|
Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Esenyurt Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
03.05.2011
Değerli kardeşlerim, artık sayılı günlere giriyoruz. Değerli kardeşlerim, artık 39 günümüz kaldı. Çok çalışacağız ve 12 Haziran'da inşallah sandıkları AK PARTi ile patlatacağız. Ve bu yeni dönemin adında ileri demokrasi var, bu yeni dönemin adında temel hak ve özgürlükler var. Bu yeni dönemin adında çıraklık geride kaldı, kalfalık geride kaldı, ustalık dönemi var.
Sevgili kardeşlerim; çıraklığı bile olmayanların kalfa olması mümkün mü? Kalfa olmayanların usta olması mümkün mü? Onları sadece kurusıkı attığını görürsünüz. Nitekim şu anda yaptıkları da bu.
Değerli kardeşlerim; inşallah sizlerle 12 Eylül'de bir adım attık. Bu 26 maddelik bir Anayasa paketinin değiştirilmesiydi. Türkiye tarihinde önemli bir Anayasa değişikliğini halkının önüne getirdi, AK PARTi halkına geldi. Ve halkımız da bize yüzde 58'le evet dedi. Burada gerçekten çok büyük payınız oldu, çok emek verdiniz, çok gayret ettiniz, koştunuz didindiniz, kapı kapı dolaştınız ve o dönemde dikkat edin Partimiz devamlı kapatılıyor diye feryat edenlere gelin bunu engelleyelim dedik. Kimdi onlar? BDP. Sürekli kapanıyor, sürekli kapanıyor. Peki, gel kardeşim engelleyelim bunu. Meclis'e gelmediler, oy vermediler. Ve ne yazık ki bizim içimizden de bazı arkadaşlar, şimdi onlar MHP'de biliyorsunuz, onlar da bu oyuna geldiler. Ve zaten biliyorsunuz kampanyayı da beraber yürüttüler. CHP-MHP-BDP beraber yürüttüler. Ama milletim onlara sandıkta gerekli dersi verdi. Neyle? Yüzde 58'le evet dedi bu pakete. Şimdi milletim diyor ki bu yeterli değil. Anayasanın tamamını değiştirelim. Evet mi? Evet mi? Evet mi? Ve şimdi de sivil toplum kuruluşları hazırlıklar yapıyor, siyasi partiler hazırlıklar yapıyor, aydınlarımız hazırlıklar yapıyor. Ama hepsinden öte halkımız hazırlık yapıyor. Ve şu anda halkımızla oturup bu konuşuluyor. Ve yeni Anayasa, halkın tam manasıyla anlayacağı dille yazılacak bir Anayasa. Böyle bir Anayasa'nın hazırlığı ve daha küçük bir Anayasa, teferruata boğulmayan, tecrübeyle bugüne kadar olan tüm deneyimleri kapsayan bir Anayasa ve bununla beraber inşallah arzu edilen tablo Parlamento'da oluşması halinde Parlamento'da, eğer halka gidebilme imkanı olursa, halka gitmek suretiyle inşallah bu adımı atacağız. Şimdi Esenyurt'un vereceği oylar çok önemli. Onun için sizin mührünüz çok önemli. Söz sizde, karar sizde, mühür de sizde. Öyleyse şimdiden başlıyoruz. Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Bütün eş, dost, ahbap, komşu hepsini dolaşmaya evet mi? Durmak yok... Durmak yok... Ben Türkiye'yi dolaşıyorum, ilçeleri dolaşıyorum. Tüm arkadaşlarım ilçe ilçe, köy köy dolaşıyorlar, aynen sizler de dolaşıyorsunuz, ben size inanıyorum. Çünkü bu hareket sadece kardeşinizin, Tayyip Erdoğan'ın hareketi değil. Biz yola çıkarken milletle çıktık, rotayı siz çizdiniz, sizin çizdiğiniz rota istikametinde yürüyoruz. Ve inşallah bundan sonra da milletin rotası istikametinde bu hareket yürümeye, büyümeye devam edecek.
