ve yorumlarla karşılaşıyorsunuz...
Diplomatik koridorlar ve Batı basınında tam bir şaşkınlık hâkim...
Çünkü hiç kimse Davutoğlu’nun 12 Eylül’den bu yana inat ve sabırla yürüttüğü diplomatik görüşmelerin bu şekilde sonuçlanacağını beklemiyordu.
İran’ın her zamanki gibi zaman kazanmak için Türkiye’yi oyaladığı, Türkiye’nin de romantik heveslerle bu işin peşine düştüğü zannediliyordu...
Ama öyle olmadı.
Bu yüzden kimi “Türklerin büyük diplomatik hamlesi” diyor, kimi bu deklarasyonla İran’ın zafer kazandığını, İsrail ve Amerika’nın ise hezimete uğradığını öne sürüyor.
Emin olun benzer bir sonucu İngiltere ya da Fransa alsa ayakta alkışlanırdı.
Ama söz konusu arabulucu Türkiye olunca “Bu Davutoğlu da çok oluyor artık!” şaşkınlığı yükseliyor İsrail’in pozisyonuna yakın Batı medyasında...
CHP, Kılıçdaroğlu ile değişim yaşayamaz - Ergun BABAHAN - STAR
Kurultay öncesi yaşanan sıcak gelişmeler, kaset komplosunun gerçek adresini ortaya çıkardı.
En azından kaseti kullanarak Deniz Baykal’ı tasfiye etmek isteyen medya-iş dünyası ve bürokrasi üçgeninin eline önemli bir silah verdi.
Geçen Pazartesi akşamı TRTHaber’de birlikte Çıkış Yolu programını yaptığımız Ekrem Dumanlı’ya ‘’Doğan medyasını izle, en çok kimi parlatırlarsa, genel başkan adayı odur’’ demiştim.
Doğal olarak Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Doğrudan patron talimatıyla yazanlar, günlerdir ‘’Gandi Kemal’’ güzellemesi yapıp duruyorlar.
Yani CHP yandaşı olmakla yetinmiyorlar, CHP içindeki bir yarışın da yandaşı oluyorlar.
CHP liderini Doğan okuru seçseydi, Baykal adaylık için bir imza bile bulamazdı açıkçası.
Kılıçdaroğlu ekonomiyi nasıl yönetir - Süleyman Yaşar - TARAF
Başbakan Tayyip Erdoğan kamu harcamalarının bileşimini fakirlerden yana değiştirerek sağlık reformunu yaptı. Eğitim harcamalarını Cumhuriyet tarihinde ilk defa savunma harcamalarının üzerine çıkardı. Anlayacağınız sol siyasetin araçlarını kullandı.
Hatta Tayyip Erdoğan, Türkiye’de demokrasinin gelişmesinde, AB müzakere sürecini başlatarak önemli adımlar attı. Son anayasa değişikliği paketi, statükocu güçlerin engellemelerine rağmen Erdoğan sayesinde TBMM’den geçti.
Erdoğan’ın demokratikleşme çabalarına rağmen, CHP son yıllarda demokrasiye karşı tavırlarıyla Sosyalist Enternasyonal’den atılma noktasına geldi. Hatta Sosyalist Enternasyonal “bize daha yakın” diyerek Ak Parti’ye üyelik teklifi götürdü. İşte bu koşullarda Kılıçdaroğlu, CHP Başkanı olursa, sol siyasetin araçlarını Erdoğan’ın elinden almak zorunda. Devletin değil vatandaşın yanında olan ve halkın ekonomik sorunlarını çözen inandırıcı bir sosyal demokrat lider olmak istiyorsa, ilk adım olarak da anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin başvuruyu hemen geri çekmek mecburiyetinde. Aksi takdirde ekonomide gelişmeyi sağlayacak demokratik adımları Erdoğan’dan daha hızlı atamayan bir Kılıçdaroğlu Türkiye için faydalı olamaz.
|