[QUOTE=M--U--R--A--T;750104]


doğrudur ben iyi niyetli değilim.
Özde iyi niyetlisinizdir lakin dışarı sızdırdıklarınız size karşı kötü algılarımızı yükseltiyor.
yada sızdırırken biraz daha yapıcı eleştirel olsanız.
sizler iyi niyetli güzel insanlarsınız, kartel medyası şehitlerimize "ölü" deyince kıyameti koparan lanet yağdıran, dini hassasiyetleri kabaran insanlar; kartel medyasının yaptığını ZAMAN ve STV yapınca ve ben bunu eleştirince, dini hassasiyetleriniz gereği zaman ve stv ye tepki vereceğinize kalkıp beni "iyi niyetli" olmamakla, provokatör olmakla suçluyorsunuz..! sizin hassasiyetiniz şehitlik veya dini konular değil, sizin niyetiniz başka. sizin niyetiniz "iyi niyet!" maşşşallah.
Bak kardeş bir yayın kuruluşunun vahşet derecesindeki olaylara yanaşma şekli hassas olan müslümanın hissine öncülük etip etmemesi ile değerlendirilemez. Her yayın kuruluşunun hitap ettiği veya hitap etmesi gerekli olduğu yerlere göre başlık atması doğal. Nasıl bir mantıkki ölüye şehit demedi diye bir basın organını bu denli linç etmenin kutsal sayılması başka işimiz mi yok bizim ne gerek var böyle niyet okuyuculuğuna girerek nifak üretiyoruz. Tamam senin kadar hassas olmamışlar ne yani şimdi bunlar israil yanlısımı oldu haspinAllah
Ali Ünalın yazısını derinlemesine okuyun Hocayı anlamak güçtür bazen bir asır beklemek gerekir. Kısır bakışlarımız hayatımızın her safhasında var ne demek istediğini geleceği görmek bazen kolay olmaz . Radikal müdahaleler ile islama hizmet edilememesinin ceremelerini islamdünyası olarak cektik . Hoca efendinin islama ve insanlığa hizmet etme şeklinin medotları farklıdır bekleyin on yıl sonra hizmetleri ve ne demek istedikleri ortaya cıkar. O vakit helallik almak için sizde sıraya girersiniz.
Hocaefendi gayet yerinde hoş söylemlerde bulundu bakın bu konu hakkında Ekrem beyin bir yazısı var onu paylaşayım.
Diyelim ki, BM Güvenlik Konseyi'nden İsrail hakkında bir kınama kararı çıkarılamadı ya da veto yetkisine sahip ülkeler 9 insanın hayatını kaybetmesine bile aldırış etmeden kararı veto etti; ne yapacaktı Türkiye? Savaşacak mıydı? Dışişlerimiz yoğun bir çaba sarf etti ve İsrail'in hapse attığı insanlar 36 saat içinde serbest bırakıldı. Ya bırakılmasaydı? Ya bu işkence aylarca devam ettirilseydi? Ne yapacaktı Türkiye? İsrail'e savaş mı ilan edecekti? Sokağın sesine kulak verirseniz, "Evet, savaşmak gerekiyor." gibi bir sonuca ulaşabilirsiniz. Fakat büyük devletler sokağın anlık hissiyatıyla yönetilmez. Savaşın ne getireceği, ne götüreceği, bunu kimin isteyeceği, nerelere kadar dayanacağını kim kestirebilir ki? Milliyet'te Taha Akyol, Zaman'ın yayınlarının farklı olduğunu, "öbür gazeteler şehitliği, şehitlerin cenaze törenlerini, İsrail katliamını, 'Gazâ'yı manşet" yaparlarken Zaman'ın manşetinin "Uluslararası soruşturmaya ilk delil Adli Tıp'tan" şeklinde atıldığını söylüyor. Doğru bir tespit. Uluslararası krizler yaşanırken popülizm yaparak manşetler döşemek, aklıselimi devre dışı bırakabileceği gibi tamiri imkânsız olan kazalara da neden olabilir...
Olaydan sonra, hükümet adına ilk açıklamayı Başbakan Vekili sıfatıyla Bülent Arınç yaptı. İsrail hükümeti hakkında ağır ve haklı eleştiriler yönelten Arınç, "Hiç kimse bizden savaş beklemesin." diyerek Türkiye'nin büyük devlet olduğunu ve bu yüzden öncelikle diplomatik yolları tercih ettiğini ispat etti. Başbakan Erdoğan da 'uluslararası hukuk yolları'na vurgu yaptı ki doğru bir yaklaşımdı bu. Çünkü Türkiye gibi yükselen bir değerin diplomatik yolları tüketmeden vereceği bir karar, başka güçlerin işine gelse bile bu ülkeye zarar verir. En ucuz atlatılacak bir savaş bile bugünkü istikrarı yerle bir eder, onlarca yıl tamir edilemeyecek hasara sebebiyet verir.
ULUSLARARASI MECRADA HAKLILIĞIMIZI KAYBETMEMEK ESASTIR
Tam bu noktada Fethullah Gülen'in uyarılarına dikkat etmek, bu ikazları soğukkanlılıkla dinlemek gerekiyor. Sağduyunun zamanı yoktur; o her zaman için bir ihtiyaçtır. Devletlerarası hukuka riayet ederek hak aramak, diplomatik yolları sonuna kadar zorlamak ve bütün bunlar yaşanırken ülke vizyonunu daha geniş açılar üzerine kurmak doğru bir stratejidir. Olaylar, fert olarak ruhumuzda büyük bir infiale yol açsa bile, devlet olarak akılla hareket etmek, uluslararası meşruiyeti kaybetmemek esas alınmalıdır. Bazıları buna, "Uzaktan bakınca öyle görünüyor." demiş olabilir. Bu bir ufuk meselesi, uzaktan değil, yukarıdan bakılınca (tepeden bakmak değil) görünen manzara önemli... Türkiye sadece 'bölgesinde güçlü bir aktör' olarak kalamaz; o aynı zamanda bölge ve dünya dengelerinin kuruluşunda senaristlerin arasına girmek zorundadır. Böyle bir misyon için tarihi de müsait, şuuraltı birikimleri de. Gelişmeler Türkiye'nin önemini ve etkisini artırdı. Ne var ki savaş gibi sonu asla tahmin edilemeyecek bir maceranın, gelinen noktayı da yerle bir etmesi kaçınılmaz. Tam da bu sebeple sağduyulu davranmak, bir fitnenin içine çekilmemek, başka mahfillerde hazırlanmış senaryolarda bilmeden de olsa aktörlük yapmamak gerekiyor. Daha zor olanı da koro halinde konuşulurken ezber bozacak bir yaklaşım ortaya koyarak herkesi sağduyuya davet etmek. Çünkü meseleyi sadece öfkeye dayayanların (bu öfkenin haklı sebepleri olsa bile) büyük fotoğrafı görmesi hiç de kolay gözükmüyor...
Bu arada konunun dışına cıkmış olabiliriz . Yönetici arkadaşlar uygun görmezlerse müdahale edebilirler.