Sevgili kardeşlerim; bu harekette çeteler yok, bu harekette mafya yok, bu harekette karanlık güçler yok. Bu hareket çetelerin karşısında, bu hareket mafyanın karşısında, bu hareket karanlık güçlerin karşısında. İşte gerçekler ortada. Bakınız yola çıkarken ileri demokrasi dedik, temel hak ve özgürlükler dedik. Ve şu ana kadar bunun mücadelesini verdik. Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz? Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz? Bilesiniz ki yarınlarımız, bugünlerden daha iyi olacak.
Sevgili kardeşlerim, 4 tane temel taş dedik; eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Eğitimde attığımız adımları biliyorsunuz. Sevgili kardeşlerim, her öğrenciye ücretsiz kitap demiştik. Bütün yavrularımız ilköğretimde, ortaöğretimde kitaplarını sıralarının üstünde buluyor mu? Biz bulamadık, biz teksir kağıtlarıyla okuduk. Öğretmenimiz anlatır, biz yazardık. Zaten kırtasiyecilerde, kitapevlerinde kitabı bulamazdınız. Parası olmayanı bırakın, parası olan da bulamazdı. Ama şimdi birinci hamur kağıttan kitapları hazırlatıyoruz, yavrularımızın sıralarının üstüne bu kitapları koyuyoruz. Niye? Sosyal devlet olmanın gereği bu ve bunu yaptık. Şimdi yeni bir dönem geliyor ey Esenyurt. Şimdi akıllı tahtaya geçiyoruz, kara tahta dönemini kapatıyoruz. 4 yılda Türkiye'de akıllı tahtanın girmediği derslik kalmayacak.
Şu anda 163 bin dersliğimiz var, 163 bin. Sevgili kardeşlerim, biz geldiğimizde dersliklerin öğrenci adedi 70, 80, 100 buralara varıyordu, öyle mi? Benim okuduğum sınıf 72 kişilikti, böyle bir sınıfta okudum. Ama şimdi Türkiye ortalaması ne oldu biliyor musunuz? 31. Daha da aşağıya düşecek, daha da aşağıya düşüreceğiz. Niye? Modern dünya, ilmin tahsilinde hangi imkanlara sahipse, benim ülkem de aynı imkanlara sahip olacak. İşte akıllı tahtaya şimdi giriyoruz. Niye? İstiyoruz ki öğrenci, sınıfta teknolojinin, ileri teknolojinin ne imkanı varsa bunu yakalasın. Bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı ve akıllı tahtalar bütün dersliklerde olacak 4 senede. Ama bu 4 sene içinde de bütün yavrularımıza elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Ne demek bu? IPad'i biliyorsunuz değil mi? IPad gibi bir elektronik kitap vereceğiz. Ve bütün müfredat onun içinde olacak, onun içinde olacak. Ve çocuklarımız gerekirse kitapları bile taşımaya ihtiyacı olmayacak, ona bile ihtiyacı olmayacak. Ama yine de diyoruz ki kitaptan kopmayalım, onun yanında kitabını da muhakkak yine verelim, böyle bir döneme hazırlanıyoruz. Çünkü AK PARTi'nin iktidarına bu yakışır da ondan. Hazırlıklarımız tamam. Şu anda süratle ihale dönemine giriyoruz, ihalesini yapacağız ve ardından da hemen üretimi başlayacak. Ve bu üretimle de inşallah geldikçe okullarımızı donatmaya başlayacağız.
