Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-17-2010, 22:55   #362
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Tarihisel değişim/ dönüşüm hareketlerinin mahiyetini mantığını, yasalarını anlayamamak, kavrayamamak, bu değişim ve dönüşüm hareketlerinin olumsuz etkilerinin olumsuz etkilerine maruz kalmak, İslam dünyası toplumlarında çok derin belirsizlikler ve çatışmalara neden oluyor. Bu değişim ve dönüşümler, bunların etkileri karşısında, İslami çözümler üretmemek gibi üzerine yererince düşünmediğimiz için, İslam toplumları bir karar merkezi haline gelmeyi başaramıyor. Bütün insanlık sınırlarının, ahlaki sınırların hayâsızca çiğnendiği bir dönemde, Müslümanlar olarak tarihin insani olmayan yüzüyle sınanıyoruz. Müslümanlar, insanlık adına utanç duyulması gereken toplama kampları, işkence adaları, işkence merkezleri vb. gibi uygulamalarla terörize ediliyor. Güncellikle sınırlı ilgiler, duyarlılıklar sebebiyle, İslam ve Müslümanlar çok yönlü kuşatılmışlıkları, emperyal baskıları hissetmiyor. Güncellikle sınırlı ilgiler, duyarlılıklar, hepimize büyük bilinç ve kişilik kayıplarına yol açıyor.
Parçalanmış, kısıtlanmış, baskılanmış İslami varoluşlar yaşıyoruz. Bu durumdan çok rahatsız olduğumuz söylenemez. Seküler dünya görüşü ve seküler bilgi sistemi, biz Müslümanların kamusal bir var oluşa sahip olmamızı, kamusal bir varoluş mücadelesi vermemizi yasaklıyor. Her durumda, özel alanlarda kalarak, kısıtlı varoluşlarımızı sürdürmemiz isteniyor. Allah’a ait olma bilinci, biz Müslümanlara, her yerde, her koşulda, kendi varoluşlarımızın bilincinde olmamız gerektiğini öğretir. Bu bilince ve ahlaka sahip olmamız için, sürüldüğümüz özel alanlarda duygusal/ romantik/ mistik/ folklorik/ yerel/ hamisi dini hayatlar yaşıyoruz. Gerçek bir varoluş bilincine sahip olabilmek için, karşı karşıya bulunduğumuz, maruz bırakıldığımız bütün yabancılaşmaların farkına varabilmeliyiz. İdeolojik yapılar karşısında bağımsızlığımızı kazandığımızda kendimizi gerçek kılabiliriz. Bağımlı varoluşlar bir umut ve irade üretmez. Bağımlı varoluşların algılarını/hayatlarını egemen irade yönetir.
Ortak bir hayat tarzı, ortak değerler/anlamlar temelinde şekillenen, ortak değerlere yabancılaştırılan toplumlar, beklenmedik altüst oluşlar yaşarlar, yaşıyorlar. Bu alt üst oluşlara son verebilmek için, toplumların kaybettikleri anlam/ erdem sistemlerine yeniden sahip olabilmeleri gerekir.
İslami sorumluluklarımızı, düşünsel/ kültürel ve ahlaki sorumluluklarımızı ancak bağımsız varoluşlarımızla gerçekleştirebileceğimizi unutmamalıyız.
Bağımlı varoluşlar, insanları, yalanlarla birlikte yaşama, sahte ilişkilerle, sahte kişiliklere/tercihlere sevkeder.

Atasoy Müftüoğlu







Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla