Kürt Sorunu PKK Olmadan da Vardı II
PKK’nin eylemleri Kemalistlerin elini güçlendirmekte çözüm üretenleri de bertaraf etmektedir.
Tabi bunun yanında ateşkese rağmen ülke içinde kaos çıkarma adına "dağlar seni delik deşik delerim" diyen derin karargah paşalarının talimatıyla Kürt illerine PKKli cenazeleri göndermek ihmal edilmiyor ve bu cenazeler halkın gözü önünde yerlerde süründürülüyor ya da cenazeler tanınmaz hale getirilip öyle teslim ediliyordu ailelerine. Bu durum şehirde bir hareketliliği siyasi arenada ise yeni bir pazarlık sürecinin fitilini ateşliyordu. Yapılan her eylem dökülen her kan bir halkın değil bir kişinin özgürlüğü adına yapılıyor. Birileri İmralı derken, diğeri Silivri vurgusu yapıyor ve atılan her imza bu gençlerin kanlarıyla atılıyor.
Hiçbir zaman Kürtlerin normal yollardan kendi meşru haklarını istemeye müsamaha göstermedikleri gibi uyguladıkları politikalarla öne çıkan örgütlerle onları terörize ederek bu meşru hakları terör örtüsüyle örtüp çözümsüzlüğe mahkûm ettiler. Bugün muhatap aldıkları şahıslar da buna en bariz örnektir. Güya Kürtlerin temsilcisi konumuna getirilenler, rejim ile birlikte bu işi çözüme kavuşturacak, organize edecek masallarıyla; sözde çözüm arayışları gündemi meşgul edecek, Kürdlerin meşru haklarından feragat etmesi sağlanacak. PKK’nın ilk günkü çıkışıyla ilan ettiği hedefleri ve pratiği ile bu gün geldiği nokta itibariyle karşılaştırdığımızda bu politikaya gönüllü bir şekilde hizmet ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu paralelde, ne yazık ki bu gün Kürd sorunu tehlikeli bir sürecin içerisinde yuvarlatılmaktadır. Ve Kürdistan coğrafyası geçmişte olduğu gibi bugün de derin yapıların ve karanlık odakların değirmeni haline getirilmektedir. Ne Kemalist rejim ne de PKK’nin başından beri Kürdistan’da kendilerini ve taşeronlarının ideolojilerini onaylamayan, alkışlamayan ve farklı düşünen Kürdlere karşı estirdikleri terör dili, bunlarla ilgili ümit beslemeye hiçbir imkân bırakmıyor. Son dönemlerde ileri sürdükleri özerklik projeleri zulüm çarkının organize hale gelmesinden başka bir şey doğurmayacaktır. Kendileri gibi düşünmeyen ve meselelere aynı yerden bakmayan Kürdlere karşı en küçük bir ılımlılık göstermeyen, çarşaflı bacılarımızın varlığına dahi tahammül edemeyen, İslam’ın kutsallarına karşı aşağılık tavırlar sergileyip Müslüman’ın kanını kendi çıkarı için dökenlerden hangi merhamet beklenebilir ki?
Tek bir yol, yöntem ve çözümle karşı karşıyayız. Asırlardır İslam’la bütünleşmiş MÜSLÜMAN KÜRT halkının yeniden İslam’la dirilişi, İslam’ın limanına doğru bir kere daha açılışının dışında hiçbir çözüm sorunlarını çözemez. Kürt Halkı, 90 yıllık zulüm boyunca karşılaştığı yıpranmalar, yaşadığı dezenformasyonlar, zulmün enva-i türlüsü, İslam’la bağlarını koparmak için üzerinde oynanan büyük oyunlara rağmen tercihini İslam’dan yana koyuyorsa, işte bu Kürd halkının yeniden öze dönüşünün, kendine gelişinin biricik adresinin İslami dirilişi olduğunu göstermektedir.
Kürd halkının özgürlüğü için mücadele ettiğini iddia edenler, artık bu halkı aşağılık anlayış ve ideolojilerine kurban etmek için çabalamaktan, Müslüman halkı, İslami geleneğinden uzaklaştırmak için halkın İslami duruşunu dizayn eden İslam’ı doğrudan hedef almaktan, özellikle aileyi çökertmekle halkın İslami duyarlılığının buharlaşacağının hesaplarından vazgeçmelidirler.
Müslüman Kürt halkının özgürleşmesi, gasp edilen haklarının iade edilmesi ve kimliğine kavuşmasının tek yolu İslam’a kuvvetlice dönüş yapmasından geçmektedir. Bunun için sorumluluk bilincine sahip her Müslümana söz ile değil icraatla bunu yansıtmalıdır. Müslüman Kürt halkının, ellerinden alınan haklarının izzet ve şereflerine İslam’la ulaşacaklarına inanıyor ve yakın bir zamanda İslam sancağını tekrar en ön saflarda dalgalandıracaklarını ümit-ediyorum
Selam olsun izzet ve şerefle zulme ve ihanete karşı mücadele verenlere! Zalimler ve hainler için binlerce defa yaşasın Cehennem!
Zillet bizden uzaktır...
(Ebuzer Çetin) hurseda.net
|