Sevgili kardeşlerim; bununla kalmadık. Okullarımızın sayısını artırıyoruz, dersliklerimizin sayısını artırıyoruz. Ve diyoruz ki sakın ha, kimse fakirlikten dolayı ben çocuğumu okula gönderemiyorum demesin. Bakınız, şu anda biz sosyal güvencesi olmayan ailelere ne veriyoruz? İlköğretimde değerli kardeşlerim, erkek öğrenciye şu anda 35 lira veriyoruz, kız öğrenciye 45 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Bakın nereden nereye. Kaç çocuğunuz olursa olsun fark etmez, hepsine veriyoruz. Bitmedi. -Mehmet Polat anladım- Ve bitmedi, yola devam ediyoruz. Niye? İstiyoruz ki üniversitelerimizdeki öğrenciler de farklı olsun, bizden önceki iktidarlar ne veriyordu? Üniversite öğrencisine 45 lira veriyordu. Biz şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, müracaat eden herkese veriyoruz. Müracaat eden herkese. Kitapta fakir-zengin ayrımı yapıyor muyuz? Kim gelirse gelsin hepsine veriyoruz. Burs, kredide de müracaat eden her öğrenciye biz burs ve kredi verdik. Geçen yıl verdiğimiz sayı 900 binin üzerine çıktı, değerli kardeşlerim 900 binin üzerine. Şimdi çıkmış Bay Kemal... Diyor ki, biz diyor her aileye 600 lira vereceğiz. İnandınız mı? Şöyle arka taraflar inandınız mı? İnandınız mı? Değerli kardeşlerim, bakınız onun söylediğini aslında biz şu anda yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz? Bakınız, şimdi her öğrenciye düşünün, verdiğimiz rakam bu. Her burs müracaatını yapana 240, 150 lira da Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa, oradan beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390. Özürlü aile ise, özürlü ailelere biliyorsunuz bakım parası olarak ne veriyoruz? Asgari ücret veriyoruz, asgari ücret özürlü ailelere veriyoruz. Ya zaten senin verdiğin o parayı biz burada veriyoruz, kitapta veriyoruz. Bunun yanında sosyal güvencesi olmayanlara ayrıca 150 lira nakit olarak maaş veriyoruz, bu da var, erzak veriyoruz, yakıt yardımı yapıyoruz. Bunları şöyle saymaya başladığımız zaman zaten bu rakam 1250, 1300, 1400, 1500'e doğru yürüyor. Hepsini koy bir tarafa, sevgili kardeşlerim, her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor. 18 yaşına kadar. Her şey sağlamda mı?
Ah benim değerli kardeşlerim, bununla da kalmadık. Şu anda Türkiye'de üniversitesi olmayan ilimiz kaldı mı? 81 vilayetin tamamına üniversitemizi artık açtık. Niye? Anneler çocuklarını gerekirse kendi ilinde üniversite eğitimini almasını sağlasın. Ve birkaç yıl içerisinde artık 81 vilayetin tamamında fakülte sayıları da artacak, meslek yüksekokulu, yüksekokul sayıları da artacak. Dolayısıyla, benim Ağrılı kardeşim, Ardahanlı kardeşim, Iğdırlı kardeşim, Muşlu kardeşim, Karslı kardeşim oralardan çıkıp da buralara gelmeyecek, orada okuyacak. Çünkü imkanları biz onların ayaklarına götürüyoruz daha ucuza. Ve anne şefkatinden, merhametinden uzak kalmayacak, bunları başarıyoruz, bunları başaracağız. Ve sevgili kardeşlerim, bütün bunlar başarılırken, bütün bunlar başarılırken hiçbir zaman halkımızdan kopmadık, kopmayacağız. Eğitimde bu kararlılığımız devam edecek.
Peki sağlıkta ne yaptık? Sağlıkta işte az önce söyledim, Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor, değil mi? Ama bitmedi, eskiden hastanelere nasıl gidiyorduk? Nasıl gidiyorduk Allah aşkına? Şöyle bir zaman tünelinde geriye doğru gidelim. Ahh ahh ben bir sigortalıydım. Bay Kemal de SSK'nın Genel Müdürüydü. Ah ah değerli kardeşlerim... Değerli kardeşlerim, sabahın erken saatinde hastaneye gider, ne verirlerdi bize? Bir numara. O numarayla bekle. Tabi sıran gelirse doktor bey'in yanına girersin. Doktor bey ne yapar? Muayenehaneyi adres gösterir. Muayenehaneye gidersin, orada ne var? "Money", Napolyon. Parayı verdin verdin, vermedin hak getire. Ver bir aspirin gönder. Edep buydu. Değerli kardeşlerim, bir reçete verir sana, gidersin hastanenin eczanesine, ilacın yarısı var yarısı yok. Diğerleri ne olacak diye sorduğunda, oradaki eczacı da sana der ki onu da git eczaneden satın al. Ya ben SSK'lıyım, benim maaşımdan her ay para kesiyorsunuz, her ay maaşımdan kesiyorsunuz, bana bunu verin. Yok o ilaç kardeşim diyor sana. Değerli kardeşlerim, biz bu dertle büyüdük, bu dertle bütün ailelerimiz gelişti, yaşadık. Bunu bildiğimiz için dedik ki Sayın Kılıçdaroğlu'nun azabına, gazabına bu milleti daha fazla mahkum etmeyelim.
