Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-13-2010, 00:59   #3
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Mecelle ve hukuk birliği
Cevdet Paşa, yaptığı işin büyüklüğünün bilincindedir. Mecelle’yi, İmparator Justinianus’un kodifıkasyonu (tedvin, derginleştirme, kanunlar derlemesi) ile mukayese eder, farkları da belirtir:
“Avrupa kıtasında en iptida tedvin olunan kanunname, ‘Roma Kanunna-mesi’dir ki, şehr-i Kostantiniye’de bir cemiyet-i ilmiyye marifetiyle tertip ve tedvin olunmuş idi. Avrupa kanunlarının esasıdır ve her tarafta meşhur ve muteberdir.”


Cevdet Paşa, Bizans İmparatoru Justinianus’un M. S. 529’da Roma hukukunu kodeks (mecelle, derginleme) haline getirmesini, “Codex Justinia-nus”un oluşturulmasını kastediyor.

İmparator Justinianus, ilk defa olarak, Roma hukuku bilginlerinin çok sayıda ve birbirine çoğu zaman muhalif hüküm ve kanaatlerini de “Digest” olarak muntazam bir sistem içinde toplamıştı.10


Kanunlaştırma hareketleri tarihinde, Mecelle de İslam hukuk bilginlerinin hüküm ve kanaatlerini “ihtiyacat-ı asra göre”, bir kanun halinde toplamıştır. Mecelle’nin bunu yaparken tek mezhebe dayanmış olmasının meydana getirdiği sakıncaları aşağıda göreceğiz.


Cevdet Paşa Mecelle’yi “Roma Kanunnamesi” dediği Codex Justinia-nus’la mukayese ederken, önemli bir farka da dikkat çeker:
“Fakat Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’ye benzemez. Aralarında çok fark vardır. Çünkü o (Codex Justinia-nus) beş altı hukukçunun marifetiyle yapılmıştır. Bu (Mecelle) ise beş altı İslam hukukçusu zatın marifetiyle ilahi bir yasa olan Seriat-i garra’dan alınmış ve derlenmiştir...”


Paşa, Mecelle’yi ve Justinianus Codex’ini inceleyip mukayese eden Avrupalı bir hukukçunun şunları söylediğini yazıyor:
“Alemde cemiyet-i ilmiyye vasıtasıyla re’sen iki defa kanun yapıldı. İkisi de Kostantiniye’de vuku buldu. İkincisi (Mecelle), tertip ve intizamı ve meselelerin iyi bir şekilde düzenlenmesi ve irtibatlandırılması bakımından evvelkine göre çok daha tercih edilir ve üstün niteliktedir. Aralarındaki fark dahi insanın o asırdan bu asra kadar alem-i medeniyette kaç adım atmış olduğuna güzel bir mikyasdır.”11


Gerçekten, Mecelle’nin “kanun” olarak başarısı, çağına vakıf reformist bir muhafazakâr olan Cevdet Paşa’nın dehasından ve birikiminden gelmektedir.


Burada bilhassa önemli olan, Batı’dan bir medeni kanun alınmasına karşı çıkarak Osmanlı medeni kanunu olarak Mecelle’yi meydana getiren muhafazakâr Cevdet Paşa’nın aynı zamanda Batı’ya açık bir reformist olmasıdır.


Mecelle’yi hazırlarken de Nizamiye mahkemelerini kurarken de, “ihtiyacat-ı asr”, Cevdet Paşa’nın rehberi olmuştur.12


Prof. Yusuf Halaçoğlu ile M. Akif Aydın, Diyanet İslam Ansiklopedisi’ne yazdıkları “Cevdet Paşa” maddesinde önemli bir olguya dikkat çekiyorlar:
“Yirmi dört yaşında Mustafa Reşit Paşa’nın yakın çevresine dahil olması ve bu çevrede Batılılaşma yanlılarının fikirlerinden istifade etmesi, İslam-Osmanlı ve Batı kültürlerinin faydalı bir sentezini yapabilmesine uygun bir zemin hazırlamıştır.”13


Reşit Paşa Londra Büyükelçiliği’-nden dönüp Sadrazam olduğunda, düşündüğü düzenlemelerin (Tanzima-tın) şer’i yönünü danışmak üzere, Şeyhülislamlıktan“münevver’ül efkâr” yani aydın fikirli bir din adamı istemiş ve yirmi dört yaşındaki Cevdet Efendi gönderilmiştir. Âlî ve Fuat Paşaları eleştiren Cevdet, daima Mustafa Reşit Paşa’yı savunmuştur.
Cevdet, medreselilerden gizleyerek Fransızca çalışmış ve eser okuyacak kadar öğrenmiştir.


Cevdet Paşa’nın ulema sınıfında kalmayıp, Reşit Paşa’nın yanında başlayarak devlet işleriyle uğraşmış olması, bilhassa önemlidir: Dünyaya kapalı bir medreseli değildir; elini taşın altına koymadan ideolojik hayaller peşinde ahkâm kesen “Jön Türkler”den de değildir.


Cevdet Paşa, İslami ilimlerle beraber, “ahvâl-i politikiyye”, mahke-meler, vergi, maliye, eğitim, arazi, coğrafya, vilayet idaresi gibi pek çok alanda nizamnameler hazırlayacak derecede uzmanlık bilgisine sahiptir.
Bugünkü “çok-hukuk” savunucusu Radikal İslamcıların hem hayatın deneylerine kapalı, hem ideolojik ha-yallerden ibaret teorik kurgulara meftun olmaları ilginçtir.


Cevdet Paşa hem Doğu ve Batı bilgisine sahiptir, hem devlet hayatında somut sorunlar karşısında “deneyselci düşünce” melekesi kazanmış bir dahidir. Bernard Lewis, Cevdet Paşa için “dahi hukuk adamı” diyor, Mecelle’nin “Türk hukukunun büyük harikalarından biri olduğunu” vurguluyor.14

Engelhard, Mecelle’nin “her suretle methedilmeye layık olduğunu” yazar.15


İbnülemin Kemal, “Cevdet Paşa’nın fazilet-i ilmiyesi tariften müstağnidir” demekle gerçeği dile getirmiştir.16
  Alıntı ile Cevapla