Konuştuğum birkaç kişiye, Milli Eğitim'in kontrolünde, eğitimin baştan sona Kürtçe olduğu özel okulların açılmasının dil talebini karşılayıp karşılamayacağını sordum. Bunun, çok makul, parlak bir öneri olduğunu söyleyenler olduğu gibi, bu okulları kurmaya kimin gücünün yeteceğini, hangi velinin çocuğunun böyle bir okulda okutmak isteyeceğini soranlar da oldu.
Milli Eğitim'in müfredata, belli sınıflardan sonra seçmeli Kürtçe dersleri koyması fikrine itiraz eden kimseye rastlamadım. Sadece bir vatandaşımız şöyle dedi: "Burada insanlar zaten Kürtçe biliyor. Neden böyle bir ders almaya ihtiyaç hissedilsin ki." Devlet yetkilileri arasında seçmeli Kürtçe önerisine yaklaşım sıcaktı. Ama gördüğüm kadarıyla bölgede, Kürtçe talepleri kadar, Türkçenin öğretilmesi ve Türkçe bilmeden ilkokula başlayan miniklerin akademik başarısıyla ilgili de ciddi sorunlar var. Valinin söylediğine göre, son yıllardaki bütün çabalara rağmen okulöncesi eğitim hâlâ yüzde 25 seviyesinde. Birçok öğrenci, Türkçe verilen bir eğitime bu dili bilmeden başlıyor. Ayrıca tespitlere göre 100 binin üzerinde Türkçe okuryazarlığı olmayan vatandaşımız var sadece Van'da.
İnsanlarla iç içe olduğu ve bildiği birazcık Kürtçeyle yer yer konuştuğu için sempatiyle karşılanan valinin bir hastane ziyaretinde yaşadığı tablo sıkıntının boyutunu anlatıyor: Hastaların odasına gidip hal hatır soruyor. Hiçbir tepki almayınca şaşırarak yanındakilere dönüyor. Sonra yanındakiler, valinin geçmiş olsun dileklerini ilettiğini Türkçe söyleyince, hastalar dertlerini anlatmaya başlıyor. İnsanların dile getirdiği temel sorun işsizlik ve geçim sıkıntısı. Bunu aşmanın en kestirme yolu olarak da eğitim görülüyor. Vanlılar, hemşehrileri eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in eğitim alanında yaptıklarına minnettarlar, ama hâlâ çok ihtiyaç var. Devlet ve özel kurumlar bu alanda ne kadar eğilse değer. Kolej ve dershaneler dışında eğitim gönüllüleri 30'dan fazla okuma salonuyla öğrencilere ücretsiz kurs imkânı sunuyor. Sadece bölge dışından değil, maddi imkânı olan bölge insanının da bu projeye sahip çıkması sevindirici. Son okuma salonu, işadamı da olan Ticaret Odası Başkanı Zahir Bey'in katkısıyla açılmış. Anadil konusunda, insanların ortak beklentisi aslında çok basit ve insani: Dillerine, kendilerine saygı duyulması. Yıllarca yürütülen inkâr, yok saymaya, aşağılamaya dayalı yanlış siyasetten sonra bu da en tabii hakları. Anadil konusundaki taleplerin nasıl karşılanacağı konusunda bölge insanı esnek. Makul bir çerçevede konuşarak bu sorunu aşmak mümkün görünüyor. Bu yüzden daha baştan yasakçı bir tavırla ortaya çıkmak sevimsiz ve yersiz. Maalesef, bu konudaki AB kriterleri yine sonraki yazıya kaldı
Alıntı
|