Değerli kardeşlerim, ne oldu? Geldik dedik ki biz hastaneleri birleştireceğiz. Bu CHP ne dedi biliyor musunuz? Yapamazsınız dedi. Meclis'te oluyor bunlar. Kılıçdaroğlu da yapamazsınız diyenlerden. Olmaz diyorlar, SSK işçilerindir diyorlar. Çünkü bunlar tamamıyla popülist bir siyaset yaptıkları için işlerine bu geliyor. Biz dedik ki olur olur bal gibi olur. Oldu mu? Hastaneler birleşti mi? Dedik ki koordinatör olacak devlet, yani vakıf hastaneleri de, özel sektör hastaneleri de halkımıza hizmet verebilir. Biz onlardan da hizmet alımı yapabiliriz dedik. Değerli kardeşlerim, şimdi istediğiniz de özel hastanelere de gidebiliyor musunuz? İstediğiniz eczaneden ilaçlarınızı alabiliyor musunuz? Zaman zaman eczanelerde çay falan içtiğiniz de oluyor mu? Çünkü yoksa ilaç, hemen eczacı kalkıyor ne yapıyor, depoya telefon ediyor. Olmayan ilaç anında kuryeyle geliyor. O arada da bazı eczanelerden öğrendim ki, diyorlar gelen vatandaşımıza orada çayımızı da ikram ediyoruz. Bakın nereden nereye. İşte bu modern Türkiye'nin yüzü. Buna bizimle ulaştı modern Türkiye. Kılıçdaroğlu'yla değil. Kılıçdaroğlu hayır dedi, biz evet dedik. Biz sizinle gurur duyuyoruz.
Bakınız, Sayın Kılıçdaroğlu SSK'nın başındayken değerli kardeşlerim, SSK'nın başına geldiği ana kadar SSK iyiydi. Batmıyordu, zarar falan yoktu. SSK buna devredildi, devamlı batmaya başladı. Geri geri geri, 8 yıl orada Genel Müdürlük görevinde kaldı, batırıyordu, SSK'yı tamamen iflas, yani batmıştı aslında, çok kötü bir yönetim ve baktı ki bu işi artık götüremiyorum, siyasete girme kararı verdi. Siyasete girme kararı verdiği zaman merhum Ecevit'e müracaat etti. Merhum Ecevit, herhalde ola ki bunun çok başarısız bir bürokrat olduğunu bildiği için bunu veto etti, aday yapmadı. Ama Sayın Baykal bu oyuna geldi. Ve Sayın Baykal bu oyuna öyle bir gelişme geldi ki, biliyorsunuz aslında Sayın Kılıçdaroğlu, gerçek manada bir Genel Başkan değildi. Sayın Kılıçdaroğlu, bir kaset Genel Başkanıdır, kaset. Skandal kaset, bununla gelmiştir.
Bakınız değerli kardeşlerim, şu anda Cumhuriyet Halk Partinin Muğla Milletvekili Adayı bir DGM eski savcısıdır. İddianamesinde ne yazıyor? 21 Mayıs 2003. Diyor ki, o dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. İddianame, sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor: Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir yüktür diyor, kurumlar iyi yönetilmemektedir diyor. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur diyor. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Değerli kardeşlerim, bunu diyen kim? Şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili Adayı eski emekli DGM savcısı iddianamesinde bunu söylüyor, ben söylemiyorum. Buyurun, Sayın Kılıçdaroğlu hadi git anlat. Git konuş bakalım ne diyecek sana? Yoksa emekli savcı bu iddianamesini geri mi alacak? Bunlar bu.
Bitmedi, merhum Ecevit'le ilgili olarak bize kalkıp laf atıyor da, Sayın Kılıçdaroğlu onu git yanındaki Ankara adayın Sinan Aygün'e anlat. Bu ülkeyi yönetemiyor, artık melekelerini kaybetti, idareden acizdir diyerek suç duyurusunda bulunan Sinan Aygün'le ilgili onu nasıl aday yaptın git sen onu onunla konuş. Bunlar böyle ve şu anda biliyorsunuz CHP Genel Merkeziyle adeta Silivri arasına bir tünel kazıldı. Bunların mahareti bu. Biz Kanal İstanbul'u hazırlıyoruz, onlarda o tür tünelleri hazırlıyorlar, aradaki fark bu.
Sevgili kardeşlerim; sağlıkta adımlarımızı hızla atmaya devam edeceğiz. Ve benim halkım, kimseye muhtaç durumda olmayacak. Bakınız şu anda Anadolu'nun en ücra köşesinde, dağlarda paletli ambulanslar var, paletli ambulans. Olur ya, normal araç çıkamaz, oraya paletli ambulanslar çıkıyor. O da olmuyor, helikopter ambulanslar çıkıyor. İşte geçen Gümüşhane'deydim ve Gümüşhane'de yanıma bir yavruyu getirdiler. Gümüşhaneli misiniz? Allah iyiliğinizi versin. Gümüşhane'de yanıma bir yavruyu getirdiler, Semih 11 yaşında. Fakat Semih 6 yaşından bu yana böbrek diyalizi, sıkıntı ve tabi artık yavru zor durumda. Böbrek arandı arandı arandı, en sonunda Zonguldak'ta bulundu. Tabi olması gereken ne? Aile Semih'le beraber Ankara'ya gidecek, böbrek de Zonguldak'tan Ankara'ya gelecek, bunlar an meselesi. Ve bizim biliyorsunuz 2 tane şu anda jet ambulansımız var. Jet ambulansımızın bir tanesi aileyi Trabzon'dan aldı, Ankara'ya götürdü. Diğer jet ambulansımız da böbreği Zonguldak'tan aldı Ankara'ya getirdi. Ve Ankara'da operasyon yapıldı. Semihimiz sağlığına hamd olsun kavuştu. O gün sordum, Semih büyüyünce ne olacaksın dedim. Dedi ki, doktor olacağım. Bak dedim, sen de inşallah bu ellerinle şifa dağıtırsın. Şimdi iki de bir bir yerlere gidiyor, Kılıçdaroğlu, 2,5 yaşındaki Kübra'nın hesabını ver Recep diyor bana. Ya sen 2,5 yaşındaki Kübra'yı sana kim haberini verdi, nereden öğrendin bunu? Madem biliyordun da açlıktan bu yavru ölüyor, senin hiç vicdanın yok mu ya, sen yardım etseydin de onu bu açlıktan kurtarsaydın ya. İlla her yere devlet mi yetişecek? Kaldı ki bu yavrunun olduğu yerde CHP belediyesi var, bu belediye niye uzanmadı onlara. Ah ah işte bunlar bu kardeşim, bunlar bu. Bu CHP değil mi, bizim yavrularımıza belediyeler burs vermiyor muydu, gençlere belediyeler burs vermiyor muydu? Burs veriyordu. Ben de Belediye Başkanı olduğum dönemde İstanbul'da gençlere burs dağıtıyorduk. CHP ne yaptı? Kalktı bunu Anayasa Mahkemesine götürdü ve Anayasa Mahkemesine götürmek suretiyle bu burslar kaldırıldı. Gençler, gençler uyanın, bu CHP hiçbir zaman sizin yanınızda olmadı, olmayacak. Sadece bunlar gençleri istismar ettiler. Zira bunlar hep gençlerin üzerinden beslendiler. Gençleri yürütelim, gençleri koşturalım, gençlere molotof kokteyli attıralım BDP gibi, bunlar üzerinden beslendiler. Ben inanıyorum ki, benim halkım, benim milletim bu seçimde bu oyunu da bozacak. Bu oyunu bozmaya hazır mıyız? Eyvallah.
Değerli kardeşlerim; 3. adım... Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Şimdi size yeni bir şehir hastanesi yapıyoruz. Nerede biliyor musunuz? Olimpiyat Stadının yanında yapıyoruz. Devasa bir hastane. 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde dev bir hastane yapıyoruz. En ileri teknolojiyle donanımlı bir hastane. Yani buralarda çözüm bulamadığınız herhangi bir sıkıntı anında doğru buradan biniyorsunuz aracınıza buradan metrobüs... Metrobüslerimiz burada hazır değil mi? Biniyoruz oradayız. Zaten otobüsler var, doğru oradayız. Sıkıntı olduğu anda zaten ambulanslarımız emrinizde. Hemen bir telefon iş bitti, oradayız ve böylece bu hastanemizde yürüyen merdivenler gerek düz, gerek merdiven olarak hepsi emrinizde olacak. Temennimiz en ileri teknoloji. Bütün MR'la, ültrasonografisiyle aklınıza ne gelirse, robotlarıyla her şeyiyle, böyle bir teknolojiyle bir hastane bu yakada olacak, bir diğer hastane de Anadolu yakasında olacak. İki tane şehir hastanesini inşallah İstanbul'umuza kazandıracağız.
Sevgili kardeşlerim; adalet aynı şekilde, emniyet aynı şekilde ve ulaşım... Sevgili kardeşlerim, Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Şimdi ise biz, şu 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık, bizim farkımız bu, 13 bin 600 kilometre ve bu bitiyor. Ama kalmayacak bununla. Hedefimiz şimdi nedir? Hedefimiz inşallah, 2023'e de 15 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız.
Bakınız 500 bin konut dedik. Ne dedi bu CHP? Olmaz dedi. Biz dedik olur olur bal gibi olur. Ne oldu? Şu anda 490 bindeyiz inşaatlar. Bunun 350-360 binini sahiplerine teslim ettik. Ayrıca İstanbul'da KİPTAŞ sürekli konut üretiyor, burada da ayrıca devam ediyor. Çünkü AK PARTi iktidar olarak yerelde, genelde bu. Bizde sosyal devlet anlayışı yerelde de, genelde de hakim.
Değerli kardeşlerim; şimdi bakın 2. bu 500 binde ne var biliyor musun? Dar gelirli, yoksul bu aileler için bir adım atıyoruz şimdi. Nedir o? Özellikle evlenemeyen imkansızlıkları sebebiyle ailelere çeyizinin bir kısmını da biz temin edeceğiz. Beyaz eşyası, televizyonu vesairesi. Bunları biz temin edeceğiz mobilyasıyla ve bunu da biz aynen yine o dairesinin üzerine ilave edeceğiz. Bunu 20 yıl veya daha üzeri bir taksitlendirme yapacağız ve bunu ayda 100-120 lira gibi bu kadar basit bir taksitle de ödeyecek. Ve böylece ortalama 50 metrekare gibi bir dairedir bunlar, bu daireleri yapacağız ve böylece sefaletten inşallah refah devletinin içerisinde halkımızı göreceğiz, bunu yapacağız. Ve biz bugüne kadar verilen sözlerin hepsini nasıl yerine getirdiysek, bundan sonra da aynı şekilde yerine getireceğiz. Yani değerli kardeşlerim, bu diğer siyasi partilerin söyleyip de yerine getiremedikleri değil, biz yapmışız. Yani biz yapmıştık, yaptık, yapıyoruz, şimdiyse yapacağız bunu konuşuyoruz. Aramızdaki fark bu. Ama diğerleri sadece AK PARTi ne verdiyse biz 5 katını vereceğiz diyorlar. AK PARTi ne verdiyse biz 3 katını vereceğiz diyorlar. Bunlara biz çok alıştık, karnımız tok bunlara, karnımız tok. Biz dedik ya, 8 sene SSK'nın Genel Müdürlüğünü yapamadın, Türkiye'yi nasıl yöneteceksin?
Değerli kardeşlerim; şimdi ise Kanal İstanbul olayını konuşuyoruz. Diyor ki, çılgın projeleri bırakın diyor, akıllı projeleri konuşalım. Burada insan yok diyor. Kanal İstanbul'da nasıl insan olmaz? Haa anladım, animasyon vardı ya, o animasyonda insan yoktu doğru. Orada Kanal İstanbul'da gemi yüzüyordu. Sonradan düşündük, gemi yerine orada bir insan yürütseydik acaba nasıl olurdu diye. Fakat inanın, insan yürütsek o zaman da ne derdi biliyor musunuz Bay Kılıçdaroğlu? Bu insan yüzmeyi bilmiyor derdi. Bunların mantığı bu, anlayışı bu. Çünkü yaptığınıza bakmıyor, bizim yaptıklarımız teminatımız.
Bakınız, göreve geldik, Türkiye'nin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Ahh kardeşlerim ahh, milli gelirin yüzde 61'i borç stokuydu. Ama şimdi yüzde 25'e düştü, bak nereden nereye. 61 nerede, 25 nerede. Geçiyorum, devlet yüzde kaç faizle borçlanıyordu biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 63 faizle borçlanıyordu. Şimdi devlet yüzde kaç faizle borçlanıyor? Yüzde 7. Kimin cebinden çıkıyordu bu faizler? Halkımın cebinden çıkıyordu. İktidarda kim vardı? MHP vardı, DSP vardı, ANAP vardı. Ahh benim kardeşim, bu MHP'nin, bu DSP'nin, bu ANAP'ın iktidarında IMF'ye devamlı borçlandılar, 30 milyar dolar borç aldılar. Bize ne kadar borçla devrettiler biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar borçla devrettiler. Ödedik ödedik ödedik, şu anda dün itibariyle son geldiğimiz nokta 5,1 milyar dolar, yani 5 milyar dolara düşürdük. Onlar borçlandı, biz ödedik, onlar borçlandı, biz ödedik.
Bakınız, bunlar milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Lafla milliyetçilik olmaz. Vatanı seviyorsan, üretiyorsan, gerçek manada ortada rakamların varsa çıkar konuş. İktidardın, 21 bankayı fona devrettiniz. 40 milyar dolar bu millete bedel ödettiniz. Biz geldik, şu anda küresel finans krizleri oldu. Bir tane fona devredilen banka var mı? Yok. Tam aksine koskoca Lehman Brothers batarken Amerika'da, bizde bir tane sigorta şirketi batmadı. Biz böyle bir iktidarız, bir tane banka batmadı. Ziraat Bankası onların iktidarında zarar etti, görev zararı dediler. Halk Bankası zarar etti, görev zararı dediler. Şu anda Ziraat Bankası da kazanıyor, Halk Bankası da kazanıyor, Vakıfbank da kazanıyor, hiçbirisinde zarar diye bir şey yok. Farkımız bu.
Değerli kardeşlerim; bakınız çok enteresan bir şey söylüyorum size. Şu anda hamd olsun onlar devleti yüzde 63'le borçlandırırken, şimdi yüzde 7'yle buraya düştü. Bakınız, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne? Değerli kardeşlerim, işte açıklandı bugün. Yüzde 4,3, tek haneli rakamdayız. Nereden nereye. Bu bir canavardı değil mi? Bütün cebimizdeki canavardı, parayı sömürüyordu sülük gibi. Ama bu modern sülükleri biz sildik, attık. Artık bu evlerin bereketi oldu.
Değerli kardeşlerim; bakınız, benim çiftçime Ziraat Bankası yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi Ziraat Bankası yüzde 5 faizle kredi veriyor. Bu mu adalet, yoksa MHP'nin, DSP'nin, ANAP'ın yaptığı mı adalet? Nereden nereye geldik. Halk Bankası yüzde 47 faizle esnafa kredi veriyordu, yüzde 47. Şimdi o da yüzde 5 faizle veriyor, yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz. Bak nereden nereye geldik. Esnafı onlar sömürdüler, biz ise bereket getirdik. Aramızdaki fark bu.
Sevgili kardeşlerim; aynen bu hızda devam edeceğiz. Durmak yok, yola devam. Bakınız, sizlerle bugün bu güzel havada, bu anlamlı havada, bu demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde diyorum ki şu 39 günü iyi değerlendirelim, koşalım, koşturalım. Ben şu komşulara gitmemiştim, onlara da gitseydim demeyelim, hepsine gidelim. Gidelim anlatalım, anlatalım. Çünkü yüz yüze anlatacağız, propagandayı böyle yapacağız, çalmadık kapı bırakmayacağız. Hepimizin akrabası var, komşusu var hepsine gidelim. Ve sevgili kardeşlerim, bilesiniz ki bizde ayrım yok. Biz belli bir bölgenin partisi değiliz. Biz sadece sahillerin partisi değiliz. Biz 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Vatan topraklarının partisiyiz. Onun için 14 Ağustos 2001'de yola çıkarken biz ne dedik? Tek millet dedik. Niye tek millet? Çünkü millet kavramı o kadar geniş ki, bunun için de Türk'ü var, Kürt'ü var, Azeri'si var, Roman'ı var, Boşnak'ı var, Gürcü'sü var, Laz'ı var, Arnavut'u var aklınıza ne geliyorsa. Türkiye'deki tüm etnik unsurlar bu millet kavramının içinde var. Onun için ne diyoruz biz? Tek millet diyoruz. Ardından bir şey daha diyoruz. Nedir o? Tek bayrak diyoruz.
Sevgili kardeşlerim; Esenyurt bir çeşnidir. Esenyurt farklılıkların zenginleştirdiği bir ilçemizdir. Esenyurt'u kim ilçe yaptı? Soruyorum kim ilçe yaptı? Biz ilçe yaptık. Çünkü Esenyurt'un geçmişini iyi biliriz. Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum o dönemlerini iyi biliriz. Ve hamd olsun şu anda AK PARTi Belediyesiyle Esenyurt modern bir ilçe olmanın hazzını tadıyor, daha da iyi olacak, daha da güzel olacak.
Sevgili kardeşlerim; bakınız şimdi burada bir şey söylüyorum. Şu bayrağımızın kırmızı rengi şehit kanlarımızın rengi değil mi?
Değerli kardeşlerim, hilal bizim bağımsızlığımızın ifadesi değil mi? Yıldız, şehitlerimizi temsil etmiyor mu? Peki bu niçin birilerini rahatsız ediyor? Soruyorum neden, neden? Değerli kardeşlerim, onun için ne dedik? Tek bayrak dedik, tek bayrak. Üçüncüsü; 780 bin kilometrekarelik vatanın tamamı bizim, 74 milyonun. Onun için tek vatan dedik. Vatan toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayız. Öyle mi? Soruyorum öyle mi? Soruyorum öyle mi? Değerli kardeşlerim, tek devlet dedik. Neden? Adil devlet ve bu adil devlet tüm imkanları, tüm gelirleri halkına adil bir şekilde dağıtan bir devlet. İşte bu ilkelerle yola çıktık ve biz Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Azeri'siyle, Arnavut'uyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla, Arap'ıyla aklınıza ne geliyorsa tüm vatandaşlarımızı yaratılanı severiz Yaratan'dan ötürü anlayışıyla seviyoruz. Bizde mezhepçilik yok, bizde meşrepçilik yok, bizde sadece insan olmak var. İnsan her şeyin önünde, devlet arka planda. Önde insan, devlet insanın hizmetkârıdır, insan devletin hizmetkârı değil, bunu böyle bileceğiz ve bu yola da böyle devam edeceğiz.
Şimdi değerli kardeşlerim, hazır mıyız? Şöyle ellerinizi bir göreyim. Maşallah. Hani eller bir görelim. Bizim şarkımız var değil mi? Şarkımızı beraber söylemeye hazır mıyız? Hep beraber söylüyoruz. Ben söylüyorum, siz söylüyorsunuz, tamam? Buradan Beylikdüzü'ne geçeceğiz, Beylikdüzü duysun, Türkiye duysun. Güzel.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz hayırlı olsun, 12 Haziran milletimiz, Türk demokrasisi ve vatanımız için hayırlara vesile olsun diyorum. Kalın sağlıcakla.
|